Ferhan Şensoy’un çocukluğundan 24 yaşının sonuna kadar anılarını paylaştığı “Kalemimin Sapını Gülle Donattım”, çok keyifli bir öz yaşam öyküsü sunuyor okuyucuya. Sınır tanımayan zekası ve cesareti ile bizi kendine hayran bırakıyor Ferhan Şensoy. Tiyatroya gönül vermiş, geleneksel Türk tiyatrosunu özgün yorumuyla yeni kuşaklara taşımış, üstatlardan Kavuğu devralmış bu usta kalem, o muhteşem kariyerinin tesadüf eseri olmadığını ispatlıyor bizlere. Ama hepsinden önemlisi, bir gencin, sadece hayallerinin peşinden gidecek cesareti olduğunda, önündeki tüm engelleri birer birer aşabileceğini de gösteriyor.
Tam bir “Fırlama” Ferhan Şensoy. Çarşamba ve Ünye’de geçen çocukluğu sonrası, Çarşamba Belediye Başkanı olan babası tarafından İstanbul’da Galatasaray Lisesi’ne yatılı yazdırılıyor. Ama derslerle arası yok; edebiyatı seviyor, gerisini hiç iplemiyor. Gezmeyi, eğlenmeyi ve içmeyi seven bir çete ile, Hababam Sınıfı misali, eşi bulunmaz yaramazlık ve sevimlilikle geçiriyor yatılı okul hayatını. Çok iyi bir eğitim alıyor, ama tabii ki bu tembellikle sınavlarda çuvalladıkça dersler hep çift dikiş gidiyor. Lise ikide sınıfta kalınca okulu daha da uzatmamak adına naklini alıp Çarşamba Lisesi’nden güç bela mezun oluyor usta kalem.
Ailesi ondan iyi bir meslek sahibi olmasını bekliyor ama onun gözü tiyatroda. Mimar Sinan’a kapağı atmayı hedefliyor, orada dekor, vs… falan okuyup oradan tiyatrolara sıçramak niyetinde. Sınavda beklediğinden iyi puan alınca herkesin hayali olan Mimarlık’a yerleşiyor, ancak dersler yine umrunda değil. Grup Oyuncuları çatısı altında birkaç rol alıyor; gül gibi okuluna gitmeyip tiyatroda oynadığını anlayan annesinin gözyaşları hiç dinmiyor. Bir kompozisyon yarışması var, kazananlar Strasbourg’da 2 haftalık bir toplantıya katılacaklar. Para vermeden Fransa’ya seyahat etme hedefi ile en güzel kompozisyonu yazıyor, Strasbourg’a gidiyor. Orada başvurduğu Strasbourg Tiyatro Akademisi yazarın hayatında hedeflediği dönüm noktasını sağlıyor.
Üstelik hem yakışıklı, hem de çok çapkın olunca, bu güzel yaşam öyküsünü çok ama çok sayıda aşk ilişkisi ile de renklendiriyor!
Çok kereler seyrettim kendisini tiyatroda. Bir aralar İstiklal Caddesi’ne her gidişimizde Halep Pasajı içindeki tiyatroda ne oynuyor bakar, izlemediğimiz bir oyun ise mutlaka girerdik. Tiyatronun muhteşem mimarisi insanı büyüler; o ahşap süslemeleri, kırmızı kadife koltukların kokusu yeni tiyatroların hiçbirine benzemez. Zihin yakan esprileri ile sahnede büyüler Ferhan Şensoy; oyunun başından sonuna kadar aralıksız güzleriz, bitiminde Çiçek Pasajı’na konuşlanıp yorgunluk atmak için gelecek oyuncuları görmek için bekleriz.
Annesini ağlatmış, babasını kızdırmış da olsa kendi bildiği yolda azimle ilerlemiş, parayı değil hayallerini seçmiş bu büyük ustanın daha uzun yıllar sahnede olmasını ve yeni kuşağın kendisini mutlaka sahnede izleyebilmesini dilerim.