Gönderi

48 syf.
·
Not rated
Tahlil Vazifeleri -9-
Tahlil Vazifemiz vardı... yarım kalmıştı. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz. Tahlil Vazifemizin dokuzuncu seansı, Tahrir Vazifeleri -9- ile ilerliyor. Tahrir Vazifeleri -8- kitabında bilime dair geliştirilen söylemleri incelemiş ve kendi cihetimizden yorumlamıştık. Kronolojik akış titizlikle ilerliyor ve İsmet Özel bu defa "Matematik" üzerinden saptamalar yapıyor. Burada bir serlevha açıyor ve bu serlevha ışığında satırları tetkike yelteniyoruz. "İnsan zihninin işleyiş kuralları eşyadan bağımsızdır." Arazlar cevheri anlamak içindir. Araçlar, amaca vasıl olmak için vardır. Neyin araz ve araç, vesait ve vesile olduğunu anlamak, şuurdaki şiarı insana armağan edicidir. Kavramların cenderesinden geçmedikçe, kendimizden geçemeyiz. Kendimize gelmek içinse kendimizden geçmemiz gerektir. Akıl mefhumunun bir araç olduğunu mükerrer şeddesiyle, her fırsatta ve imkanda ifade ettik ve ediyoruz. Aklı amaç edinenleri aklımızı araç edinerek mindere seriyoruz ve lakin minder irkiliyor. Öteliyoruz onları, ötekileştiriyoruz. "Örümcek beyinliler" ithamını terkisinden eksik etmeyenlerin zihinlerindeki ibrişim kurdu, ipeğin mayıştırma operasyonlarıyla uyuşturuyor o nobran kılbazları. Yani onları. Yani aklı amaç edinenleri. "Yort Savul" diyorum onlara, kralınız ölüyor. "İnsan zihninin işleyiş kuralları eşyadan bağımsızdır." Zihnimizin pesimist olduğu iddia ediliyor. Bu karamsarlığın ancak evreni anlamaya çalışarak giderilebileceği, dolayısıyla pozitif ilimler ışığında sıhhate kavuşabileceği ileri sürülüyor. Bu ileri sürüş, sürüyü güdüştür. Zihni faaliyetlerimiz, aktif yaşantımızın vaat ettiği şeylerin enstantanesiyle şekilleniyor. Yadırgayış-reddediş-kabul ediş. Seçiyor ve böylece ilerliyoruz. İnsan zihninin işleyiş kuralları eşyadan bağımsızdır fakat hadiselerden bağımsız değildir. Zihnin kuralı, haddi zorlamaktır. İşleyiş ilhamı ise edilgendir. Eşyaya hakim olmak istiyorsak, salt bir zihnin buna yeterli olmadığını kabul etmeli ve ön kabuller silsilesi oluşturmalıyız. Fakat buraya değinmeksizin toparlayalım ve diyelim ki; "İnsan zihninin işleyiş kuralları eşyadan bağımsızdır." Batı, kaosa hakim olmak için akıl dolaylarında yürüdü. Vicdanı ve hissi ötekileştirdi. Adı "akılcılık" olan ama akıldan uzak olan bir sulta kurdu. Bu sulta, hayati ihtiyaçlar listesini kendi belirledi ve en başa matematiği koydu. Matematik, bize anlatılanların daha da ötesindeki şeyin adıdır. Matematiğe dair yapılan önem vurgusu, hiçbir zaman yeterli değildir. Nitekim sanıldığından daha da önemlidir. Sanat dediğimiz şey estetiktir. Sanatı inşa etmek için estetiği inşa etmeniz gerekir. Estetiği inşa etmek içinse matematiği kullanmanız gerekir. Yalnızca sanatta değil.. hayatın her yerinde gereklidir. (Permütasyon dahil değil) Bir meşhur vardır. Platon'un Akademia'sındaki "Geometri bilmeyen içeri giremez" yazısı. Heidegger bu meşhurun bir galat-ı meşhur olduğunu söylüyor ve bir nevi bu cümlenin satır arasına iniyor. Heiddeger'e göre metnin asıl göndermesi; "Matematiksel olanı kavramamış olan giremez." şeklindedir. Peki nereye varıyoruz? Matematik algımıza varıyoruz. Sayılar matematikseldir. Fakat matematiksel olan sayısal değildir. Sayılar araçtır. Matematiğe çıkan araçlardan biridir. Fakat matematik de kavrayışın aracıdır. Bittabi kavrayış da bir araçtır. Bu silsile Vahdet şuuruna değin böyledir. "İnsan zihninin işleyiş kuralları eşyadan bağımsızdır." İsmet Özel benim kadar uzatmıyor ve kısaca şunları söylüyor: "İnsan matematik yoluyla ahlaki yükümlülüklerden önce gelen bir zaruretler alanı kurabiliyor. Hem kaosun ürküntüsünden kurtuluyor ve hem de temas ettiği dünyayı el altında tutabilecek, o dünyadaki varlığını doğrulayabilecek modeller kurabiliyor. Matematikte kaldıkça dünyada kalmak kolaylaşıyor." Batı'yı tanımak, Batı'dan istifade etmek ve Batı'dan ibret çıkarmak. Batı'ya büsbütün sırt çevirmek, süngü mücadelesinde, düşmana arkamızı dönmek demektir. Batı'nın bir türlü beceremediği şeyi, yani ahlakı, fenni ilimlerin kılcallarına kadar zerk etmek.. Yapılacak şey budur. Matematik bahsinden sonra İsmet Özel, yönünü tekrar bize çeviriyor ve şunları söylüyor: "Gerçekte halkın dilindeki bilgelik parıltıları bir kalıntıdan ibaretti ve hakiki bilgelerin vargılarına çalkap temas etmenin içi boş görüntüsüydü yalnızca. Mesela, "can borcu" diyordu halk; "Allah'a bir can borcum var" diyordu. Bu bilgece söylemin halktan kişilerin şahsında anlam kazandığı görülebilseydi Müslümanların yaşadıkları toprakların küfrün tasallutundan kurtulması çok zaman almazdı. Çünkü böyle bir anlayışa varmış çok sayıda insan dünyevi kazanç vaadleriyle sevk edilemez halde olurlardı. Açıkçası, soylu bir sadelik içinde hayatın anlamını bilinçle kavrayacak bir alanı muhafaza etmek işten bile değildi" Millet olarak, keşfe çıkmak zorundayız. Hassaların ve ussaların keşfine. Baudrillard, Baştan Çıkarma Üzerine isimli kitabında; "Artık şunu söyleyen de kalmadı: 'Senin bir ruhun var ve onu kurtarmak lazım.' Bunun yerine şu cümle tercih ediliyor: 'Senin bir cinsiyetin var ve onu en iyi nasıl kullanabileceğini bulman lazım.'" der. Batı'yı imar etmek için uğraşan Baudrillard, uğraşının bir türlü karşılık bulmadığını sezmiş ve Batı'yı fikir planında imha etmiştir. Bu bağlamda, verdiği imar çabası Batı'dan daha çok bizi alakadar eder. Evet bizim bir ruhumuz var ve onu kurtarmak zorundayız. Tikel ve tümel bir ruh. Müşahhas ruhların keşfedeceği, medeniyet ruhu. *** Tahrir Vazifeleri -9- kitabı, toplam sekiz başlıktan oluşan bir deneme-düşünce kitabıdır. Eserdeki önermelerin ne denli sarsıcı olduğu tüm İsmet Özel okurları tarafından muayyendir, Vesselam. Okuduğumuz kitaplar bize kitabı baştan yazdırmalı. Bu bir yorumdur ve özneldir. Şahsi olmakla beraber, beylik laf mesamesinde olmaktan da münezzehtir. Şiirimiz telkin, nesrimiz tekliftir. Measselam..
Tahrir Vazifeleri 9
Tahrir Vazifeleri 9İsmet Özel · Çıdam Yayınları · 199333 okunma
··
162 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.