Gönderi

252 syf.
9/10 puan verdi
Virginia'yı takip eden arkadaşların okumasını tavsiye ederim
Yazmanın dayanılmaz acısı! Virginia yazarken acı çektiğini biliyoruz, özellikle bazı eserlerinin yazımında bu acıyı derinden hissetmiş, Varolma Anları’nda da buna değiniyor. Bir taraftan bu anılarını yazarken diğer taraftan başka eserlerin yazımı devam ediyor; ilk yazmaya başladığında masasında Roger Fry’in biyografisinin yazımı var ve sık sık da dile getiriyor, Roger Fry beni çok yordu diye, sonlara doğru da -aynı zamanda son eseri olan- Perde Arası’nı yazıyor. Varolma Anları yazımı devam eden o eserlerin molasında yazılmış. Tabii sancılı yazım işlemi bittikten sonra da doğal olarak rahatlıyor. Açıkçası ben de yazarken benzer şeyleri hissetmeye başladım son zamanlarda. Bunun üzerine biraz düşündüm, insan yazarken neden acı çeker diye -tabii ki herkeste aynı şeyi beklemek akıllıca olmaz- aklıma ilk gelen şey o düşüncelerin insanın bir parçasına dönüşüyor olması ve siz bu parçaları kendinizden koparıyorsunuz bu da doğal olarak acı veriyor; bir doğum gibi de düşünülebilir ve buradaki acı da doğum esnasında çekilen acı olur. Sonrasındaki rahatlama ise o yükten kurtulmanın rahatlığı. Virginia on üç yaşındayken annesini kaybediyor ve hatta iki yıl sonra da annesinin yerine geçen ablası Stella’nın ölümüne şahit oluyor. Biraz sonra bunlara değineceğim ancak bu bağlamda annesinin ölümü âdeta onu derin bir çukurun için atmış ve yıllarca o çukurdan çıkmaya çalışmış. Bu eserinde buna da değiniyor on üç yaşından kırk dört yaşıma kadar annem hep benimleydi, benimle konuşurdu, yaptığım şeylerde tavrını ortaya koyardı yani hep zihnimdeydi, ta ki Deniz Feneri’ni yazana kadar. Deniz Feneri’nden sonra benden uzaklaştığını hissettim, der. “Nedeni ne olursa olsun ben geçmişi sahneler yaratarak elimde tutabiliyorum.” Yazım işlemi gerçekleşirken bu sahnelerde yıkılıyor böylece hem o sahnelerin ağırlığından kurtuluyor hem de o sahnelerin yıkılışı ona acı veriyor. Varolma Anları, üç ana başlıktan oluşuyor; Anımsamalar, Memoir Club İçin Katkılar ve Geçmişe Dair Bir Taslak. Kitap Virginia’nın kalemiyle hem kendisi hem de ailesi hakkında birçok bilgi veriyor. Virginia’yı daha iyi tanımak için okunması gereken temel eserlerinden biri. Hayatına değer katan ya da hayatını şekillendiren birçok önemli anısını hisleriyle yoğurarak paylaşıyor. Geçmişe Dair Bir Taslak bölümünde var olma anları ve var olmama anlarını yorumlayarak aktarıyor. Ama son bölüme geçmeden önce genel olarak kitabı baz alarak hayatını değerlendirmek istiyorum. Ailesinde sevdiği kişiler ve acı çekmesine sebep olduklarını düşündüğünden dolayı sevmediği kişiler var. Annesi, annesinin ilk evliliğinden olan ablası Stella, öz kardeşleri Vanessa ve Thoby sevdiklerinden; sevmediklerinin başında hiç kuşkusuz George geliyor bunun yanında da babası ve Gerald. George ve Gerald annesinin ilk evliliğinden olan çocukları yani anne bir, baba farklı kardeşleri. Şimdi bunların kendisi için ne ifade ettiğine bakalım... Annesi yedi kız kardeşten biri ve güzel bir kadın, yirmili yaşlarda aşık olduğu bir avukatla evleniyor ve evlilikleri dört yıl sürüyor. Bu evlilikten de üç çocuğu oluyor ve kocası ölüyor. Bu ölüm annesinde derin yaralar açıyor sonra yazar Sir Leslie Stephen ile tanışıp evleniyor ve bu evlilikten doğan dört çocuktan biri de Virginia oluyor. Yani annesi toplamda yedi çocuk doğuruyor. Hasta Odalarından Notlar diye bir kitabı da çıkıyor onun incelemesini de yazmıştım merak edenler ona göz atabilir. O kitaptan da anlaşılır annesinin ne kadar yardımsever biri olduğu, hastalarla nasıl ilgilendiği. Julia (Virginia’nın annesi) yıllarca yatalak annesine bakar, hastaneleri ziyaret eder orada yardıma muhtaç olanlarla ilgilenir ve genel olarak başı derde girenlerin başvurduğu, kendisinden maddi-manevi yardım istediği bir kadın. Kısacası başkasının derdiyle dertlenmesini bilen bir kadın. Virginia annesini evin direği olarak görür ve on üç yaşındayken annesi öldüğünde (49 yaşında ölür) evlerinin başlarına çöktüğünü hisseder. Annesi hayatının sonuna kadar zihnini meşgul etmeye devam eder. Annesinin ölümünden sonra evin direği ablası Stella olur, bayrak devri Stella’ya geçer. Stella, diğergâm, kendini düşünmeyi en sona bırakan, aynı annesi gibi her şeye koşturan, hassas ama bu hassaslığını içinde yaşayan bir genç kız. Virginia’nın annesi öldüğünde artık yeni anne Stella olmuştu bir taraftan kederli babasını teselli ediyor diğer taraftan kardeşlerine bakıyor bu şekilde iki yıl geçiyor. Stella kendisini seven Jack ile evlenir altı aylık bir nişandan sonra, ancak evliliği sadece üç ay sürer ve Apandisitten ölür. Yani Virginia on beş yaşına geldiğinde ikinci darbeyi alır hayattan anne gibi görmeye başladığı ablasını da kaybeder. Vanessa, Virginia’dan karakter olarak farklı olmakla birlikte onun dert ortağı birçok şeyi onunla paylaşır, onunla yaşar. Stella’nın ölümünden sonra Vanessa o sorumluluğu alır. Babası Vanessa’ya sert davrandığında Virginia’nın nefretini kazanmaya başlar ve babasını düşüncesiz olarak görür hatta böyle anlardan sonra babası Virginia’ya dönüp beni ahmak olarak görüyorsundur der, Virginia sesini çıkarmaz ancak onu ahmak olarak değil, zalim olarak görmeye başlar. Yedi sene sonra 1904 yılında babaları öldükten sonra Vanessa kaldıkları evi satar ve hep birlikte Bloomsbury taşınırlar. Hayatları tamamen değişir, Thoby, erkek arkadaşlarını getirir ve yeni bir pencere açılır onlar için. Şiir, edebiyat, felsefe gibi alanlar üzerine sabahlara kadar tartışırlar. Bu arada başta tacizci George olmak üzere çevreleri onları yargılar, yaftalar. Ama onların bunlara pek kulak astıkları yok! Virginia için hayat tam olarak güzel giderken Vanessa bir gün çıkıp evleneceğini söyler. Vanessa evlendikten sonra Virginia ve Thoby yeni bir eve tanışır tabii Virginia Vanessa ile temelini attığı bu işi devam ettirir ama tacizci George yine rahatsız olur: “Mrs. Whitehead öfkeden deliye döndü. Vanessa ile benim neredeyse çırılçıplak olduğumuzu söyledi. Annemin ruhu bir kez daha çağrıldı - Violet Dickinson tarafından-nedeni de benim Brunswick Meydanı'nda bir ev kiralayıp onu genç erkeklerle paylaşmak istememi anneme şikâyet etmekti.? George Duckworth bu fikirden beni vazgeçirmesini Vanessa'dan istemek için ta Charles Street'ten kalkıp geldi, ama Vanessa ona, ne de olsa Sokak Çocuklarının Hastanesi yakınımızda yanıtını verince içi pek rahat etmemiş olabilir. Herkesin ortasında çıplak dolaştığımız partiler verildiğine dair söylentiler çıktı. Logan Pearsall Smith, Ethel Sands'e Maynard'ın Vanessa ile salonun ortasındaki kanepede seviştiğine emin olduğunu anlattı. Kalpsiz, ahlaksız, kinik bir topluluk dediler bizim için; bizler ahlaksız kadınlardık ve arkadaşlarımız da beş para etmez genç erkeklerdi.” Thoby, gerçek anlamda kız kardeşlerine sahip çıkan onlarla iyi anlaşan benzer düşünceler paylaşan özkardeşi. Vanessa’nın evliliğinden sonra Virginia’nın tek dayanağı. Ancak Thoby 26 yaşında tifodan ölür. Ölümü Virginia’yı derinden üzer. Hatta Jacob’un Odası'ndaki Jacob'un, Thoby olduğu söylenir. Virginia artık tek başınadır. Babası, kendi zamanında İngiltere’de önde gelen yazarlardan biridir. Aynı zamanda felsefe ve dağcılık sporuyla uğraşır. İki evlilik yapar ikinci evliliğinde Virginia’nın annesiyle evlenir. Kimileri tarafından eleştirilen ama genelde bir dâhi olarak görülen ve örnek alınan entelektüel biri. Egosu gelişmiş, her şeyin kendisine göre şekillenmesini isteyen, buyurgan ve baskıcı bir kişiliğe sahip. Virginia ve kardeşlerinin hayatını daha çekilmez kılanlarda başrol oynar. 72 yaşında (1904) kanserden ölür. Virginia babasına olan kızgınlığı Deniz Feneri’ne kadar devam eder. O eserde babasına dair içinde taşıdıklarını dökme fırsatı bulmuş olacak ki, eserden sonra babasına olan kızgınlığı geçmiş olur. Ve son olarak George (diğerleri baskın olmadıkları için onlara değinmeyeceğim). George 1.85 boyunda vücut ölçüleri orantılı yakışıklı biri. Ortamlara akan, hatta annesinin ölümünden sonra bu ortamlara Virginia’yı ve Vanessa’yı da tabiri caizse zorla süsleyip götüren, Virginia’nın deyimiyle cinselliğe düşkün, nam, şöhret peşinde olan ahmağın teki (bu arada günümüzde de böyle kişiler eskiden olduğu gibi el üstünde tutulur). İki kız kardeşine de küçük yaşlarından itibaren tacizde bulunur ama öyle anlaşılıyor ki bu durum Vanessa’da büyük bir hasar oluşturmazken Virginia’yı derinden yaralar. Enteresandır böyle karaktersiz insanlar söz konusu ahlak olunca en fazla ahkâm kesen kişiler oluyorlar. Yukarıda alıntı da yaptım, zamanında kız kardeşlerine tacizde bulunur sonra onları erkeklerle aynı eve çıkıyorlar diye eleştirir. Tabii Virginia kitabın başından sonuna kadar sıfatlandırmalarla bunu iyice eziyor. O tacizlerini alıntılayarak son bölüme geçeceğim “Bir keresinde, ben çok küçükken Gerald Duckworth beni kaldırıp oraya oturttu ve ben orada otururken o benim bedenimi keşfetmeye koyuldu. Giysilerimin altına soktuğu elini hatırlayabiliyorum; hiç titremeden, kararlı bir biçimde aşağılara inmişti. Buna bir son versin diye nasıl umut ettiğim de aklımda; eli mahrem yerlerime yaklaşırken nasıl da kasılmıştım ve kıvrılıp bükülmüştüm. Ama eli durmamıştı. Eli mahrem yerlerimi de kurcalamıştı. Kızdığımı, hoşlanmadığımı hatırlıyorum - bu kadar şaşkın ve karmaşık bir duyguya ne ad verilebilir? Güçlüydü herhalde, çünkü hâlâ unutmadım onu.” “Neredeyse uyumak üzereydim. Oda karanlıktı. Ev sessizdi. Sonra, kapı usulca gıcırdayarak açıldı; ihtiyatla yürüyerek biri girdi içeri. "Kimsiniz?" diye bağırdım. "Korkma" diye fısıldadı George. "Işığı da yakma, canım. Canım-" ve kendini yatağıma attı, beni kollarına aldı. Evet, Kensington ve Belgravia'nın ihtiyar hanımefendiler George Duckworth'ün Stephen'ların zavallı kızlarına sadece anne ve baba değil, erkek ve kız kardeş değil, sevgili de olduğunu asla öğrenmediler.” Varolma anları ve var olmama anları… Bunları şöyle yorumlayabiliriz, zihnimizde yer edinen, hayatımızı şekillendiren şeyler ve hayatımızın bir parçası olarak gelip geçmesine rağmen kendi zamanında yok olup giden şeyler. Diğer bir ifadeyle bilince takılan şeyler ve takılmayan şeyler. Hayatımızda, günlük olarak birçok şey yaparız ama bunların çocuğu ezbere yaptığımız ve bizim için hiçbir şey ifade etmeyen şeyler olur; yeriz, içeriz, alışveriş yaparız, ihtiyaç gideriz, biriyle yolda selamlaşırız, bir davete katılırız, okuruz, konuşuruz ama bunların tamamı İnstagram’daki yok olan mesajlar gibi yaşandıktan sonra yok olurlar. Ama bazı şeyler de var ki onları hayatımızın sonuna kadar taşırız, yok olmazlar hayatımızın rotası olurlar. Kendi zamanlarından tamamen bağımsızdırlar. Aslında bizi, biz yapan bu anlardır, bunlar varolma anlarıdır. Şimdi kendiniz de oturup varolma anlarınızı düşünebilirsiniz.
Varolma Anları
Varolma AnlarıVirginia Woolf · Kırmızı Kedi · 2019231 okunma
··
401 views
Gülci okurunun profil resmi
Yaşıyor olmak savaşıyor olmaktan başka bir şey değildir der şair işte bu noktada yaşadıklarının acısıyla , üzüntüsüyle yazdıkları da savaşının acısını anlatıyor. İncelemenin ağırlığı altında eziliyorum , bu kadar emek verip yazman çok güzel , beni de her seferinde böyle aydınlattığın için çok teşekkür ederim. Kitap yaşanılan , var - olunan anların zorluğunu , acısını , iyisini , kötüsünü anlamak için mutlaka okunmalı. Ben okurken Virginia ile sohbet ediyor gibiydim bende bıraktığı tadı çok farklı oldu , onu çok çok daha iyi anladım..🌸🍀
RA okurunun profil resmi
Teşekkür ederim tabii sen okuduğun için kafanda iyice oturmuştur bunlarla birleştirince de :)
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.