Gönderi

567 syf.
8/10 puan verdi
İslam'ın kadına bakışı
Hukukçu ve araştırmacı olan İlhan Arsel'den beyinlerde şimşekler çakmasına sebep olabilecek sert bir kitap. İlhan Arsel, okuyucularına İslam dini içerisinde kadına yönelik ayrımcılığı, gericiliği anlatmış ve sert bir şekilde eleştirmiş. Bunu yaparkende Kuran-ı Kerim'den ayet, sahih hadis ve birinci elden İslami kaynakları kullanıyor, yani boşa sallamıyor. Kitap, aynı zamanda İslam dini inançları ve yaşam biçimlerini sorgulamış. İslam'da, "kadınlar çocuk makinesidir, erkekler dölleyici" olarak görülmüş. Özellikle kitapta din adamlarına yönelik yapılan eleştiride "Eğitimi önemsemezler" betimlemesi bana Cübbeli'nin konuşmalarını, Menzilden Uşşaki Tarikatına kadar cahil şeyhleri ve kör biatçı müritlerini hatırlattı. Çoğu kişi bu kitabı "İslam düşmanlığı, "İslama saldırı vaaaar!.." olarak görecektir şüphesiz. Böyle düşünülmesinin sebebi basit; Gezegenimizde evrensel değerlerin, hukuk, demokrasi, ahlak, insan haklarının zirvesini Batı medeniyeti temsil ediyor. 16. yy.da Batılı milletler Hristiyanlığı eleştiri süzgecinden geçirerek etki sahasını sınırladılar. Ancak bundan sonradır ki bilim ve teknolojide hızla ilerlediler, sanayi devrimi ile de İslam dünyasına ezici bir üstünlük sağladılar. Batı bu devrimleri yaparken İstanbul'a çöreklenmiş Arap uleması da fen bilimlerini medrese avlusundan dışarı atıyordu. Balkan Savaşları başladığında Arap alimlerinin oluşturduğu gelenek ile İstanbul'daki Medrese hocaları "Sivrisineğin abdest suyuna teması halinde o abdestin geçerli olup olmadığını" tartışıyorlardı. Müslüman ülkelerde özeleştiri geleneği hiçbir zaman olmadı. O yüzden her başarısızlık dini bir kılıfla örtüldü, Batı'nın bilim ve teknoloji üstünlüğü de "Hristiyan Batı, Haçlı zihniyeti" nitelemeleri ile karalandı. AB tartışmalarında bile iki de bir "Biz Müslümanız, onlar Hristiyan, onlar Haçlı" gerekçelerine sığınıyoruz. Hiç kimse "Evrensel bilime, ahlaka, hukuka, insan haklarına katkımız nedir?" diye kendine sormuyor. Yıllardır bir arpa boyu yol gidemediğimiz konu işte budur. İslam kanununa göre İslamiyetin hukuki ve dini üstünlük ilkesinden üç sınıf insan faydalanamazdı: Kafirler, köleler ve kadınlar. Kadınlar kesin şekilde bu üç grup arasındaki en kötü yere sahiptir. Çünkü bir kafir Müslüman olabilir, köle azat edilebilir ve eşitliğe erişebilirdi. Ancak kadın ölene kadar kadın olarak kalacaktı. Osmanlı Devleti’nin gerileme döneminden itibaren Batı devletlerinin askeri üstünlüğünün farkına varabilmiş Ortadoğulu gözlemciler dikkatlerini ilk olarak düz mantıkla askeri güç, ekonomi ve devlet idaresi üzerine yöneltti. Bu noktaları incelerden kendilerinde neyin eksik olduklarını düşünmeye ve çareyi aramaya başladılar. Ancak sınırlı bir gelişim ve genel olarak başarısız sonuç elde ettiler. İslam toplumu ve Batı arasında tarihsel ve sosyolojik açıdan asırlardır süregelen büyük ve önemli çok daha başka farklar vardı. Asırlar boyunca bu farklar ya görmezden gelindi ya da önemsenmedi. Az önce belirttiğim gibi İslam Hukuku’na göre temel eşitlikten sadece üç grup yararlanamıyordu: Köleler, kafirler ve kadınlar. Ancak bunların ilk ikisinin statüsü değişebiliyor fakat sonuncusu olan kadının statüsü ölene kadar değişmiyordu. Batı toplumunun yükselmesi ve yayılması bu üç grupta temel değişimler meydana getirmiştir. Sözü geçen ve güçlü bir askeriyeye sahip olan Hristiyan devletler artık Müslüman iktidarların olduğu İslam devletlerine söz geçirmeye başlamıştı ve erken dönemde bu devletlerin nüfusunun çoğunluğunda Hristiyanlar yaşamaktaydı. Tıpkı Osmanlı gibi. Bu baskılar elbette hukuki eşitliğin zorla da olsa sağlanmasına neden oldu. Örneğin Islahat Fermanı. Bu kurtarma asıl olarak Hristiyanları hedef alıyordu Yahudiler de tesadüfen eşitlik kazanmıştı. Osmanlı toplumunu incelediğimizde statü piramidi bu şekildedir: Müslümanlar, Ortodoks Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler. Hatta Islahat Fermanı çıkınca buna en çok Rumlar kızmıştı ve devlet bizi Yahudilerle eşit etti, Allah vere de ferman yerinde kalsa resmiyete geçmese diye hayıflanmışlardı. Peki ya kadın mücadelesi. Kadın hakları? Halen Batılı, Doğulu ve Ortadoğulu birçok devlette ve toplumda kadın hakları meselesi kanayan bir yaradır. Kölelik bile kaldırılmış olsa dahi halen kadın haklarında kesin bir sonuç elde edilememiştir. Özellikle Ortadoğu’da… Batılı güçler Hristiyanlara eşitlik getirdi ve köleliği kaldırdı ama hiçbir zaman kadın hakları konusunda gerçek bir çaba harcamadılar. Ortadoğu’da kadın hakları konusunda kendiliğinden güçlü bir değişim sadece Türkiye’de Türk Devrimi’nden sonra Mustafa Kemal Atatürk tarafından sağlandı ve resmiyetteki değişim toplumun kafasının değişimine göre çok daha kolay olacaktı, zor olan toplumu ve düşünceyi değiştirmekti. Durum bununla da kalmadı kadın hakları konusunda son 30 – 40 yıl içerisinde Müslüman ülkelerde birtakım hareketlenmeler görüldü fakat bu gerici ekolün en büyük hedefi haline geldi. Mesela İran İslam Devrimi’nin önderi Humeyni şahın günahlarını sıralarken İran’da kadınlara tanınmış ve geri alınmış özgürlüklere sıkça yer verdi. Kadınların yüzlerini, kollarını, bacaklarını açıp toplum içinde, okulda, işyerinde erkeklerle beraber bulunmasına müsaade etmenin İslam toplumunun köküne ahlaksızlık, azgınlık, Müslüman aileye bir saldırı ve ölümcül bir yara olarak nitelendirdi ve bu savaşın devam ettiğini belirtti. Tasvir-i Efkar gazetesinde Namık Kemal tarafından kaleme alınan yazısında şunları söylüyordu: “Kadınların insanlığı çocuk doğurmak dışında başka bir faydası yokmuş gibi düşünülüyor; müzik aletleri veya mücevherat gibi sadece bir hizmet objesi olarak görülüyorlar. Ancak insan cinsinin yarısı hatta belki de daha fazlasını kadınlar oluşturmaktadır. Onların gelişimine engel olmak halkın ilerlemesine engel olmaktır. Sanki milletimizin yarısı felçli bir vücuda benzemektedir. Ancak kadınlar zihni ve fiziki açıdan yeterli ve erkeklerden aşağı değildirler. Antik dönemde kadınlar savaş dahil bütün erkek işlerine katılıyorlardı. Köylerde kadınlar halen tarım ve ticaret işlerinde erkeklerle ortaktırlar. Kadınların toplum içinde böyle ayrı tutulmasının asıl nedeni onların tamamiyle cahil, hak ve sorumluluk, fayda ve zarara dahil bir şey bilmedikleri yönünde algıdır. Kadınların bu konumundan dolayı birçok kötü sonuç ortaya çıkar. En temelde bu durum, çocuklarını kötü yetiştirmelerine yol açıyor ve böylece bütün toplumu etkiliyor.” Namık Kemal bu makaleyi yazdığı dönemde genç bir Türk aydınıydı. Kısa süre sonra Paris’e sürgün edildi. Şimdi size soruyorum: Hata Neredeydi? Türkiye kadın cinayetlerinde neden en üst sırada? Üst sıralarda çünkü camilerde "Kadınların İslam'a göre nasıl dövülmesi gerektiği" anlatılıyor. Kadın cinayetlerini protesto eden kadınlar polis tarafından göz altına alınıyor. Kadın cinayeti protestolarında şeyhler, şıhlar, müritler yok. Onları sadece Yılbaşı protestolarında görebiliyoruz. Türk töresinde kadını dövmek yok. Türk toplumunda kadın cinayetlerinin baş etkeni İslam dinini kabul etmeyle birlikte gelen Araplaşmadır. Eski Türklerde kadın çok saygı değerdi ve hayatın her alanında erkeklerle yan yanaydı her zaman. Konar-göçer ve köylü erkeklerin en zengin olanının bile birden fazla eşleri, haremleri olmadı. Onlar hiçbir zaman Araplar gibi, cariyelik kurumunu benimsemediler. İbadetlerini, eğlencelerini ve matemlerini, kadın-erkek hep beraber yaptılar. Hatta erkekler gibi savaşçı kadınları, komutanları vardı onların. İslamlaşma ile birlikte bu dünyanın kültürünü İslam'ın kaidelerini benimsememiz Türk kadınının özgür konumunu kaybetmesine sebep oldu. Türkler Müslüman olduktan sonra Türklüklerini kaybetmeleriyle birlikte, Türk kadını daha önce sahip olduğu tüm haklarını yitirmiştir! Türklerin İslamiyete geçişi Türk kadını için bir felaket olmuştur. Bu çöl çapulcularından hayırlı bir şey gelmez bize. Son olarak; aranızda beni takip eden Müslümanlar var sanırım. Lütfen inandığınız kitabı açıp okuyun. Özellikle kadınlar bir zahmet okusun ondan sonra küstahça bir halt biliyormuş gibi yorum yapsınlar. "Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır." - Bakara 228. Erkek, kadından üstündür. Bitti. Sana zırlamayacaksın diyorsa, zırlamayacaksın. İtiraz hakkın yok. İtiraz konusunda ısrarcı mı oldun? Peki mahkemeye gidelim: "Şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir." - Bakara 282. Sen kadın olarak yarım akıllısın. Unutabilirsin. O yüzden mahkemede bana karşı şahitliğin yarım. İkinci bir kadınla gelirsen şahitliğin bana karşı eşit. Başa dönüyoruz, sana zırlamayacaksın diyorsam: zırlamayacaksın. Bitti. İşine gelmedi mi bu durum? Sözümü dinlemiyor musun? O zaman önce uyarırım, dinlemezsen yatakta yalnız bırakırım, hala akıllanmazsan döverim. Aç bak, Nisa 34. Ekonomik olarak bakabildiğim sürece, istediğim kadar cariye alma hakkım var. Bu cariyelerden de dört tanesine nikah kıyıp, karım yapabilirim. Senin öyle bir hakkın yok. Nisa 3 öyle diyor. Sonuç olarak, Atatürk inkilaplarına kıçınızı dayayıp, gelip sosyal ortamlarda insanlara İslamcılık oynamayın. Atatürk inkılapları olmasa, Afganistan, İran, Suudi Arabistan'tandaki kadınlardan hiçbir farkınız yoktu. Çünkü o ülkeler, Kur'an hükümlerine göre yönetiliyor. Ama tabii siz Arapçayı ve Arap dinini Araplardan daha iyi bilirsiniz djsshshshh. Çok seviyorsanız, kapı orada. Buyurun gidin. Böyle söyleyince de kuduz köpek gibi saldırganlaşıp çirkinleşenler oluyor, "Siz sektirin gidin Avrupa'ya" diye. Böyle bir zeka işte, ne anlatabilirsin ki? "Cennet, annelerin ayakları altındadır." Hadisi üzerinden İslam'ın kadına müthiş önem verdiğinden dem vuruyorlar. Bakın onca ayet paylaştım, verebildikleri tek yanıt hadis oluyor. Dahası, "Cennet, kadınların ayakları altındadır." demiyor. Ama "Cennet, annelerinin ayakları altındadır." diyerek kadınları önemsiyormuş hissi verirken aslında doğurganlıklarının önemsendiği gerçekliğini yüzümüze vuran, kadına yarım miras hakkı, yarım şahitlik tanıyan, erkeğe çok eşliliği, kadına tek eşliliği reva gören bir izm, insan yazmasıdır ve arkasındaki beyin erkek beynidir. O hadisle bile bir yere varmanız mümkün değil. Hiç uzatmayalım. Araplaşmak istemeyen Türk kadınının kitabı alıp okuması gerekir diye düşünüyorum.
Şeriat ve Kadın
Şeriat ve Kadınİlhan Arsel · Kaynak Yayıncılık · 2014437 okunma
··3 quotes·
4 plus 1
·
3,004 views
Lina okurunun profil resmi
Şeriat varsa Kadın yoktur ,Kadın varsa Şeriat yoktur... Sinirlerime baya hasar veren kitaplardan bir tanesiydi. Emeğinize sağlık
Tengrigens okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim, teşekkür ederim.
Bu yorum görüntülenemiyor
Rümeysa SONER okurunun profil resmi
Emeğinize sağlık çok güzel yazmışsınız :) Akraba ortamında tartıştığım bir konuydu. Bu yazıyı okutsam yine anlamayacaklar. Zaten kapasiteleri kurduğunuz cümleyi okumaya anca yetiyor 😁
Tengrigens okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim. Hiç şaşırmadım. Bu insanlar kumdan kafalarını çıkarmak istemezler. Naçizane tavsiyem neden-sonuç ilişkisi kuramayacak insanlardan uzaklaşmanız. :)
Yaz Yağmuru okurunun profil resmi
Elinize, emeğinize sağlık @THR4NDUIL
Tengrigens okurunun profil resmi
This text has been automatically translated from Turkish. Show Original
Thank you.
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.