Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

495 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Normalde bu kitaba vereceğimden çok daha yüksek bir puan verdim ve bunun birkaç sebebi var. Birincisi genç yetişkin kitapları arasındaki kitapların genellikle böyle konular işlemiyor olması. Bir diğeri travma dediğimiz şeyi sade ama gerçekçi bir şekilde ele alması. Sonuncusu da ikinci kez okuyor olmama rağmen sonunda hüngür hüngür ağlamış olmam. Bu kitabı ilk çıktığında yani lise yıllarımda okumuştum aslında. Rahat okuyabileceğim, kafa dağıtmalık bir kitap arıyordum o dönem ve sıradan bir liseli aşk hikayesidir diye başlamıştım aslında kitaba. Belki çok daha kısa süreli olsa da benzer bir "sessizlik" dönemim olduğundan konusu ilgimi çekmişti bilmiyorum. Ama o zaman bile okuduğum için hiç pişman olmamış ve keşke böyle daha çok kitap olsa diye düşünmüştüm. Bu düşünce ben farkına bile varmadan bilinçaltıma işlemiş olacak ki sonrasında yazdığım hikayelerde benzer bir tema işlememe neden olmuş. Bütün bunlar nedeniyle kitabı bir daha okuma ihtiyacı hissettim. Çünkü yıllar içinde beni etkilediğini bile unutmuşum. Şimdi de ikinci kez okuduğum haliyle daha objektif bir gözle yorumlamaya çalışıyorum. Çeviriden mi kaynaklanıyor tam emin olamasam da kitabın diliyle ilgili pek muhteşem bir şey yok. Sıradan, dolambaçsız, aslında pek yetenek bile göstermiyor bence. Ben bir kitabı değerlendirirken üç ana noktaya bakıyorum. Dili, hikayesi ve karakterleri. Bu üçlüden ikisi iyiyse diğerini görmezden gelmeyi seçiyorum genellikle. Bu yüzden dilinin sıradan olması görüşümü etkilemiyor çünkü akıcı betimlemeleri için okumuyorum bu kitabı zaten. Sadece yazar on yedi/on sekiz yaşında iki gencin hikayesini anlattığından özellikle yavan bir dil kullanmış gibi geliyor bana ki bu tercihten pek hoşlanmıyorum ben. (Buradan sonrası spoiler içeriyor) Karakterleri bence pek çok genç yetişkin romandan daha gerçekçi. Bu benim inanılmaz şahsi bir fikrim tabii. Tamamen farklı düşünen insanlar da olabilir bilmiyorum. Ancak bütün gençlerin aptal ve dürtüsel olduğunu iddia etmiyor. Karakterlerin beyni var, inanır mısınız duyguları var. Josh konusunu bilemeyeceğim ama Nastya özellikle daha gerçekçi geliyor bana. Hatta hislerindeki, travmasındaki gerçeklik bana acaba yazarın da atlatamadığı bir travması mı var diye sorgulatıyor. Belki de bazı benzerlikleri kendimde yakaladığım içindir bilmiyorum. Ama özellikle Nastya üzerinden anlatılan hikaye, verilen mesajların büyük kısmının önemli olduğunu düşünüyorum. Arada birkaç problematik şey yakalamış olsam da, çok daha iyi yazılabilecek yerler olduğunu düşünsem de bu tarz kitapların pek cesaret edemediği bir şey yapmış olmasını takdir ediyorum en çok. Buradan hikayesine bağlayacağım. Hikayesinin yer yer eksik, yer yer biraz saçma olduğunu düşünsem bile seviyorum bu hikayeyi. Josh ve Nastya'nın neden yakınlaştıklarını anlıyorum. Doğal bir süreçle arkadaş olmalarını, sırdaş olmalarını, sevgili olmalarını seviyorum. Hatalar yapıp tökezlemelerini sonra da bunları düzeltmek için çabalamayı seçmelerini seviyorum. İlk görüşte deliler gibi aşık olmuyorlar birbirlerine, zamanla gelişiyor bu. Zaten bu yüzden de daha inandırıcı oluyor okuduğum şey. Ama sanırım her şeyden çok sonunu seviyorum. Nastya/Emilia'nın iyileşmeye karar verişini, Josh'ın buna saygı duymasını seviyorum. Bir gün iyi olacaklarına inanarak, iyileşeceklerini umut ederek bitmesini seviyorum bu hikayenin. Sanırım bana da bir gün iyi olabileceğim umudunu veriyor çünkü.
Her Şey Bitti Derken
Her Şey Bitti DerkenKatja Millay · Neo Kitap · 201478 okunma
·
72 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.