Gönderi

540 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 3 days
"Dikenler ve Güller Sarayı"nı yaklaşık iki yıl önce okumuştum ilk. Böyle söyleyince çok yakın bir tarihmiş gibi geliyor ama benim için bu, arada onlarca belki yüzlerce kitap okuduğum anlamına geldiğinden önemli iki yıl. Bu yüzden yepyeni, daha detaylı ve düzgün bir inceleme yazmak istedim. Öncelikle ilk okuduğumda seriyi, daha önce hiç cinsellik boyutu bu kadar fazla olan bir kitap okumadığımdan utana sıkıla okumuş ve kitapları fantastik boyutunda çok sevsem de bu konuda sevememiştim. Artık yaşım kitabı okumam gereken asıl yaş olduğundan ve bu tarz kitaplardan daha da okuduğumdan daha normal okudum ve kitaba daha çok odaklanıp adapte olabildim. Tabii bunda serinin ilk kitabının en masumu olmasının da payı var, belki yine diğer kitaplarda cinselliğin boyutlarının bu kadar artması beni rahatsız eder, bilemiyorum. Neyse yani ilk diyeceğim seriyi 18, en azından 16 yaş üstündeki okuyuculara tavsiye etmek olacak. Bunlar dışında yazarın dili oldukça akıcı, sade ve fantastik genç-yetişkin kitaplarına gayet uygun. Şahsen ben ikinciye okuduğum halde hiç sıkılmadım ve neredeyse ilk okuduğumdaki heyecan ve hevesle okudum -bunda oldukça unutmamın da payı var. Aynı zamanda ikinciye okurken karakterlerin tutumlarını tekrar gözden geçirme fırsatı buldum ve onları daha çok sevip benimsedim. "Cam Şato"yu da artık okumuş olduğumdan benzer alıntılar ve "daha iyi, daha güzel bir dünya" mesajları bir nevi iki seriyi gözümde daha çok bağladı ve sebepsizce sevindim -seriler birbirleriyle bağlantılı değil. Sarah J. Maas'ın genel kurgu anlayışı bu sanırım, serileri bir yerden başlayıp bambaşka boyutlara ulaştırılarak bambaşka yerlerde bitiyor. "Cam Şato"daki kadar olmasa da "Dikenler ve Güller Sarayı"nı okurken serinin devamını da bildiğimden bunu tekrardan hissettim. Bunlar dışında serinin değil ama ilk kitabının başlangıç olayı "Güzel ve Çirkin" uyarlamasına benzetiliyor, gerçekten de öyle diyebilirim. Kitabın ikinci yarısında aksiyon kısımları hız kazanıyor ve kitap iyice açılıyor. O ana kadarsa karakterleri ve yepyeni bir perili dünyayı tanıyoruz; yaratıklar, büyüler, periler, saraylar, partiler, avcılık, aşk, maskeler, canavarlar bu kitabın ana unsurları. Devam eden kitaplarında da bu unsurlar katlanarak artıyor ve çoğu fantastikseverin oldukça seveceği, orijinal ve etkileyici karakterleri ve ortamı olan bir seriye dönüşüyor. Eksiklerine gelecek olursam -bilen bilir kadı kızında bile kusur olur ve ben de görev bilinciyle bunları açığa çıkarırım kendimce:) Öncelikle Feyre (ana karakterimiz olan kız) "Dikenlerin ve Güllerin Sarayı"nda kalırken şahsen ben daha fazla karakterle karşılaşmak isterdim. Yazar sarayda bizi sadece Tamlin, Lucien ve Alis ile tanıştırdı. Evet kendince sarayın boşluğuna ve dolayısıyla da karakter azlığına bir çözüm bulmuş ama yani Feyre orada onların tutsak olmayan tutsakları iken koskaca iki Ulu Peri bir insan kızıyla neden sabah akşam yemek yiyorlar, neden elinin altında hizmetlileri var diye şüphelenir insan yani. En azından oradan buradan bir iki hizmetli daha görebilir, savaşçılarla karşılaşabilir, birkaç kişiyle sohbet edebilirdik Feyre'nin gözünden. Bence bu en bariz, garip ve sonradan bazı sebepler açığa çıksa dahi Feyre için o anlarda çok mantıksız gelmesi gereken durumlardı. Bence bunlar dışında pek de bir sorunu yoktu ilk kitabın. Zaten bunu da kitabı su içer gibi okurken çok kafanıza takmıyorsunuz ama olsun. Son olarak "Cam Şato" serisini sevmiş, yazarın kaleminden hoşlanmış olanlar kesinlikle okumalı. İçinde aşk olan ve belki biraz da ileri boyutları yaşanan fantastik seriler hoşunuza gidiyorsa kaçırmayın. Özellikle ilerleyen kitaplarında fantastik gibi fantastik olacağından - bazı kitaplar fantastik adı alında basit gençlik kitapları oluyor ne yazık ki- bu türlere yabancı olanlara ya da yeni yeni kitap okumaya başlayanlara özellikle tavsiye edemeyeceğim. Belki bir iki seride tecrübelenip okumanızı tavsiye ederim. Bunlar dışında Dex Kitap'ın yazım yanlışlarını görünce şaşıracağınızı sanmasam da baştan uyarayım, yine de "Kül Krallığı" zirve sanırım onun üstü yok. Ve şimdi böyle diyince aklıma geldi iki seriyi kıyaslamam gerekirse sanırım yazarla hiç tanımamış olanlara önce bu seriyi tavsiye ederim, sonra "Cam Şato"yu. Bunun sebebi bu serinin daha kısa olması, bence "Cam Şato"ya nazaran kurgusunun daha yüzeysel kalması, karakter sayısının daha az olması ve daha az kişiden okuduğumuzdan okuyanı daha az yorması aynı zamanda da "Cam Şato"nun ilerleyen kitaplarında yer yer bu serinin ana karakterlerinin uzaktan silüetler halinde gözükmesi. Tabii şunu da tekrar ekleyeyim, seriler birbirinden bağımsız, dünyaları, karakterleri, olayları, kurguları çok farklı. Sadece şunu bilin ki yazar feylere ya da perilere kafayı takmış durumda bu yüzden iki seride de onları görebiliyoruz. Ve unutmadan -bu seferki son- "Dikenler ve Güller Sarayı" serisi biten bir seri değil aslında. İlk üç kitap ana kitaplar ve aslına bakarsanız gayet tadında ve güzel, olması gerektiği gibi. 4. kitap bir ara kitap diyebiliriz. Kimisi 3,5 diyor bu sebeple. Hikayenin devamı ama daha çok bir novella gibi, hem diğer kitaplarına göre daha kısa hem de sanırım daha çerezlik ve durgun, eğlenmelik ama kendim daha okumadığım için pek bir şey diyemiyorum. Şu an yurt dışında 5. kitap yeni yayımlandı, Türkiye'ye Allah bilir ne zaman gelir -hepimiz Dex mağdurlarıyız. Ve 5. kitap yanlış anlamadıysam bu serideki bir yan karakterin gözünden geleceği anlatıyor ki bu durum beni biraz üzdü ama "Şafak Kulesi"ne de istemeye istemeye başladığım halde bayılarak bitirdiğimden seveceğimi düşünüyorum. Ve ardından devam kitapları da gelecekmiş. Bana kalırsa seri çok uzatılmasa ve tadında bıraklısa daha iyi ama çıkınca da almamak ve okumamak olmuyor tabi ve ne diyebilirim ki yazarın kalemine güveniyorum...
Dikenler ve Güller Sarayı
Dikenler ve Güller SarayıSarah J. Maas · Dex Kitap · 20163,922 okunma
·
107 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.