Gönderi

104 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 3 days
Cıs Hakan Sarıpolat’ın namı diğer
Hakan Sülün
Hakan Sülün
’nin ilk kitabı. 3-4 yıldır bu platformdaysanız illa ki Hakan’ın bir öyküsüne rast gelmiş, yaratıcılığına ve diline hayran kalmışsınızdır. Ben, ama, İshak Edebiyat grubu/sitesi sayesinde öykülerini yazım tarzına, çalışma şekline, yeteneğine, işte bir çok şeye tanık oldum. İşte yazımına tanıklık ettiğim bir kitapla ilgili bir inceleme yazmak da bayağı zor olacak. O yüzden – elimden geldiğince tarafsız bir şekilde- kitap hakkında bilgi verip bitirmek istiyorum bu yazıyı. Zaten birçok şeyi kitabı okurken fark edeceksiniz. Cıs Hakan Sarıpolat’ın ilk kitabı olsa da basılan ilk eseri değil. Şu ana kadar birçok dergide öyküleri basıldı. Bu kitaba ismini veren öyküyle Altkitap 2020 öykü seçkisine girdi. Hatta kendisi yakınlarda yine bu kitapta bulunan “Satılık Melek Tüyü” öyküsüyle Giovanni Scognamillio adına verilen GIO Öykü Başarı Ödülünü bile aldı. Ama ilk kitabın yeri ayrı oluyor tabii. (İthaki gibi köklü bir yayınevindense apayrı) Cıs 8 öyküden oluşan ince bir kitap. Kapağını açtıktan sonra yazarın biyografisinden sonra Gabriel Garcia Marquez’in bir sözüyle karşılaşıyorsunuz ve kafanıza çanlar çalmaya başlıyor. Evet, yazar öykülerinde (çoğu öyküsünde) Marquez gibi büyülü gerçekliği (BG) kullanıyor ve bu zor işi de çok güzel bir şekilde kotarıyor. Ve öyküler. 8 hikaye dedim ama ilki (9 kısma tekmil ) “Zincir” kitabın yarısına yakınını kaplıyor. Bir kenar mahalle öyküsü Zincir, kitabın da en dikkat çekici parçası. Kendinizi bu pis zincir mahallesinde hissedeceğiniz öykünün detaylı bir incelemesini (yapısöküm) Metin Nart burada (t.co/4qn4t1d6R1?amp=1) yapmış, üzerine konuşmam abes olur. Baba oğul Ali İmran’ların hikâyesindeki siyah leke kolay kolay çıkmayacak aklınızdan demem yeterlidir herhalde. “Satılık Melek Tüyleri” zaten kitabın Marquez’e selam çakan öyküsü, zincirin içinizde bıraktığı kasveti kolaylıkla alıyor bu yönüyle ve Onat Kutlar ‘dan sonra büyülü gerçekliğin hakkını veren başkalarının da olduğunu gösteriyor. “Leyla Kokusu”, “Kelebekler” ve “Evde Unutulan Bir Çift Göz” BG kullanan diğer öyküler. Kısa ama vurucu üçü de. İçerdikleri doğaüstü gerçeklikle yüzde hafif bir gülümseme bıraksa da, içinizde bir şeyleri alıp götürüyor hepsi. “Kuyruk Acısı” 1000kitapta daha önce yayınlanmış bir öykü. Diğerlerinin yanında bir parça zayıf kalsa da, içerdiği gerilim unsurları ve buna bağlı olarak hissettirdikleri bir dolgu öyküsünün çok ötesinde. “Atlıkarınca” ise bir mülteci çocuğun gözlerde bir iki damla yaş bıraktıran rüyası. Kitap boyunca yazara iki isminin ilham kaynağı olduğunu görüyoruz. Marquez’i zaten en baştan beri söylüyoruz. İkincisi son öykü “Cıs”ın başında karşımıza çıkıyor. Gerçekten de Kurt’un öyküsünde Onat Kutlar’ın “İshak”ından esintilere rastlıyoruz bolca. Zincir destanıyla başlayan kitap da Cıs gibi etkili bir öyküyle bitiyor. Yeterince objektif olabildim mi, bilmiyorum. Yapacak bir şey yok, adam gerçekten iyi- gerçi kitaptan önce de farkındaydım bunun. – Daha da ötesi gerçekten mükemmel olduklarını bildiğim birkaç öykünün kitaba girememesi. (Başka düşünceler de olabilir tabii). Yani bu öyküleri (bir kaç defa) okuduktan sonra, en az bunun kadar güzel bir kitap bizi bekliyor olacak. Ama beni kâle almayın, sonuçta fiyatı bir paket sigaradan ya da bir biradan daha ucuz bir kitaptan bahsediyoruz. Alıp okuyun ve siz şahit olun bu mükemmel ilk adıma. Benim bu saatten sonra söyleyebileceğim tek bir şey var (gerek olmasa da). Yolun açık olsun Hakan.
Cıs
CısHakan Sarıpolat · İthaki Yayınları · 2021375 okunma
··
270 views
Turhan Yıldırım okurunun profil resmi
Erhan Hocam, senin de öykü kitabının olması zamanı artık geliyor bence.
Erhan okurunun profil resmi
Yok daha bana gelene kadar kimler var :) Metin Hoca mesela. Hakan'a başından beri söylüyordum ama. Okuduğum en doyurucu öyküler onundur.
2 next answer
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.