Bugün Ülkemizde resmi rakamlara göre 3.5 Milyon suriyeli olduğu söyleniyor, ancak gerçekte sayının 6 milyon olduğu yetkililer
tarafından da biliniyor. Bu mülteciler kontrolsüz alındığı gibi, kontrolsüz dağılıyor ve kontrolsüz çoğalıyor. 2011'de başlayan savaştan sonra Ülkemizde 2 milyona yakın suriyeli doğdu. 10 yıldır süren bu kriz bize bunun geçici bir durum değil, artık yüzleşmemiz gereken bir gerçek olduğunu ve bu çocuklara er ya da geç vatandaşlık da
verileceğini gösteriyor. Kültürel açıdan inanılmaz bir çatışma olduğu gibi, suriyeliler kendilerini misafir olarak görmemekte, aksine bu toprakları “fethettiklerine" inanmakta. Bunun sebebi ise Baath Rejiminin diğer arap milliyetçi ülkeler gibi, milliyetçi politikasını Türk düşmanlığı üzerine kurması. Mülteci diye acıdığınız bu insanların çoğu katkısız Türk ve Türkiye düşmanı. Bunun yanında yıllarca Hatay ve diğer sınır bölgelerinin Suriye toprağı olduğu,
Suriye Devlet politikasıydı. Bu insanlar
okullarda, TV'lerde bunu böyle öğrendiler. Şuan itibariyle Hatay'da yerli halktan çok suriyeli var. Bu insanları hiç bir şekilde
entegre etme politikası olmadığı gibi, o
insanların entegre olma isteği de yok.
Sonuçta ata toprağını fethettiklerine inanıyorlar. Suriye Dışişleri Bakanı Hatay'ı geri alacaklarını açık açık duyurdu.
Esed yanlısı Milletvekilleri Türkiye'nin
işgal edilmesi gerektiğini söyledi. Bu
komik gelebilir, ama rusya destekli bir
esedin tehlikesi sanırım biliniyor. Rus
propaganda medyası da böyle haberleri
boşuna yapmıyor. Ek olarak pkk'yı tam manasıyla destekleyen ve bekaa vadisinde büyüten, Apoyu saklayan yine Suriyedir. Aynı zamanda suriyeliler hiç bir şekilde
kontrol edilmiyor. Siyasi yapıları, hangi Dış dünyaya da bu konuyu Türkiye net
anlatamadı, hatta nasıl başardıysa kötü
adam durumunda. Avrupa Birliği KENDİ ÖRGÜTLERINE 6 milyar euro bütçe ayıracağını açıkladı. Bu bütçe asla açılmadığı gibi, bu paranın sanki Türkiye'ye verildiği algısı yapıldı, kuruş TR konuyu her açtığında da, "O kadar para aldılar, daha çok istiyor Türkler" deniyor. Halbuki ne para aldık, ne de istedik. İnsanca yapılan yardımı bile "paragöz Türkler mültecileri kullanıyor" diye çevirdiler. Suriyeliler de "o kadar para
alıyorsunuz, hayrına mi aldınız bizi" diyor
Tüm bu noktalar göz önünde
bulunduğunda, Suriyeli İşgalinin gerek
ekonomik sorun, gerek kültür
yozlaşması, gerekse beka meselesi
olduğu açıktır. Bu konuyla ilgili bir an
evvel net bir politika oluşturulması gerek
kanalları takip ettikleri, radikalleştirilme
ihtimalleri olup olmadığı bilinmiyor.
+Erlik