Gönderi

KARALAMA 4: TERCİH MESELESİ
"Yalancının mumu yatsıya kadar yanar." Bu atasözümüzü çocukluk çağından beri her zaman ve her yerde duymuşuzdur/duyarız. Kimi zaman ebeveynlerimizden, kimi zaman öğretmenlerimizden, kimi zaman da arkadaşlarımızdan. "Yalancı Çoban" hikâyesi de böyledir. Eminim herkes biliyordur. Küçüklüğümüzden beri yalan söylemenin kötü olduğunu duyuyoruz ancak yalandan vazgeçmiyoruz. Acaba yalan söylemenin kötü olması da mı bir yalan? Yalan söylemek iyi bir şey mi? İyi insanda olması gereken, aranan bir özellik mi? Bize yanlış mı öğretildi? "Neden yalan söylenir?" diye sordum Google'a. Bilmediğimden değil. Herkesin bildiği gibi ben de biliyorum. Çünkü herkeste olduğu gibi bende de yalan söyleme potansiyeli var. Ancak bakalım bilmediğimiz başka şeyler de var mı diye merak ettim. İlk çıkan sonuca girdim. Hürriyet gazetesinin sitesinde yazılan bir makaleydi. Sarı renkle üstü çizilmiş paragrafta şöyle yazıyordu: "Herkes yalan söyleyebilir. Fakat altında yatan nedenler değişebilir. Yalan söylemenin sebepleri iyi hissetmek, eleştiriden kaçmak, gerçek söylendiğinde yaşanacak cezadan çekinmek, başkaları tarafından onaylanma ihtiyacı , gerçekten zarar göreceğini düşünmek ya da çıkar sağlamak olabilir." -Makalenin Linki: google.com/amp/s/www.hurri... Yazanlar hep bildiğimiz şeyler. Ama bana göre bütün nedenlerin buluştuğu ortak sebep; kolay olana yönelmek. Üstte yazan olumsuz nedenlerden kaçmak ve olumlu nedenleri elde etmek için kolay olanı tercih ediyoruz. Zoru sevmiyoruz. Zor olandan kaçıyoruz. Zor olanı istemiyoruz. Ancak zor olan şey her zaman daha değerli değil midir? Yanlış mı biliyoruz? "Küçük yalanların zararı olmaz." , "Şaka yapıyorum ama." , "Herkes yalan söylüyor." , "Zaman, toplum, düzen bunu gerektiriyor." Bu bahanelerle yalan söylüyoruz. Ancak gerçeğin ve doğrunun asıl değeri hiç azalmıyor aslında. Çoğunluk yalan söylese bile, yalana yönlendirse bile doğru ve gerçek konuşmanın, doğruyu ve gerçeği söylemenin, kısacası dürüst olmanın önemi değişmiyor. Evet, kimi özellikler zamanla değişir. Düşüncenin gelişmesine, toplumun değişmesine bağlı olarak. Çünkü bunların oluşma süreci kısa sürelidir. Bunlar genellikle siyasi, politik fikirlerdir. Ancak bazı temel olgular vardır ki; bunların bireysel ve toplumsal etkileri olduğu için değişmez. Bunlar uzun sürede oluştuğu için, tarihin ilk zamanlarından beri üstünde durulduğu için değişmez. Bunlar artık temel prensiplerdir. Adalet, merhamet... gibi. Güvenilirlik ve dürüstlük de bu prensiplerdendir. Bu temel prensipler olmazsa sağlam bir karakter ve güçlü bir toplum oluşmaz. Bunlar aynı zamanda ahlâk kuralları arasındadır. Bireysel olarak yalanı çok tercih ediyoruz. Tercih ediyoruz diyorum çünkü bu bir tercih meselesidir. İyiyi ve güzeli, kötüyü ve çirkini (davranış ve özellik olarak) herkes bilir. Ayrımını yapabilir. HANGİSİNİ TERCİH EDECEĞİMİZ BİZE KALMIŞTIR. Bireysel olarak yalanı tercih edenlerin sayısı arttıkça toplum da güvensiz ve yalancı olmuş olur. Çünkü bildiğiniz gibi toplum bireylerden oluşur. Toplumlar da hak ettikleri şekilde yönetilirler(!) Bu yaptığım anket (Instagram'da) kendimce bir farkındalık oluşturmak içindi. Aynı zamanda kendime de verdiğim bir uyarı, bir ders. Önceki yaptığım "CEHALET"le ilgili olan anket gibi. Lütfen, yalanı değil gerçeği tercih edelim. Özellikle ailemizde, iş yerimizde, evimizin olduğu çevrede, okulumuzda... Kısacası her yerde gerçeği ve doğruyu yapmayı, konuşmayı, söylemeyi tercih edelim. Yalanı duyduğumuz, gördüğümüz yerde uyaralım. Gerçeğe, doğruya sevk edelim. Kendimiz ve çevremiz güvenilir, dürüst oldukça toplumumuz da aynı özellikleri barındırır.
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.