Gönderi

Siyasi iktidarlar, yanlarında binlerce insan çalıştıran ve yerel siyasette söz sahibi o an bu kişileri düşman etmemek adına Türkiye'nin bugün içinde kıvrandığı verimsiz durumun temelini attılar. Amaç nihai mal üretenlerin maliyetini düşürmek ve yüksek katma değer yaratmalarım sağlamak olmalıydı ama tam tersi oldu. ''Benim kapasitem herkese yetmez ama illa ki benden alacaklar” diyerek şahsi menfaatlerini ülkenin önüne koyanlar, bugün dev holdingler haline geldiler. Ancak yine aynı verimsiz yaklaşımlarla çalışıyorlar. Binlerce kişi çalıştıran, kârlılığı tartışmalı, yüksek cirolu ama bolca borçlu firmalara sahip olan bu holdinglerin siyasi iktidarlarla beraber yürümeleri gerektiği ortada. Yoksa, tarih olacaklar. Özetle, cirosu yüksek kârlılığı tartışmalı, çok insan çalıştıran kilogram değeri düşük mal üreten, teşvik ve ithalat engellemeleriyle ayakta duran bu firmalarla Türkiye'nin gideceği fazla bir mesafe yok, Peki ne yapmalıyız? Türkiye İhracatçılar Nieclisi'nin genel sekreterliğini kabul ettiğim 2000 yılında Davos toplantılarında birçok kişi Başbakan Ecevit ve diğer siyasi kişilikleri izlerken, ben değişen trendleri anlatan konferansları tercih ettim. Bundan başka birçok uluslararası toplantıda söz alan, pratik ve teorik bilgiye sahip başarılı insanları takip etme fırsatı buldum. Hatta bazılarıyla ortak projelerde çalıştım. Anladım ki, 21. yüzyılda firmaların en önemli vazifesi "insana yatırım yapmak” olmalı. Çünkü beşeri sermayenin kalitesini artırmadıkça verim düşecek, kar ve büyüme krizleri ortaya çıkacak. Ancak, Türk sanayi hala bu durumu "meslek liseleri” ile çözeceğini sanıyor. İnsana yatırım yaptıktan sonra en önemli misyonun bilgiye yatırım yapmak olduğunu gördüm. Çünkü doğru bilgiye dayanmadan atılan adımın sonuçları büyük zarar veriyor.
Sayfa 158Kitabı okudu
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.