Gönderi

En son olarak bu hadislerden çıkan bir gerçek de şudur: Hz. İsa (a.s)'nın ortadan kaldırmak üzere dünyaya geleceği büyük fitne yani Deccâl, Yahudiler arasından doğacaktır. Bu Deccâl kendisine “Mesih” dedirtecektir. Doğrusu, Yahudilerin tarihi ve dini inançlarına vakıf olmayan biri bu meseleyi iyi kavrayamaz. Oysa tarihi okumuş olanlar bilirler ki, Hz. Süleyman (a.s)'ın vefatından sonra İsrailoğulları çöküş dönemine girip, kudret ve iktidarlarını kaybetmeye başladılar. Nihayet, güçsüz kalarak Babil ve Asur İmparatorluğunun en aşağı ve horlanan tabakası haline gel diler. Bu sıralarda İsrailoğullarının peygamberleri Allah'tan yeni bir “Mesih”in geleceği ve kendilerini yaşadıkları rezil hayattan kurtaracağı konusunda müjdeler vermeye başladılar. Bu kehanetler yüzünden Yahudiler kudretli bir hükümdar olan ve savaşarak memleketleri fetheden Mesih'i beklemeye koyuldular. Yahudiler bu hükümdarın kendilerini çeşitli ülkelerden toplayarak Filistin'de birleştirip büyük bir imparatorluk kuracağını umut ediyorlardı. Fakat, bu beklentiler sürerken, umutlarinin aksine Hz. İsa'nın, Allah tarafından Mesih, sade bir vatandaş ve ordusuz olarak dünyaya gönderileceği bildirilince, Yahudiler bir hayli öfkelendiler. Yahudiler önce İsa'nın Mesih'liğini tanımamakta direttiler, sonra O'nu öldürmeye yemin ettiler. İşte bundan sonra da dünyanın bütün Yahudileri hâlâ “Vaadedilen Mesih'i bekliyor ve bu hususta tatlı rüyalar görmeye devam ediyorlar. Yahudilerin literatürü bu vaadedilen Mesih'in hikâyeleriyle doludur. Talmûd ve Rabbi'lerin Edebiyatında bu konuda çizilen renkli tablolar her Yahudinin gönlünde yaşamaktadır. Yüzyıllardan beri Yahudiler Mesih'in büyük bir siyasi ve askeri deha olacağına, Nil nehrinden Firat nehrine kadar uzanan bütün toprakları zaptedip muazzam bir devlet kuracağına ve dünyanın her köşesinden Yahudi milletini toplayarak buraya yerleştireceğine inanagelmişlerdir.
Sayfa 151Kitabı okudu
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.