Gönderi

120 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 6 days
“Hiçbir tiyatronun oynamak hiçbir seyircinin görmek istemediği oyun.“
“Hiçbir tiyatronun oynamak hiçbir seyircinin görmek istemediği oyun.“ Kitap kapağını araladığınızda karşınızda beliren o söz öbeği. Wolfgang Borchert’i biraz tanımamız gerekli aslında başlangıçta. Dünya tarihinde en çok acının, sefaletin ve yıkımın yaşandığı; insanoğlunun kana susadığı 20. Yüzyıl döneminde dünyaya geldi. İkincisinin gerçekleştiği dünya savaşına katılanlardan biriydi o da. Alman yazarın “yıkım”a katılması ise yirmi bir yaşındayken olmuştu. Rus cephesine yollanan Borchert, “Savaşın insanlık kadar Alman milletini de felakete sürükleyeceğini anlamış, bu savaşı bütün dünyaya bulaştıranların sorumluluklarını anlatan yazıları yüzünden divan-ı harplere çıkmıştı (Tahir Alangu). ” Gençlik yıllarını hapishane ve savaş döngüsü arasında geçirip duran yazar, savaş sonrası serbest kalınca tiyatrolarda yönetmen yardımcısı olarak çalışmıştı. Yirmi altı yaşındayken sağlığının giderek kötüleşmesi sebebiyle yatırıldığı hastanede hiçbir eserinin basımını ve çevirilerini göremeden dünyadan ayrılmış. Eserin başkarakteri Beckmann Sibirya’dan savaştan yeni dönmüş bir asker olarak karşımıza çıkmakta. Olay örgüsünün başlangıcı evine dönen askerin karısını yatakta başka bir adamla görmesinden dolayı kendini Elbe Nehrine bırakmasıyla başlıyor. Üst üste yaşadığı yıkımlardan sonraki bu intihar girişiminde Beckmann ile nehir arasında şöyle bir diyalog geçiyor: “Ben uyumak istiyorum. Ölü olmak. Bütün ömrüm boyunca ölü olmak. Ve uyumak. Nihayet rahat bir uykuya kavuşmak. On binlerce gece uyumak.” Eserdeki karakterlerden birisi ise “Öteki”. Hani şu hepimizin bildiği kişi. Hiçbir zaman kurtulamadığımız iyimser kişiliğimiz. Vazgeçtiğimizde tekrar dene diyen, en koyu karanlıklarda lambayı gören iyimser bir ses iç sesimiz var ya işte o. Beckmann ile diyaloglarında onu hep yaşamaya yönlendiren, “Kapıların Dışında” kalan o genç adamı eserdeki farklı karakterlere götüren kişi olarak karşımıza çıkmakta. “Öteki”, Beckmann’ı binbaşına götürür. Binbaşı karakteri ise savaş sevicilerini temsil eden bir karakter olarak karışımıza çıkmakta. Vicdani sorumluluklarından artık uyuyamayan Beckmann, kendisiyle alay eden Binbaşına karşı “Kahkahalarınız, dünyanın bütün ölümlerinden daha korkunçtu, Binbaşım. Beni kahkahalarınız öldürdü, Binbaşım!” Kendilerini savaşa sürükleyen ve yara almadan devam eden tabiri caizse tuzu kuru kişilerle ile ilgili ise şunları söylemektedir #109786949. Eser içerisinde Beckmann kendisine savaşta verilen insanların günlük yaşamda onunla alay etmelerine sebep olan gözlüklerle tasvir edilmiştir. Çaldığı her kapının dışında kalan Beckmann’ın Tanrı ile diyalogları ise beni en çok etkileyen kısımlardandır #109782707, #109781907. Aşağıda insanların ona karşı kayıtsızlığı yukarıda ise Tanrının ona karşı kayıtsızlığına karşı hep isyan eder. #109630795 Etkileyici anlatıma bir anlatıma sahip olan bu eserde başkarakterin duyguları saf bir biçimde hissedilmekte.Yoğun duyguları hissetmenin yanısıra yazarın veya o dönemde yaşamış herhangi bir kişinin benzer acılar yaşadığını bilmek bana göre insanı üzen kısım. Bochert ile ve “yıkım edebiyatı” ile yeni tanışmış biri olarak sizlere tavsiye edebileceğim bir eser. Ama eğer sizlerde bir elinizde kalemle bu kitabı okuyorsanız “METNİN ÇOĞU KISMININ ALTI ÇİZİLİ OLACAK.”
Kapıların Dışında
Kapıların DışındaWolfgang Borchert · Can Yayınları · 20216.4k okunma
·
253 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.