Gönderi

272 syf.
7/10 puan verdi
İki şehrin hikayesi, Londra ve Paris'in hikayeleri. Aslında daha çok başrolü Paris'in aldığı hikaye. Paris denince belki de akla gelen ilk şey kimileri için Fransız İhtilâlidir. Günümüz tabiri ile bu hikayede yanan ve hikayenin sonunda gönüllerinize belki de sevginin kahramanı olarak işlenecek olan Sydney Carton ve acı sonu. Ah Sydney! Bu kadar hüzünlü bitmemeliydi. Bittiğinde beni son sayfanın boşluğu kadar boşlukta hissettirdi. Ve gelelim bu kitapta ne bulacaksınız? Fransız İhtilâli'nin en derin izlerinin, hislerinin ve yaşantılarının bulunduğu bunun yanında o dönemde yaşayan insanların kendilerine olan güvenleri yanında güvensizliklerinin de olduğu bir kitap. Okuyucuyu derinden etkileyen şeylerden biri ise insanların çaresiz kaldıkları anlar ve herşeye rağmen sevginin nefretten üstün olduğu. Hikaye sonlara doğru canlılık kazansada da bu son'dan birşey çıkarmak gerekirse; Yaşanılan herşeyin bir anlamı vardır hep. Aslında bildiklerimiz değil bilmediklerimizdir işin aslına vesile olan ve bizi şaşırtan. Ve siz kitabı bitirdiğinizde açıp ilk sayfayı yeniden okuyunuz. Aslında her son bir başlangıç her başlangıç ise bir sondur. Bu kitapta son'a geldiğinizde anlayacaksınız ki kitabın özetini ve tüm anlamını yazar bize ilk sayfasında anlatmış. Nasıl mı? ""O günler en iyisiydi, yada en kötüsüydü, akıl çağıydı ve aptallık çağıydı, inançlar zamanıydı ve inançsızlıklar zamanıydı. Işık mevsimiydi ve karanlık mevsimiydi, umut baharıydı ve umutsuzluk kışıydı; yaşayabilmek için herşey vardı önümüzde; hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk, hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısaca o günler, tıpkı şimdiki gibi o kadar uzaktaydı ki, kimileri iyi veya kötü şeylerin üstünlük derecelerini karşılaştırdığında, o günlerin gelmiş geçmiş en iyi günler olduğunda ısrar ediyorlardı."" İşte tam da öyle...
İki Şehrin Hikayesi
İki Şehrin HikayesiCharles Dickens · Altınpost Yayıncılık · 201859.6k okunma
·
39 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.