Gönderi
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem Güneş
Yoruma geçmeden şuraya Raşit sonunda öldü diye bağırabilir miyim! Hayatımda ilk kez bir karakterin ölmesine bu kadar sevindim. Hak ettiği biçimde öldü.
Konusu; Meryem Afganistan'ın Herat şehrinde yaşayan onbeş yaşında gayri-meşru bir çocuktur. Herat'tan birkaç kilometre uzaklıkta annesi Nana ile tek odalı bir kulübede babasının onu her perşembe ziyaret etmesini beklerken son doğum gününde tek bir anın hayatını altüst etmesini ve babası Celil'in Meryem'in verdiği sevgiyi asla hak etmeyerek Meryem'i daha çocukluğunun baharındayken onu babası yaşındaki Raşit'te evlendirmesi ve hayatın Meryem'e olan zülmu Herat'tan başlayarak Kabil'e uzanır. Kabil'de bir kız çocuğunun çocukluğunun katledilmesini, sürekli artan erkek şiddetini, içe dönük yalnızlığını Meryem'in asla hayatı yaşayamadığı okuyoruz. Kitap ortalara doğru Leyla'nın çocukluğu, Tarık'a aşkını, ailesinin savaştaki bir bombayla öldürülmesini okuyoruz. Leyla Tarık'ın başlayan savaşla göç etmesinin ardından ailesini yitirmesiyle kendini Meryem'le Raşit'in evinde bulur. Ve iki kadının dostluğunu, daha çocukken evlenmelerinin, Afganistan'da kadın olmanın -yok sayılmanın- ağırlığını yüreklerinde taşırlar. Ama o kadar ağır bir yük ki bu -kitabı okurken boğulduğumu hissettim- birer insan olduklarını dahi unutuluyor. Erkek olmadan sokağa bile çıkamamak, yüzlerini göstermemek, gülememek, hastahanede narkoz olmadan ameliyat edilmek... Ve daha bir sürü.
Raşit'ten nefret ettim, Celil'in nakörlüğü, benciliği insanın kendinden başka kimseye değer verilmemesi gerektiği, Meryem'in fedekarlığı, Leylan'ın düşünceleri ve umudu, Tarık'ın bitmeyen, solmayan aşkı. (Tarık'ı ayrı bir sevdim)
Kitab'ı Uçurtma Avcısı kadar sevdim mi diye sorsanız evet sevdim ama yazarın kendi dilini biraz daha hisli olmasını isterdim demek isterim. Evet kitap gerçeklerin aynası ama yazar bence konuyu aktarmak için kalemini geriye atmış.
Kitabı okudum sevdim. Okumanızı isrerim.
·
1 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.