Gönderi

256 syf.
·
Not rated
·
Read in 5 days
"Bir yazarın öncelikle akıl sağlığını koruması gerekir."
Hatırlamadığım kadar uzun bir zamandır Roman okumadığımdan, başlamakta epey zorlandım ama kitabın ortalarına geldiğimde, ara sıra bunu yapmalıyım dedim kendime :) Kurgu ve olay örgüsünden çok söz etmek istemiyorum çünkü sadece bir cümleyle anlatılabilir bir seyri var, fakât kalbinizde katettiği mesafe hayli uzun. Karadeniz'in insanda durmadan koşma hissi uyandıran yaylalarında, küçük bir köyünde, zannediyorum Selahattin Yusuf'un kendi çocukluğundan esinlenerek kaleme aldığı, hızlıca bizden biri olabilecek karakterlerin, fütursuzca hayatımıza dahil olduğu güçlü bir eser... Bu köyden üniversitede okuyan sadece Fazıl abi var, bakkalın oğlu, o yıllarda köy bakkallarında hep yapıldığı gibi bakkaldan yumurta karşılığında yarım ekmek, helva filan alınıyor... Romanın kahramanı yazar olmak istiyor, bir gün Fazıl Abi ona okuması için iki kitap veriyor. O sevinç var ya o sevinç benim iliklerime işliyor. Hâlâ o iki kitap için bu kadar sevinecek çocuklar var biliyor musunuz? Bir gün arkası kitapla dolu kamyonetime atlayıp mutlu edeceğim hepsini :) Ve Selvi... Selvi deyince bile bu deli oğlanın kalbi güm güm atıyor. İmkansız olduğunu bile bile, bütün imkanları, kağıt torbaları eliyle düzleyip temize çekiyor :) Köylerdeki alamancı süksesi, öyle güzel işlenmiş ki, avropa görmüş, ne sandın :) Benim dedem de alamancıydı. Rahmetli köyün ilk radyosunu ve plakçalarını getiren, woswosa binen ve woswosunda aşık Veysel dinleyen çok neşeli, tonton bir dedeydi, Rabbim mekanını cennet eylesin. Köyün kızları toplanır bizde radyo dinler, plak çalarlarmış. Rahmetli büyük babaannem de, bir Lailaheillallah diyin diye bunları tefe koyarmış... Sonra Radyoların nefesini tutmuş müdavimleri azalmış, çünkü artık şehirlere varılmış, eve televizyonlar alınmış ve bir masal da burda paldır küldür bitivermiş... Beni en çok güldüren kısımlardan biri bizim ufaklığın durmadan bazı olaylara 'bu da bir dogmadır.' diye felsefi yorumlar getirmesiydi :)) Bazı yerleri hıçkırarak, bazı yerleri kahkaha atarak okumak mümkün. Annem yanımda olsaydı yine şöyle derdi: "Kitap mı okuyorsun yavrum çile mi çekiyorsun :)) Annem demişken, varlığıyla, her nefesiyle bize yaşamın tüketilemezliğini dayatan... :)... bütün annelerin ellerinden öperim, naylon kabından çıkarıp öpülen ve yeniden göğüs hizasına yerleştirilen resimlerin evlatlarına da Rabbim inşirah lutfeylesin. Bir insan nasıl bütün dış sesleri, insan uğultularını susturup iç sesinin mürekkebine bu kadar rahatlıkla bulayabilir kelimeleri... Bakın burada konuşan sadece iç ses... Hiçbir şeye kapılmamış, bütün duyuşlardan ve hissedişlerden arındırılmış bir çocuk sesi... Belki bir anlığına böyle bir sadeliğin dünyasını tecrübe edebiliriz ama bu çocuk her anıyla gerçek bir yaşam sürüyor. Eserde sadece seksenlerde doğanların içini güldürecek, ayrıntılara gizlenmiş, "orada mısınız?" selamları var yazarın, evet bütün yaşını başını almış çocuklar olarak hâlâ buradayız Sevgili yazar... Karadeniz insanının güzelliğinin ve doğallığının ustalıkla konuşmalara işlendiği, kültürel dokusunun nefes aldığı, çok başarılı bir eser okumuş olmanın keyfiyle, hepinizi tertemiz bir çocuk gülüşüyle selamlıyorum... "İyice düşününce 'dogma' bunun yanında lokum kalır. " :)) Keyifli okumalar dilerim. Derin saygımla...
Eve Dönemezsin
Eve DönemezsinSelahattin Yusuf · Turkuvaz Kitap · 2020144 okunma
··
510 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.