Gönderi

138 syf.
10/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
Evde çok sıkılıyorum, sürekli aynı şeyleri yapmaktan bıktım, ne zamandır çikolata bile yemiyorum, diye saçma bir isyana kalkışmıştım bundan iki-üç sene önce anneme karşı. Annem bana yirmi lira vererek "iyi, hadi git bakkaldan abur cubur al kendine." diyerek en sonunda yakınmalarıma dayanamayarak beni başından savarcasına göndermişti. Evimizin altına yeni bir kırtasiye açılmıştı. Her gün yeni, güzel kitapları diziyorlardı kapının önüne. Önünden her geçişimde yavaşlar ve görüş alanımdan çıkana kadar kitapları incelerdim. Sonunda kitap arzum çikolata isteğimin önüne geçmiş olacak ki kendimi kırtasiyede buluvermiştim. Birçok ergen kız gibi güzel bir aşk romanı alıp sabaha kadar okurum diye düşünüyordum ama hiç hayal ettiğim gibi bir manzarayla karşılaşmamıştım. Beğendiğim kitaplara param yetmiyordu paramın yettiği kitaplarda ilgimi çekmiyordu, hiçbir şey almadan çıkmaya da utanıyordum doğrusu. Sonunda orada çalışan abinin dikkatini de çekmiş olacağım ki aradığım bir kitap olup olmadığını sordu. Özellikle istediğim bir kitap olmadığı için elimdeki parayı göstererek paramın yeteceği bir kitap istediğimi söyledim. Anında bu kitabı tutuşturmuştu elime. Çok sıkıcı bir kapağı vardı ve hiç ilgimi çekmemişti. Artık kitaba nasıl baktıysam abi " beğenmediğim bir kitabı kimseye tavsiye etmem emin ol. Atatürk´ün sevdiği kitaplardan biri üstelik. Al, oku. Eğer beğenmezsen söz paranı geri vereceğim." demişti. Okuduğum bir kitabı geri götürecek değildim fakat o kadar övünce merak etmiştim. Yanında iki kitap daha alıp koşarak eve çıktım. Açtım kitabı birkaç sayfa okudum fakat aklım aşk romanlarındaydı ve okuduğum hiçbir şeye odaklanamamıştım. Aşk romanı olmamasını geçtim roman bile değildi kitap. Kapattım bir hışımla koydum kitaplığımın en ücra köşelerine. Bugün öylesine elime almıştım ki kaptırıverdim kendimi birden kitabın akıcı cümlelerine. Elimden bile bırakmak istemiyordum. O kadar güzel bir kitaptı ki "keşke" demekten alamadım kendimi. Ancak bu kitabı aldığım zaman okumayıp bıraktığım için pişman değilim çünkü bu kitabı o aptal, romantik kız okuyup bitirseydi hem okuduğundan hiçbir şey anlamazdı ve o kitabı bir daha eline bile almazdı hem de ben bugün kafamda sürekli cirit atan "ne yapmalı, bu ülke nasıl kurtarılır" sorularına cevap bulamazdım. Evet bu sorulara cevap buldum ama nereden başlamalı? Ben kahraman olamam belki ama bu kitabı okuyan biri bu ülke için kahraman olmayı göze alırsa ona destek olup, bende halkın içinden bir ses olurum, belki ilk destekçilerinden biri olurum. Kitaptan çok bahsetmek istemiyorum ama Finler gerçekten takdir edilesi bir millet. Onlar küfrü bile hayatlarından çıkartacak kadar derin bir restore işleminden geçmişler ve bugün oldukça sağlam bir temele sahipler. Öyle güzel birlik olmuşlar ki çok olan az olana vermiş, az olan kıymetini bilmezlik etmemiş. Veren verdiğini bile kimsenin yüzüne vurmamış. Haydut bile kendince adalet aramış. Zaten Müslüman ağırlıklı bir ülke olduğumuz için bunlar bizde hep olan şeyler(!) bilirsiniz. o yüzden pek bahsetmeye lüzum yok bu konulardan. Kitabı okuyunca anlarsınız. Herkese iyi okumalar :)
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Beyaz Zambaklar ÜlkesindeGrigory Petrov · Dorlion Yayınevi · 2018100,1bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.