Gönderi

256 syf.
·
Puan vermedi
#pandadiyorki Zemra//Kitap yorumu . . Zemra, Arnavutca ''kalp'' anlamını taşıyor. Ve bence bu kitabı harika tanımlayan bir kelime seçimi çünkü biz Meriç'in kalbinin sesini duyuyoruz yol boyunca. Kalbinin götürdüğü yere gidişlerini, gidipte dönemeyişlerini, aradığını bulamayışlarını, kalp kırıklıklarını okuyoruz. Meriç'in hikayesi sevgilisi Marsel ile Londra'da okuma kararı almasıyla başlıyor. Gidip birlikte kalacakları eve, yaşayacakları çevreye kadar hayal ediyorlar birlikte. Bu hayali gerçekleştirmek için gün sayarlerken Marsel'in bir şekilde 3 ay önceden gitmesi gerekiyor Londra'ya. Meriç gitmişken gerekli işleri önden halledeceğini ve hayallerindeki evi ayarlayacağını düşünerek yolcu ediyor Marsel'i. Ve gün geliyor aklında hayalleri, kalbinde Marsel Londra'ya ayak basıyor Meriç. Fakat ne Londra beklediği Londra ne de Marsel beklediği Marsel. İşte tam bu noktada başlıyor onun kendini aradığı o uzun ve meşakkatli yol. Zemra benim için çok farklı bir yolculuktu. Öncelikle beklediğimden çok başka bir çıkmazın içerisinde buldum kendimi. Önce alışmakta güçlük çektim daha sonra da ayrılmakta. Alışmakta zorluk çektim çünkü akışı takip etmek biraz güç geldi başlarda. Ani zaman atlamaları, birden bire dalınan anılar, eski günler derken nerede olduğumu kavrayamadığım anlar yaşadım. Fakat bir kere ipin ucunu tutarsanız gerisi de çorap söküğü gibi geliyor kuşkunuz olmasın. Ayrılmakta zorlanmamın sebebi ise başlı başına Meriç'in ta kendisi. Ah Meriç. Gerçekten yüreğimi o kadar ezdi ki. Sadece yaşadıklarıyla değil verdiği her bir kararla da yıktı geçti beni. Bazen sevdiğimden daha çok kızdım bazen de kızdığım kadar sevdim onu. O kadar güdüsel bir karakterdi ki. Başımıza bir şey geldiğinde oturup düşünür nedenini nasılını bulmaya çalışır bir yol haritası çizeriz ya kendimize. Meriç her seferinde tam tersini yaptı. Hatta coğu zaman bütün aşamaları atlayıp o an aklına ne esiyorsa onun peşinden savruldu. Çok düştü. Çok kalktı. Her kalktığında daha büyük bir yanlışın içine balıklama atladı. Beni de perişan etti kendini de. Anıların içinde o kadar boğuldu ki. Yolunu kaybetti, geçmiş bataklığına takılıp geleceği unuttu, çıkmak için çırpındıkça bir katman daha derine battı. Yüreğim ağzımda okudum onun öyküsünü. Gün yüzü görmesini beklemekle geçti dakikalarım.Ah benim güzel kızım Meriç. Onu daha satırlarca anlatabilirim fakat sizin bizzat tanismanızı tavsiye ediyor ve kaçıyorum. O zaman şimdi sıra sizde. Meriç ile İstanbul-Londra arası bir yolculuğa var mısınız ?
Zemra
ZemraNuran Taşhan · Edebiyatist Yayınları · 201933 okunma
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.