Gönderi

448 syf.
·
Not rated
Yine akıcı , hayal dünyası geniş ,olayları birbirine bağlarken yorulmadığınız, kendinizi o hikayenin içinde hissettiğiniz bir roman.. Güneydoğuda yaşayan çeşitli kollara ayrılmış bir ailenin her bir ferdinin hayat hikayeleri anlatılıyor .Elif Şafak ,aile bireylerin kimin çocuğu , kim kiminle evlendi gibi ayrıntılarının şemasını bile yapmış . Naze ve Berzo: 6 kız çocuğundan sonra ,ikizlerine hamile olan Naze’nin gelecek olan çocukları erkek beklemesini konu alıyor önce. Çoğu zaman Allah’a isyam etme seviyesine geldiği kız çocuk doğurma hali anlatılıyor. İkizlerin de kız olmasıyla Allah ona neden erkek çocuk vermediğini söyleyene kadar konuşmama kararı alır. Köyde alimler günaha girdiğini söylese de Naze inatla konuşmaz. Kızların ismi Cemile ve Pembe olmuştur.Naze daha sonra konuşur. Berzo kızlarını okula gönderdiği için Naze ile kavga bile ederler. Berzo kızlarının yarın bir gün bir erkek onlara laf söyleyince çekip gideceklerini söyler Naze’ye. Pembe : Yaşadığı köy dışında bir dünya olduğunu anlamaya çalışan , hayal dünyası geniş olan , geçmişi düşünmeden sadece geleceğe bakan , köy dışındaki hayatların hayalleri ile yaşayan bir kız. Adem isimli gençle evlenip önce İstanbul sonra Londra’ya gidiyor. Esma , İskender, Yunus isminde çocukları var. Adem ile aşk evliliği yapmamışlar. Öncelikle İstanbul’daki hayatlarından kesitler anlatılıyor. En dikkatimi çeken olayı paylaşmak istiyorum. Adem kumar oynuyor. Pembe evlere giderek temizlik yapıp para kazanıyor. Gittiği evlerin ihtişamını gelip çocuklarına bile anlatıyor. Gözü hep oralarda olduğu için hayal kurmak bile onu mutlu ediyor. Bir gün bir eve daimi işe giriyor , bir süre sonra evin sahibi olan oyuncu kadın 1 ay süreyi geçmesine rağmen parasını vermiyor . Eve her gidişinde Esma yanındadır bu arada. Bir gün kadının kocası eve sarhoş gelip arkasından sarılıyor Pembe’ye .Pembe karşı koymaya çalışıp kaçmayı başarıyor. Daha paramı bile vermediniz diyor , “utanmaz bir de para istiyor diye “yanıt alıyor .Esmanın elini tuttuğu gibi dışarı çıkarıyor ve gidiyorlar. Ara sokaklara girip kayboluyorlar .. Birileri Pembe’ye musallat oluyor , kaçmaya çalışırken yaşlı bir adam onları koruyor ve evine götürüyor. Pembe de yanındaki çocuğun adını soruyor, “bir oğlum olursa andım olsun adını Yunus koyacağım “diyor. Ev Bodrum kat olduğu için İskenden ve Esmayla camın yanına oturup gelen geçenin ayakkabılarını izleyerek kim olduklarını , nereye gittiklerini tahmin etme oyunu oynuyorlar. Londra’daki hayatlarında ise Adem başka hayatlara dalmıştır , eve gelmiyordur bile.. Ama oradaki hayal ettiği her şeye çok yakındır ve yaşamaktadır . Adem : İstanbul’da doğup büyüyen genç abisini asker ziyaretinde bulunmak için o köye gidiyor , ziyaret sonrası muhtara gidiyor ve hemen bırakamayacağını söylüyor muhtar . Bir kaç gün kalacaksın diyor. Adem orada kalıyor, köpeklerden kaçarken bir kız onu kurtarıyor ve kız ile sohbet ediyor, önce kızın cahil bir köylü olduğunu düşünüyor , sonra konuştukça ne kadar içten olduğunu düşünüyor, sonra onu düğünde yine görüyor, ismini soruyor ters yanıt alıyor , başka bir yerde tekrar görüyor , yine o yumuşak kız. Konuşurken diğerinin ikizi olduğunu duyuyor. Gitmeden muhtara konuyu açıyor .Cemile denen kızı istese verirler mi diye. Muhtar da sıra Pembe’nin diyor ama belli olmaz yine de diyor..Ademin Londra’daki hikayesine gelelim. Adem bir kumarhanede oyun oynuyor , bir akşam bir sürü vurgun yapıp oldukça para kazanıyor, paraları alıp çıkacakken Roksana isimli bir kadına dalıp gidiyor. İri mavi gözleri olan bu kadına tutuluyor. Roksana: Doğma büyüme Bulgaristanlı olan bu kız annesi yatalak olduktan sonra babasının zulmüne maruz kalmış, evden kaçma planları yapıp annesine söyleyip annesinden onay almıştır . Gidip bir felsefecinin yanında çalışmaya başlamıştır ve adam ona kötü muamele ederek başka şeyler için de kullanmaktadır. Ve kadınların kullandığı erkeklerden olmadığını ona söylemiştir. 10 yıl bu adama hizmet ettikten sonra adam daha genç birini istiyor ve Roksana işsiz kalıyor . Yaşı ileri bir adamla tanışıyor ve onun yanında kalıyor. Adam Londra’ya gitme kararı alıp Roksana’nın da işlemlerini yapıp oraya götürüyor. Orada eşiyle ayrı Roksana ile ayrı bir hayat sürüyor. Bir gün adamın başına bir onar geliyor ve hayatın çok kursa olduğunu düşünüp eşinin yanına gidiyor. Roksana ‘yı terkediyor. Roksana sonrasında bu kumarhanede çalışmaya başlıyor. Adem’in ilgisi hoşuna gidiyor. Esma: Sözcüklerle arası çok iyi olup yazar olmak için sürekli bir şeyler yazmaktadır. İskender hapisteyken hem onu çok sevdiğini hem çok nefret ettiğini söylüyor. Yunus: 12-13 yaşlarında Londra’da hem okur gem çalışmaktadır. Harçlığını çıkarmak için. Bir kısım toplulukların toplandığı bir binaya onların ihtiyacı olan şeyleri alıp götürmek için çalışıyor. Orada devrimciler, marksistler, nihilistler gibi bir çok topluluk var . Bir kadın görüyor , onun işlerine de koşarken Tobiko isimli bu kıza aşık oluyor . Tobiko bazen bunu hissedip keşke biraz daha büyük olsaydın diyor. Olsun büyüyorum işte diyor Yunus. Tobikonun doğum gününde ona hediye alıyor , kar küresi ancak Tobiko evliliğe karşı olduğu için içinde çift figürü yok. O gün elinde içtikleri şeyden veriyor ona oradan biri ve Yunus da içiyor. Tobiko ona “sen temiz kalmalısın neden içtin?” diyor. Yunusu oradakiler eve götürüyorlar evin önüne atıp geliyorlar . Cemile : doğduğu köyde yalnız başına kalmış , oraya göre 31 yaşında olup evde kalmış muamelesi görmektedir. Ama civar köylerin bile saygı duyduğu bir iş yapmaktadır . Ebe ‘dir. Yalnız kalmanın zorlukları , onu gelip evden alanlardan birinin başka niyetli de olabileceği anlatılıyor. Cemile çocukluğundan beri hep yaşadığı her şeye saygı duymuş, Pembe gibi hayalperest olmamıştır. Ancak Pembeyle mektuplaşmaktadırlar . Pembe ona Adem’in hiç eve uğramadığına kadar her şeyi anlatmaktadır. Ancak sürekli özür diliyor mektuplarda . Adem ile evlendiği için. Kate: İskender’in lisede okurken tanıştığı kız, sonradan sevgilisi oluyor. İskender boksör olmakla beraber koruyucu görünen bir vücut tipi vardır. Bir gün Kate’nin çantasının içindeki ped ile şaka yapan birine diklenerek Kate’yi etkilemiştir. İskender müslüman olduğu için ailesinin sorun çıkaracağını ona göre olmadığını Kate’e söylese de Kate ondan vazgeçmemiştir. İskender: İskender doğduğu zaman Pembe ona isim koymamış, Azrail öldürmeye geldiği zaman bulamasın ve geri gitsin diye. Aradan yıllar geçiyor , köyün büyüklerine danışıyorlar , bir köprüde duruyor İskenderle Pembe , oradan geçen yaşlı bir kadın diyor ki , söz dinlemez dik başlı bu, söz dinlettirir kendisi hakim olmak ister , askender olsun adı , kürtçede askender , Türkçede İskender toprak oluyor. İskender lisedeyken bir gün eve erken geliyor ve annesi kapıyı açmamaya çalışıyor, İskender yukarı çıkıyor ve kapıdan birinin çıkıp gittiğini hissediyor , sonrası okuyunca gelecek.. İskender’in hapisten yaşadığı anları anlatan mektuplar yer alıyor. Mektuplarda annesini özleminden , Esma ile çocukluk anılarından , oradaki uçuk denen arkadaşıyla konuşmalarından , değişen yetkilinin onla uğraşmasından, annesini öldürmesini oradakilerin bilmesinden , uçuğu karısının terketmesinden başka biriyle olmasında bahsediyor.İskender’in değişik bir karakteri var okurken daha heyecanlı okuyacaksınız. Hepsini kelimelerle anlatamıyorum . Adem’in annesi de sarhoş olan ve sarhoş olmayan 2 baba diye adlandırdığı babasını terkederek başka bir adamla kaçmıştır. Ellias: Pembe oğlu Yunusa sütlaç yapmak için bir pastaneye malzeme almaya girer ve orada ırkçı bir garsonun kötü tavrlarıyla karşılaşır, ( burada ırkçılığın derecesi, zamanı , avrupalıların bizimle ilgili be düşündüğünü daha detaylı okuyacaksınız) Ellias da yaptığının yanlış olduğunu söyleyip Pembe’ye korur ve dışarı çıktığında kartını verir, sonra Prmbe başka bir gün gelir ve mutfakta Ellias’a yardım bile etmiştir. Ellias ise bir kez evlenmiş, çok sevmiş , hatta aşkı için Kanada’dan Londra’ya gelmiştir. Ancak çocuk istemeyen eşi bir çocuk aldırmıştır. Bir gün Santoriniye tatile giderler ve orada alkolü çok aldığı bir zamanda onu aldattığını ve o çocuğun başkasından olduğunu bu sebepten aldırdığını itiraf eder. Sonra çok sevse de ayrılır ve işine odaklanır , usta bir Şef olur. Adem bu arada artık ailesini bırakmış Roksana ile yaşamaktadır. Roksana onun kumardan kazandığı paralara güvenerek bir gün ona vereceği parayı düşünmektedir. Parası olmazsa onu terkedeceğini bilmektedir Adem. Adem’e İngiliz erkekleri gibi bıyıklarını kesmesini söyler. Adem’in köyde olduğu zamanlarda ısrarla Cemile ile evlenmek isteyip gidip babasıyla konuşmasıyla dünyası başına yıkıldı. Babası Cemile’nin sözlü olduğunu söylüyor , Adem nasıl olur diyor , muhtar onun yıllar önce babasının ablasını vermek istemediği aile tarafından kaçırıldığı ve bir süre sonra eve döndüğünde ona bir şey yapıp yapmadıkları bilinmediği için Cemile’den köy halkı emin değil diyor. Adem içindeki kuşkularla ne yapacağını bilmezken bir anlık öfkeyle diğer kızı Pembe’ye istiyor. Ellias ile Pembe her hafta bir film izleyerek sinemada buluşmaya başlamışlardır. Adem’in abisi Tarık: Adem gibi o da İstanbul’dan Londra’ya yıllar önce gelmiş , eşi Meral de ona işlerinde yardım etmektedir. Geleneksel biridir Tarık, Adem’in yaptığı şeye kızıyor, bıraktığı ailesine laf gelmesin diye onlara bakmaya çalışıyor , çünkü biliyor ki ailenin büyüğü olarak gelen laf onu bulacaktır. İskender mektuplarına devam ediyor, uçuk bir not bırakıp intihar etmiştir ve bu İskender için yükün olmuştur. Başka biri geliyor onun yerine . Önce tuhaf karşıladığı bir hali vardır gelenin. Sonra konuşmaya başladıklarında her söylediği cümleye verdiği karşılıklar okurda bir Elif Şafak gerçeği mesnevi cümleler kuran bir adamı görüyorsunuz .. Yıllar önce sünnetten korkup ağaca tırmandığını annesinin onu kandırıp tamam olmayacaksın deyip indikten sonra teslim edip sünnete gönderdiği andaki hayal kırıklığını , çocukluktaki güven sarsılmasını anlatıyor. Yunus da her yerde Tobikoyu arayıp nihayet buluyor . İskender’in ceketini kaçırıp giymiş ona güzel görünmek için karşısına çıkıyor. Sonra beraber sohbet ediyorlar, başka bir gün gittiğinde popüler bir müzik eşliğinde ettiği dansla karşılaşıyor ve çok şaşırıyor. Yunus’u içeri alıyor beraber dans edip şarkılar söylüyorlar. Yunus dövme yaptırmak istediğini söylüyor Tobikonun arkadaşlarına . Yunus balığının resmini istiyor. Cemile ebeliğin yanında , bitkilerin dilinden anlayıp şifalı ilaçlar da yapıyordu. Bunun için evin altında bir mahseni vardı. Orada çalışmalarını yapıyordu. Yıllar önce ona verilen değerli bir elması da orada saklıyordu. Bir gün evine bir yaralıyı getirdiler. Yaralı mahseni öğrendi ve alıp kaçtı elması. Sonra geri getirdiler. O mafya kılıklı adama getirdigi elması geri verip kardeşi Pembe’ye Londra’ya kaçak yollardan onu götürmeleri istedi. Kabul ettirdi ancak elması almadılar. Pembe Cemile’ye biriyle olduğunu söylemişti çünkü, aklı onda kalmıştı. Esma da erkek gibidir, ve erkekler için kullanılan isimlerin heybetinden , kadınlar için kullanılan isimlerin naifliğinden bile rahatsız olmaktadır. İskender’in yanında olup karıştığı ırkçılara karşı korunma toplanmalarına bile katılmaktadır. İskender annesinin durumunu öğrenmiştir. Babasına gidiyor ve aldığı yanıt şaşırtıyor İskender’i . Annen haklı diyor, kızdım evet ama o boşanmayı çok istedi , ve olmaması gereken bir evlilikti diyor. İskender de ı zaman iş bana düştü deyip ayrılıyor yanından. Bu arada Kate hamile kalmıştır ve söz verdiği gibi çocuğu aldırmamaya karar vermiştir. Hatip isimli biriyle sürekli karşılaşıp fikir alışverişi de yapıyor. Hatip keskin ve sabit fikirli biridir . Tarık da Pembe’yi iş için gittiği bit yere yakın sinema önünde Ellias ile görüyor . Pembe bir gün yine film izlerken ablası Hediye’nin sağlık memuru adama güvenip onunla kaçmasını, sonra onunla evlenmeyip eve geri geldikten sonra babasının ve üvey annesinin ona tavrını , ertesi gün eve geldiklerinde onu tavandan asılı gördüğü sahneye benzer bir sahne hatırlayıp salonu terkediyor. O gün aynı salonda İskender gizlenmekteydi. Roksana Adem’i terkediyor , onu Abu Dabi denen yere götürüp metresi olarak yanında kalıp striptiz yapacağı bir adam bulup onunla kalıyor. Adem evine geri dönmüyor , yüzü yok, abisinde de gidemiyor, kardeşi Halil’in yanına gidiyor , Halil’e Abu Dabi’ye gidip Zengin olup geleceğini söyleyerek hayaller kuruyorlar birlikte. Roksana orada tam olarak istediği hayatı yaşamaktadır. Gitgide adama alışmıştır. Bir gün odada ceplerine bakarken eşiyle fotoğrafını görüyor ve adam onu yakalıyor sonra onun bu davranışından dolayı kovuyor. Roksana ne yapacağını bilemiyor gidecek parası bile yok. Adamın teleskoplarından biriyle etrafı incelemeye başlıyor uzun binalardan birinin tepesinde bir adam aşağı kendini bırakıyor( bu kişi Adem) Adem hiç de hayallerindeki gibi olmayan Abu Dabi’de inşaat işinde çalışmaktadır . Tahmin ettiği gibi müslüman ülke bize de iyi davranırlar demişti ancak öyle olmadı. İskender’in yazdığı mektuplarda Zişan ile meditasyonu devam etmektedir. Suçsuzluğu anlaşılınca oradan gitmesine üzülmüştür hatta. Bir gün Yunus ziyaretine geliyor ve o çarpıcı gerçeği ona anlatıyor. ( kitabın en can alıcı yerleri) buralar spolier olacağı için yazmıyorum. Cemile Londra’ya gelmiş ve Pembeyle çok güzel saatler geçirirken Yunus ile markete gidiyorlar , market dönüşü Yunus Tobiko’yu görüp onunla gidiyor Cemile eve yalnız yürüyor. Camdan Pembe ile konuşurken her şey o anda başlıyor. Pembe’nin başına gelenler, İskenderin hapisten çıktıktan sonra gerçeği öğrenmesi, Esma’nın evlenmiş ve 2 çocuklu anne olması , Yunus’un albüm yapması , Kate’in evlenmiş olması, ve son gerçek olay ... Annemi anımsadım. Kendi annemi anımsatıp hayatta olan ancak şu an uzakta olan annemi derinden sevgi ve özlem ile hissetmemi sağlayan Elif Şafak’a teşekkür ederim. Benim annem de tek yumurta ikizi :) *Hazmedememişti İskender bu ihaneti . Sevip de kandırmayı . İnsanın canı kadar sevdiği birini oyuna getirebileceği aklının ucundan dahi geçmemişti . O güne dek bilmezdi , birine büyün kalbinle muhabbet besleyip yine de onu incitmek istemenin mümkün olabileceğini .. *Dediklerine göre kahve aşk gibiydi , ne kadar sabır ve özen gösterirsen tadı o kadar güzel olurdu. *Yağız ata binmek isteyen belini kırabilir. *Niyetin tükürmekse bari rüzgara karşı durma . *Başkalarının yanında övünmek ayıptır derdi, ama yalnızken kendinle baş başayken her zaman değerini bil ve kimsenin seni ezmesine izin verme. *Bu hayatta yaptığın ya da hissettiğin her şeyde mesafe olmalı .. *İnsanları oldukları gibi kabul etmek onun kutsal düzenine saygı göstermek demekti. *Kimsenin bilmediği keşfedilmeyi bekleyen doğal güzellikleri hatırlatıyordu ona. *Hayat felsefesi çalışma masası gibiydi, düzenli-tertipli ve köşeli. *Onun satranç tahtası gibi olan siyah -beyaz dünyası , Ellias gibi yaşamı sonsuz grilerden müteşekkil gören birine güç gelmişti. *Karmaşık olmayan kadın yoktur . Kadınlar ikiye ayrılır , derdi. Bariz biçimde karmaşık olanlar ile karmaşık olduğu ilk bakışta anlaşılmayanlar. *Zeki kaptan fırtınayı önceden hissedip limana yanaşır. *İnsanın imkanları ne kadar kısıtlıysa şerefinin bedeli o kadar yüksekti . *Unutma sisteme karşı koyamayan sistemin bir parçası olur. *Evrendeki her cisim ne kadar albenisiz ve ya da ehemmiyetsiz görünürse görünsün , bir başka şeye yanıt olsun diye yaratılmıştı. Derdin olduğu yerde deva da vardı, üstelik şaşırtıcı yakınlıkta .mesele görebilmekti. *İnsan ömrü kısaydı , bir kurtçuğunkinden farksız. Ya da ipekböceğininkinden. Ademoğulları , Havvakızları tuhaf mahlûklardı. Kurtçuğa benzetsen alınır , ipekböceğine benzetilmekten keyif duyarlardı. Böceklerden iğrenir ama parmağına uğurböceği konsa hayra alamet sayarlardı. Sıçanlardan tiksinir , sincaplara bayılırlardı. *Ne sivrisinek ateşböceğinden önemsizdi, ne de pirinç altından. *Kadınlara neden sanki hayal ürünüymüşler gibi masalsı ve rüyamsı isimlerin verildiğini merak ederdi. Erkek isimleri hep cesaret , iktidar ve yetki ihtiva ediyordu. *Ne derler bilirsin. Aptallar konuşur , akıllılar susar. *Gözü peksin, karşındakinin tavrını sevmezsen anında ağzının payını veriyorsun . Risk almaktan çekinmiyorsun. Kimse sana dayılanamaz. *Öfke bir kaplana benzer. Kaplanı görünce dersin ki ah ne soylu hayvan , benim olsa keşke . Ama ehlileştiremezsin onu . Kimse yapamaz , kaplan seni kontrol eder. *Nefsin güçlüyse sen zayıfsın . Nefsin zayıfsa sen güçlü. *İnsanlar başka aileler konusunda ahkam keserken , hep katı, hep acımasızdı. *Çöllerin bir zamanlar deniz olduğunu öğrenmişti. Su bile kaskatı toprağa dönüşebiliyordu da insan neden kolay kolay değişmiyordu acaba? *Hayatında ilk defa birini , verebileceğinden daha fazlasını talep etmeden seviyordu. *Bilakis yalnızlığına düşkün bir izlenim veriyordu, kitap okuyup yürüyüş yaparak , arka bahçesinde kimsenin köylerini bilmediği bitkiler yetiştirerek mesut olabilecek biriydi. *Kimse görmek istemiyordu güzelliğin , zamanın siyah kadifesinde erimeye mahkum bir kar tanesi olduğunu. *Yükselmek istiyorsan en çok kendini eleştir, kendi hatalarını görmeyen asla iyileşemez. *İçime baktım , yüreğime , bende sırlanmış bene. *Ne yazık ki sahip olduklarımızın kıymetini hep onları yitirdikten sonra anlıyoruz. *İnsan hayatın çalkantılı sularına atılmadan evvel ailesinde sevgi, istikrar ve güven bulmalı.
İskender
İskenderElif Şafak · Doğan Kitap · 201119.2k okunma
·
562 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.