Gönderi

321 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 62 days
Adnan Azar’ın şiiriyle, uzun zaman önce, bir edebiyat arşiv sitesinde rastladığım, eXpress Dergisi’nden alıntılanmış “Şiir ile Ankara” (*) da Haydar Ergülen’in aşağıdaki sözleriyle tanıştım: Adnan Azar, ilk şiir kitaplarımız birlikte çıkmıştı, çok sevinmiştik, nerdeyse koşarak İstanbul'dan Ankara'ya gidebilirdik, o gitti, ben kaldım, bakın eğer hâlâ bilmiyorsanız, size Adnan Azar'dan çok güzel bir şiir armağan ediyorum, adı “Okuntu”, “Mevsimlerden denizi, inceliklerden en çok geçmişi özlediniz. Sevgiyi kavramanın ağırlığı başlayınca bizim gibi kaçmadınız. Belki biraz ağladınız; bir gözyaşı izi boyunca kanadınız. Akşamlar ve parklar arasında dünyaya en çok siz yaraştınız (...) Şimdi sizi çok özlemişiz. Bir akşam bize gelirseniz, geniş koltuklarda otururuz, susarız." Sonrası, Avare Çalı ve UzaKTan, tanıtımdaki güzel ifadeyle: Adnan Azar şiirinin "nihâî baskısı” ile bütün şiirlerini okuma olanağına ulaştım. Kitap iki bölüme ayrılmış: İlki, ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı aynı isimli yayına hazır dosyasındaki son şiirlerinin yer aldığı “Avare Çalı.” Avare Çalı için dipnot düşmüş Adnan Azar: ‘avare çalı’ya Andrey Platonov’un ‘Can’ romanında rastladım: “Peretaki-pole diye bilinen pütürüklü avare bir çalı, rüzgârın yardımına gereksinme duymadan yürüyor, tozlara bulana bulana geçip gidiyordu önünden yuvarlanarak.” İkinci bölüm “UzaKTan” da ise yayımlanmış kitaplarındaki şiirleri var. Adnan Azar’ın şiir dilini sevdim. İçlerindeki sessizlik, uğultu, yalnızlık ve ille de hüzün… Kim bilir, belki yaşarken öne çıkarmadığı şairliğine koşut sessizce bir kenarda okunmayı beklemeleri, çok tanınır olmamalarını da ayrıca seviyor olabilirim. “Adnan’ın edebiyat terbiyesini, aslında müktebesatına sinema, hatta resim sevgisini de katacak olursak, sanat görgüsünü anlamak üzerine birkaç cümle kurmalıyım: Edebiyata ‘tavizsiz sadık’ her edebiyat insanı gibi Adnan, edebiyatçılığını, ama en çok da şairliğini öne çıkarmak istemedi. Bu bir edebi terbiyedir ve bir kenara kaydedilsin isterim. Bu terbiyeyi, hemen ardından kaleme aldığım yazımda çok kısaca şöyle tarif etmeye çalışmıştım: “Bir şiirle bir ömür boyu yaşamakta neşe bulmasını, acısıysa eğer ona da katlanmasını bilen tevekkül sahibidir onlar. Onlara, tek bir şiirle hayatın hakkını vermek için yaşamak, fazlasıyla yeter. Bırakın bir tek şiiri, tek bir sözcüğü bile değiş tokuş etmezler.” Şiiri bu kadar hayatının merkezine koyup, şair kimliğinin arkasına saklanmaması; bir çelişki değil, tam tersine birbirini besleyen ve tamamlayan bir ilişki oldu onun için. İlk kitabı ‘Unutmak Suları’ 1981’de yayımlandığında -Haydar’ı (Ergülen), aslında Erhan’ı da (Ahmet Erhan) buna eklemeliyim- Yeni Türkü’nün grup aidiyetinden uzak kalmasında da aynı terbiyenin payı var. O, böyle bir aidiyete yüz vermeyerek tasarruf ettiği zamanı, bir fazla şiirin peşine düşmekte kullandı. O kadarla kalsa… Bir gün, Pasolini’nin ‘Teorama’sını hâlâ izlemediğimiz için bize kızdı. Bir başka gün Onat Kutlar’ın ‘Günlük Şiirleri’ni cüzdanından çıkarıp açtı bana okudu, sonra da “Al senin olsun” dedi. Tezer Özlü’nün ‘Kalanlar’ı yeni çıktığında, kitabın matbaa kokusu üzerindeyken iki tane satın aldı, tuttu birini Behçet’e hediye etti. Bana dönüp, yüzünde o bildik tebessümüyle “Sende vardır” dedi, “sana da rakı ısmarlayayım.” Ergin Günçe’nin geç keşfettiği bir şiiri için kendine hayıflandı. Ülkü Tamer’in köşede kuytuda kalmış bir şiiriyle dolanıp durdu günlerce. Kitaplardı zaten onun dünyası. Sözcükler, harfler… Bir çocuğun oyuncaklarını sevdiği gibi sevdi kitaplarını. Adnan aslında, çok sevdiği Pavese’nin dediği gibi “insanlığın en eski alışkanlığı çocukluğu”nu hiç terk etmedi. Özel hayatına ilişkin tanıklıklarım bir kenarda dursun; edebiyatla ilişkisinde yalnızlığını çok sevdi. Sevmekle kalmadı, yalnızlığını, ömrüne yaydığı mutsuzluğunu derinleştirmekte, ustaca hınzırca hatta çoğu zaman hoyratça kullandı.” (Önsöz: Senin Adın ‘Unutulmak’ Olsun Hatırlanınca, Akif Kurtuluş, s. 11. #107719277) (*) epigraf.fisek.com.tr/?num=119 EKSİ DÖRT ‘bir kış günü’ su ağır sesim perilerle delirir dip odalarda ‘bir kış günü toplanır’ hatıra ve söylenemeyenler tahta valize ‘bir kış günü toplanır kalbin’ kar düşlerinden muğlak bir adrese ‘bir kış günü toplanır kalbin parmakizlerinden’ satıraralarına ‘bir kış günü’ bir taksi gelir ve geri gelmez ömrümüz
Avare Çalı ve UzaKTan
Avare Çalı ve UzaKTanA. Adnan Azar · Yapı Kredi Yayınları · 201412 okunma
298 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.