Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş. Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları Yağmur ikinci adıydı akşamların Günün yorgunluğu üzerine dökülen Bir düş inceliğinde akardı sular arklarda Dilde uzaklık türküleri tutuşturarak. İnsanlar bir soru imi gibi girip çıkarlardı Geçimin dar kapılarından Alın teri umut ve kaygıdan örülü Mutluluk toprağın ve güneşin eline bakardı. O zamanlar dünya küçüktü ve insanlar Kardeşlik kokardı yardım duygularıyla Paylaşmak, bir sevinci ya da güçlüğü Bir karşı koyuş biçimiydi hayata. Birbirine benzerdi evler, toprak dam Beslenen hayvan, çocuk sayısı, daracık camlar… Bir sır gibi gizlenirdi güzellik büyüdükçe kızlar Erkekler şapkalarının siperinde geçerdi sokaklardan. Aynı yalın dili konuşurdu yaşlılarla çocuklar Dingin bir gölle bir akarsuyun dostluğunda. Sevgi bir düş gülüydü bitişik avlularda Sessizce serpilen, bunalmış ve utangaç Evlilikle koklanırdı ancak ve solardı daha ilk yaz. Birbirine benzerdi Mevsimlerin bahçelere getirdiği renk Evlere getirdiği telaş, sevinç, keder… Yaşamak ağır bir suydu, zamanın Ve toprağın derin ırmağında Sürükleyerek bir nice hayatı ince kıvrımlarında Akar, akardı Bulutlara çobanlık ederdim ben o zamanlar Önümde türkü meleyen bir kuzu sürüsü Yüreğim duygu öğüten bir düş değirmeniydi Dilimde sulardan ve serçelerden bir ince ıslık Yükleyip götürürdüm gökyüzünü kirpiklerime Ay’la sürerdi geceleri güneşle başlayan yolculuğum Bir giz gibi alırdı aklımı ufukların ardı Konup kalktıkça her mevsim hareketsiz ülkeme İçimdeki boşluğu biçimlerdi kanatları göçmen kuşların. Uzak kentler, büyük sular, adını bilmediğim Irmakların ve yolların haritasını çizerdim toprağa. Bir de masallar… bir de türküler İnsan yüreğinin dünyaları yıkayan O sevgi sağanakları, duygu güzellikleri Eli hiç eksilmezdi alnımdan söz rüzgârlarının… Sonra kerpiç duvarların ardı Lambalardan büyük karanlık Gün boyu kavrulan toprak güneşte Uykuların bile alamadığı yorgunluk… Sonra babamın sesi Ki korkunun simgesi oldu ömrümce Akşamlara kadar çırpınan annem Odalara dolan gönül üzüncü… Sonra ürperen ağaçlar dışarda Gecenin ve yalnızlığın Yataklara sızan hışırtısı Sessizce gerçeğe dönüşü düşlerin… Bunalır… bunalırdım...
·
116 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.