Yazarın bu kitabı 5 öyküden oluşuyor
ilk öyküde: Beyaz geceler
Açıkçası bu öyküde bir çok kişi kendini bulabilir.
Antisosyal bir bunalım içinde olan ve sürekli hayal dünyasının içinde yaşayan hatta gerçek yaşamdan koparcasına hayaller içinde yaşayan bir adam, tesadüfen hiç beklemediği bir anda
bir kızla tanışır, ve hayatı birdenbire değişir, bir anda dalıp gittiği hayallerden gerçeklere uyanır. Öykünün sonunu söylemeyeceğim fakat öyküyü okuduğunuzda eğer olaya psikolojik açıdan bakarsanız, güzel tespitler yapılabilir
ama yine de beklentiyi yüksek tutmamak gerek. Ufak bir spoiler verecek olursam, bazen sevdiğiniz için
sevdiğinizden vazgeçmeniz gerekir ve kendi mutluluğunuzu onun mutluluğu için harcarsınız. Kısacası
sevmek büyük bir sanat lakin bazen çok pahalıya mal olur.
Ana karakterde yaptığım araştırmalar sonucunda, Maladaptive Daydreaming (Hayallerin Kontrolden Çıkması) yani insanı hayattan uzaklaştırıp sürekli şekilde
hayal kurmaya neden olan bir psikiyatrik rahatsızlık olduğunu öğrendim.
2'inci öyküsünde: Başkasının karısı
Bu öyküde ise kıskançlık sendromu yaşayan bir adamın, başına gelenleri anlatıyor. Aslında çok tespit yapılabilir mi? bilmiyorum fakat eğlenceli bir öykü olduğunu söylemem gerek
benim tespitim, çok fazla kıskanç olunduğunda durumların ne kadar kötüleşebileceği.
3'üncü öyküde Noel ağacı
Yazar bu öyküsünde ise hala günümüz toplumlarında yaşanan soruna dikkat çekmiş. Hikaye kısa olduğu için,
çok spoiler veremeyeceğim.
4'üncü Öyküde: Haysiyetli Hırsız
İlk sayfa biraz sıkıldım fakat okudukça öykünün, derinleştiğini fark ettim ve sonu gerçekten de hoş ama
bir okadar da hüzünlü bitti. Büyük bir iyiliğin karşısında bir kötülüğün nasıl acı çektiğini açıkça öykü ortaya
koyuyor. Sen doğru ol eğri yolunu bulur sözü aslında bu öyküye de çok uzak kalmaz.
5'inci Öykü ise Yufka yürekli adam
Bu öyküde, daha önce mutluluğa çok uzak kalmış bir adam, birden hayatının göz kırpmasıyla çok mutlu olur.
Ona bu yolda iyilikler yapan insanlara karşı bir mahcubiyet içerisine girer. Mutluluğa o kadar uzak kalmıştır ki
sonunda mutluluğuna karşı yaşadığı mahcubiyet ve korku onu çıkılmaz bir sona doğru iter.
Ana karakterin yaşadığı sendrom hakkında
psikolojik bir araştırma yaptığımda, karakterin Çerofobi (Mutluluk fobisi) olduğunu tespit ettim. Bu fobi, mutlu olmak için
anlamsız isteksizlikler yaşayan kişilerde görülür. Kişi sürekli olumsuzluklar düşünerek mutlu ve neşeli olmaktan korkma rahatsızlığıdır.
Bazen, birey başına güzel bir şey gelmesi ve hayatının iyi gitmesiyle, ardından başına kötü bir olayın geleceğine inanmasından kaynaklanabilir.
İçine kapanık insanlarda bu fobi yüksek oranda gözükür.