Gönderi

776 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Günümüz dünyasından binlerce sene sonrasında geçen bu hikayede işlenen temanın aslında günümüz dünyasından çok da uzak olmadığını görüyoruz. İnsanların iktidar mücadelesi ve buna bağlı geliştirdikleri strateji ve inançlar bu temayı oluşturuyor. Kitaba adını veren çöl gezegeni Dune sahip olduğu menanj baharıyla birlikte aklımıza Arabistan Yarımadası ve onun sahip olduğu petrolü getiriyor. Farklı gezegenlerde yaşayan hanedanlar Dune’un sadece baharıyla ilgileniyor ve yerel halkını kaale almıyorlar. Yerel halk, yani kitaptaki ismiyle Fremenler ise gezegenlerinde yaşayabilmek için oldukça zor şartlara uyum sağlamak zorunda kalmış sert, acımasız ve İslam’ı çağrıştıran bir inanca sahip insanlardır. Onların bu zor şartlarda hayatta kalabilmeleri için moral desteği en başta sahip oldukları dinsel inanç ve onun içindeki efsaneler sağlamaktadır. Bunların başında ise bir Mesih’in gelip onun önderliğinde çıkacakları Cihat ile gezegenlerini suyun bol olacağı bir cennete çevirecekleri efsanesi gelir. Bu açıdan, Herbet’in bizlere anlamlı bir mesaj verdiğini düşünüyorum: Büyük devletler petrol veya bir başka güç faktörünün peşinde gözleri kör olmuşçasına savaşlar verirken aslında yaşamın en temel öğesini atlıyorlar, suyu! Bundan dolayı kitapta büyük devletler menanj baharının peşinde iktidar mücadelesi veriyorken, onların küçük gördüğü yabani Fremenler aslında en temel öğeyi hedefleyerek gerçek yaşam mücadelesini vermektedirler. Büyük devletlerin paradoksu ise içinden bulundukları bu hayali savaştan asla çıkamayacaklarıdır, çünkü peşinde oldukları menanj yoğun bağımlılık yapmaktadır. Güç, bağımlılık yapar! Fremenlerin paradoksu ise şudur: gerçek yaşam mücadelesini, hayali başka bir öğe olan efsanelerin moral desteğiyle yaptıkları için olası kendi sonlarını hazırlamaya doğru gidebilme tehlikelerinin olmasıdır. Bu noktada kitabın kahramanı Paul Atreides, yani Fremenler içindeki adıyla Muaddib ise tüm bunların ortasında olası tüm gerçeklikleri görebilen bir süper kahraman formatındadır ama her an bir anti kahraman olabilecek ya da karanlık tarafa geçiş yapabilecek biri hissini vermektedir. Babası ona bir gün "Halkının başına bela olabilecek hiçbir felaket, bir Kahraman'ın eline düşmelerinden daha kötü olamaz," demiştir. Oldukça anlamlıdır, çünkü bir kahramanın iradesine kendini bırakmış bir halk, aklını da iradesiyle bırakmıştır ve tek bir kişinin peşinden ölüme bile giderler. Peki bu tek kişinin hep doğru yolda gideceğinin garantisi var mıdır? Bilakis, kahramanların etrafında onlara uyarı yapacak birileri kalmadığından dolayı asla bunun garantisi verilemez ve bu yüzden kahramanlar, halklarını felakete götüren başlıca kişiler olurlar. Bölümler, çoğunlukla Muaddib’in söylediği özlü sözlerden, tarihsel kaynaklardan bazı kısımlar alıntılanarak başlıyor. Bu, biz okurlara oldukça geniş bir tarihsel mücadelenin içinde bulunduğumuz hissini veriyor. Bununla birlikte, henüz kitabın başlarında Muaddib’in babasının intikamını alacağını da bilerek okumamıza neden olur. Yazar tarafından bu şekilde dizayn edilmenin nedeni belki de olayları Muaddib gibi görmemizin sağlanmak istenmesidir. Zira Muaddib, geleceği ve alternatif gerçeklikleri görebilmektedir. Yazarın buna karşın gizem unsurunu da başarılı şekilde kullandığını görüyoruz. Bu da aslında kitabın kendisinin spoiler verdiği bir yerde ilginç gözüküyor. Diyalogları yazar şu şekilde dizayn etmiş: bir yandan iki karakter konuşurlar diğer yandan ise onların zihinlerinden geçenleri italik şekilde yazılmış şekilde okuruz. Bu, benim hoşuma gitti genel olarak. Çünkü, romanların diyalog ağırlıklı gitmesinden çok sıkılıyorum. Buna genelde mizahi kitaplarda çok rastlanıyor. Öte taraftan, bence romanda aksiyonun yüksek olması gerektiği iki önemli anda bu, pek sağlanmamış: Dük Leto’nun indirilişi ve Muaddib’in intikamını alışı. Muaddib’in çölde Fremenlerin eline geçişi ve onların yanında erginleşmesi de bence daha detaylı işlenebilirdi ve işlenmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Bununla birlikte bir anda Muaddib evlendi, bir de çocuğu oldu sonra aynı çocuk öldü. Öyle bir geldi geçti çocuk. Tabi bunları bu kitap özelinde söylüyorum, serinin diğer kitaplarında bu durumlar belki detaylandırılacaktır. Son olarak, kitabın içine girmekte ben zorlandım ve bazen sıkıldım lakin içine girebildiğim anlarda ise çok hoşuma gitti. Başka bir evren ama bir yandan da günümüz dünyasından bir arketip alan bir evrenin içinde bulunmak hoştu. Keyifli okumalar..
Dune - Çöl Gezegeni
Dune - Çöl GezegeniFrank Herbert · Sarmal Yayınevi · 200211,8bin okunma
··
371 görüntüleme
fazi okurunun profil resmi
Ne güzel yorumlamışsın Kaan, kitapla ilgili fikirlerini okumak çok güzel oldu... Ancak aklındaki aksiyon, Muad'Dib ve çocuğu ile eşi arasındakiler ikinci kitapta başlayacak, umarım devam edersin okumaya :)
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, beğenmene sevindim☺ Hımm, evet devam edeceğim. Muaddib'in Mesihliģini merak ediyorum :)
Semih Doğan okurunun profil resmi
Bir yandan da tarihi kurgu olarak düşünebilirsin seriyi Kaan. O yüzden bazı olaylar arasında geçen zaman dilimi atlanmış, o yüzden bazı bölümler arasında tam anlamıyla bir bütünlük bulunmuyor... Ben seriyi okurken kutsal bir “din”e tarih, felsefe ve siyaset çerçevesinden anlatılan bir kurgu kitap gözüyle bakıyorum. Hatta kutsal bir kitabı okur gibi oluyorum. Böyle olunca alınan tat biraz daha artıyor sanırım. Devam edecek olmana sevindim. Eline sağlık :)
Kaan okurunun profil resmi
Senin bakış açın daha iyi gözüküyor. Benim bildiğim kutsal kitaplarda kan gövdeyi götürür, herhalde bu yüzden Dune'un birinci kitabı tam böyle goremedim olsa gerek :))) Teşekkür ederim, beğenmene sevindim Semih, seriye devam edeceğim, Muaddib'ten Davud peygamber performansi bekliyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.