Gönderi

Bütün Alıntılar
Gün Eksilmesin Penceremden N e doğan güne hükmüm geçer, N e halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. V e gönül Tanrısına der ki: -P ervam yok verdiğin elem den; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin pencerem den! Madem ki vakit akşam. M adem ne evim barkım, N e de bir tek aşinam, Açılsın gizli sofram, Gelsin kadehte rakım, D ostum , neşem ve şarkım! M ademki vakit akşam! S A N A T K A R IN Ö L Ü M Ü Gitti gelm ez bahar yeli; Şarkılar yarıda kaldı. Bütün bahçeler kilitli; Anahtar Tanrıda kaldı. Geldi çattı en son ölmek. N e bir yem iş, ne bir çiçek; Yanıyor güneşte petek; Bütün bal anda kaldı. Haydi abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalp ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlüm ce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, G öster hükmettiğini m esafeye V e zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan; Yaşamak istiyorum gençliğim i yeni baştan. Yaşım ilerledikçe daha çok anlıyorum N e büyük nim et olduğunu ah ey güzel gün! Boş yere üzülm ekte mana yok anlıyorum, Kadrini bilmek lâzım artık her açan gülün; Şükretmek türküsüne daldaki her bülbülün! Yanmak da olsa artık aşk ile yaşıyorum. Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak yakarmak nafile bugün, Gözünün yaşına bakmadan gider. Şakaklarıma kar mı yağdı ne var? Benim mi Allahım bu çizgili yüz? Ya gözler altındaki mor halkalar? N eden böyle düşman görünürsünüz, Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Zamanla nasıl değişiyor insan! Hangi resm im e baksam ben değilim. N erde o günler, o şevk, o heyecan? Bu güler yüzlü adam ben değilim; Yalandır kaygısız olduğum yalan. Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız; Hâtırası bile yabancı gelir. Hayata beraber başladığımız Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; Gittikçe artıyor yalnızlığımız. Gökyüzünün başka rengi de varmış! G eç farkettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! H er doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış. Ayva sarı nar kırmızı sonbahar! H er yıl biraz daha benim sediğim . N e dönüp duruyor havada kuşlar? Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar? N ’eylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak. Taht misali o musalla taşında.
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.