Gönderi

280 syf.
·
Puan vermedi
Küçük Ağaç’ın Eğitimi arka kapakta yer alan açıklamasında Küçük Prens, Şeker portakalı tadında olduğundan bahsedince hiç kaçırmadım aldım. Konusu ve olayları anlatır bakımından en az Şeker Portakalı kadar etkili olduğunu düşünüyorum. Kitap Küçük Ağaç’ın dilinden aktarılıyor. Yani saf ve duru şekilde. Küçük Ağaç beş yaşında hem öksüz hem yetim kalan bir çocuktur. Büyükanne ve büyükbabasıyla yaşamaya başlar. Hayatıyla ilgili aldığı eğitimler burada başlıyor. Çeroki olarak dağlarda yaşam kuran büyükbabası Küçük Ağaç’a doğa ve dünyayla ilgili eğitim veriyor. Eğitim veriyor derken ders gibi değil aslında günümüzde hepimizin unuttuğu şekilde anlatıyor. Mesela avlanmaya gittiklerinde büyükbabası ona geyiğin iyisini değil çelimsiz ve yavaş olanı seçmesini söyler. Güçlü olan hayatta kalırsa döngüyü bozmazlar, doğada neler yemesi gerektiğini kuşların yemediği çilek türlerini yememesini söyler. Dünyaya karşı sağduyulu, duyarlı ve saygılı olması yönünde kendi davranışlarıyla örnek olur Küçük Ağaç’a. Belki de kitabı okurken beni en çok toplum olarak dışlanan Çerokiler; insanlığı, saygıyı, doğayı dinlemeyi öğrenmiş ve yaşam tarzı haline getirmiş bir toplumdur. Yine bir örnek vereceğim, Küçük Ağaç’a küçük küçük değil tam yaşının gereği kabiliyeti olabilecek her işte sorumluluklar veriyor, yardımcı oluyor hatta Küçük Ağaç’ın hata yapmasına müsaade ediyor müdehale etmeden. (Burada durup düşünmek gerekiyor çocuklarımıza verdiğimiz sorumluluklar öğüt vermeyle sonlanıyorsa ne kadar etkili oluyor diye ?) Büyükanne ise akşamları kitaplar okuyarak, dinleyerek onun gelişimini destekler. Küçük Ağaç’ın aklından çıkarmayacağı bilgece sözleri eder. İnsanın 2 aklı olduğunu söyler. Biri “beden aklı” diğeri “ruh aklı”dır. Beden aklı yaşamını sürdürmek için gerekli donanımlar ve kullanış şekliyken, ruh aklı doğayı dinlemek, anlamak için var olan akıldır. Beden aklını hırs ve açgözlülükle kullanırsan ölü insan olacağını söyler büyükanne. Ölü insan baktığı her şeyde kötülük ve pislik gören insandır fakat beden aklını iyi amaçlarla kullanan insan artık ruh aklını büyütebilir ve doğaya daha saygılı bir insan haline geleceğini söylüyor. Çerokilerin kendilerini “ kendimizi başka canlıların hükümdarı ya da sömürücüsü olarak görmüyoruz. Amaçları barışı, uyum ve yeryüzündeki tüm canlılarla denge içinde yaşamak” olarak tanımlarlar. Kitabı bitirdiğimde gece aklımda bir soruyla uyumaya çalıştığımı hatırlıyorum? İnsanlara yardım ettiğimizi zannederken bencillik mi, yoksa iyilik mi yapıyoruz? Yine Küçük Ağaç kiliseye gittiğinde her ayin yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım ettiklerini bir defasında evi yangında yok olan bir adam için sandalye yapmış ve adama sandalyenin nasıl yapılacağını öğretmişti. Küçük Ağaç’a ise “ eğer bir adama kendi başına yapmasını öğretirsen o zaman o adam iyi olur. Oysa yalnızca bir şey verip hiçbir şey öğretmezsen o adama hayatı boyunca bir şeyler vermek zorunda kalırsın” diyor. Belki düşünmeden alışkanlıkla önünden geçtiğimiz kaç insana para bıraktık? Kaç insana donanımlı olduğumuz bir beceriyi öğrettik ? Fesatlıktan mı, bencillikten mi yoksa kibirden mi ? Tüm bunları uzun uzun düşünme fırsatı sundu bu kitap bana. Tabii bir de okuyan bir çokları gibi bende çok duygulanarak kapatabildim bu kitabı. Okumayı özlediğim kitaplar listemde artık kendisi.
Küçük Ağaç'ın Eğitimi
Küçük Ağaç'ın EğitimiForrest Carter · Say Yayınları · 20218,1bin okunma
·
326 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.