Gönderi

Vita yağı kutuları da anılarımda. İçlerindeki yağ bittiğinde bu teneke kutuların içine çiçek dikmek sadece bizim evin değil, mahallenin cümle insanının alışkanlığıydı. Dizi dizi dizilirlerdi cam kenarlarına, bahçe duvarlarının dibine, içlerinde rengârenk bin bir çeşit çiçekleriyle. O zaman daha bir renkli iniydiler acaba? Yoksa, anılarımın beynimde depolandığı yerlerden onları geriye çağırırken ben mi ekliyorum ekstra tonları; bugünden bakınca bilemedim pek. Haaa, bir de yoğurt kapları vardı tabii atmayıp yeniden değerlendirilen. Öğretmenimizin pamuk içinde fasulye yetiştirme ödevinde çok kullanmışlığım vardır onları. İşim bitince annem için yine çiçek tohumlarının can bulacağı kaplara dönüşürdü her biri. Annemin mahallemizin sütçü amcasının ineği için karpuz, kavun kabuklanın da atmadığını, ertesi sabah “Sütçüiiüüü!” diye bağıran sesini duyduğunda hızla toparladığını da çok iyi hatırlarım mesela. Onları büyük tencerelerde saklar, sütçü amcanın boşalmış kaplarına aktarırdı. Sahi, biz ne ara her şeyi tüketebileceğimiz en kısa zamanda tüketir olduk böyle! Bireysel olarak her birimizin üzerine düşeni yerine getireceği, bir yerlerde savunmasız bir leyleği boğacak, fersah fersah ötelerin bir denizinde bir denizkaplumbağasmı acılar içinde kıvrandıracak, denizde yüzerken vücudumuza temas edip önce “Eyvah köpekbalığı mı ola ki?” dedirttikten sonra, “Oh naylon parçasıymış” diye sevinçle (!) karşılayacağımız, doğada yüzlerce yıl boyunca kalacak, biz bu dünyadan göçtükten çookk sonraları da bir yerlerde savunmasız bir canlının hayatına bir şekilde kastedecek poşetleri, pipetleri, pet şişeleri hayatımıza nasıl da bu kadar rahatlıkla soktuk!
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.