Gönderi

240 syf.
·
Not rated
·
Read in 9 days
240 sayfalık kitabı dokuz günde okuduysanız, ortaya çıkan rapor zaten sizin kitapla aranızdaki etkileşimi ortaya koymuştur. İçselleştirebilmek, onu anlayabilmek, empati yapabilmek, yerine kendimi koyabilmek, yer yer günlük yaşamdan örneklendirerek anlam kazandırabilmek adına çokca uğraştığım bir kitap oldu. Ancak kitabın sonuna kadar maalesef o muhteşem an bir türlü gelemedi. Belki de Kafka okumak için yanlış kitaptan ya da yanlış zamanda başladım. Belki de önce Kafka kimdir tam olarak konuya hakim olmalıydım. Aslında kitabın, ana fikri ve anlatmak istediklerini yer yer beğensem de, kurduğu bağlantılar, metaforlar ve örüntülerle bir türlü bağdaşlaştıramadım. Oysa kitabın girişi benim için efsane bir giriş olmuştu. Düşünsenize bir sabah yatağınızdan kalkıyorsunuz ve size "artık tutuklu" olduğunuzu söylüyorlar. Üstelik bu tutukluluk hali hiç de bildiğimiz gibi değil. Yani kimse sizi alıp bir karakola, hapishaneye ya da bir mahkemeye götürmüyor. Ya da bir hücreye, ev hapsine vs mahkum edilmiyorsunuz. Hayatınızı aynı rutinde yaşamaya devam ediyorsunuz. İşinize gidebiliyor, evinize gelebiliyor, arkadaşlarınızla buluşabiliyor, seyahate çıkabiliyorsunuz. Yani aynı eskisi gibi yaşamaya devam. Ama bir farkla. Artık tutuklusunuz. Kitabın orijinal adı "süreç" olarak çevriliyor sözlüğe göre. Belki de DAVA ismi; daha ilgi çekici olur diye düşünüldü Türk yayınevleri tarafından bilemiyorum. Ama sanıyorum ki orjinal ismini bilerek okusaydım başka duygularla okurdum kitabı. Çünkü kitap boyunca Bay K'nın davasının peşinden koşacağını ve okuyucu da kendi davalarının ardına düşüreceğini düşünmüştüm. Bütün kitap boyunca da bu hissi kovaladım belki de bu yanılgıdan dolayı kitaba bağlanamadım. Oysa Bay K' nın anlatmak istediği davası değil, davanın süreciydi. Davalarımızın peşindeyken karşılaştığımız düzeni irdelemekti… Bir sabah uyandığında yaşadığı tutukluluk Bay K’nın farkındalık haliydi. Artık insanlarla konuşamadığınız, iletişim kuramadığınız, yaptırımlar yüzünden kendimizi kısıtladığınız, birileri ne der diye ya da çoğunluk baskısı yüzünden verdiğimiz ödünler, korkularımız, sindirilmelerimiz, susturulmalarımız, pes edişlerimiz, kabullenişlerimiz ve bir gün bunlar yüzünden özgür olmadığımızı fark edip kendimizi tutuklu hissedişimiz. Bu farkındalık Bay K’nın mutsuzluğuna zemin hazırlar ve bir sabah bu duygularla tutuklu olarak güne uyanır. Suçlanan, tutuklanan, özgürlüğü elinden alınan K, debelenir durur davasını sonuca erdirmek için. Suçlu ya da suçsuz bir hüküm verilsin sonuca bağlansın istemektedir. Ancak görür ki ona bu istediğini verebilecek ne böyle bir mahkeme ne de böyle bir mercii vardır. Sonunda kabullenişle vazgeçer ve ömrü boyunca tutukluluk haline razı olur. Tıpkı farkında olan ben, sen ve o gibi. Üstelik bu dava da asla beraat yoktur. Kafka’nın ne anlatmak istediğini anlasam da anlatmak için seçtiği kelimeleri sevemedim bir türlü. Bu tıpkı bana derdini anlatan arkadaşımın haline üzülüp, derdini anlamama rağmen, anlatırken beni sıkmasına ve ortamdan ruhen uzaklaşmama benzer bir durum. Hani bir yerde izlesen, okusan, başına gelse ağlarsın da o an da hiçbir şey hissedemeyip taş kesilmen duvar olman gibi… Hatta kendini farkında olmadan başka düşüncelere başka diyarlara taşırsın. İşte öyle bir şey… Kitabı daha iyi anlamak için Kafka’nın hayatına vakıf olmak gerek bu kesin. Hoş bu durum yukarıda da bahsettiğim gibi onun duygu durumunu anlamama yardımcı olurdu. Ama yazdıklarından yine de sıkılmama engel olmazdı diye düşünüyorum. Araştırmalarıma göre Kafka kitabı; 1914 yılında kaleme almaya başlamış ve yaşadığı dönemden yola çıkarak kendi biyografisinden de izler taşıyormuş. Kitabın yazım aşaması boyunca birinci dünya savaşının başlaması, Yahudi meselesi (ki kendisi de bir Yahudi kökenlidir), yazarın kendi içsel buhranları ve psikolojik durumu, ( yazar o dönemde nişanlısından ayrılmıştır) gibi konular içeriğin oluşumda etkin olmuş gibi görünüyor. Hatta belki de bu yüzden karmaşa hakim gibi geliyor bana. Çalkantılı bir dönemden geçen Kafka, kitabı 1914 yılında yazmaya başlıyor ancak 1915 yılında yazmaya ara veriyor. 1916 yılında devam etmek için bir girişimde bulunuyor ama yine bitirmiyor. Kitapla ilgili şöyle de bir notu var Kafka’nın; “Artık yazamıyorum. Son bir sınırdayım, belki yıllarca önünde oturmam ve sonra belki de bitmemiş olan yeni bir hikayeye başlamalıyım.” Ben de kitabı bitirdikten sonra arka kapağa şunları yazdım. “Sevgili Dava… (Kitabın ortaları) Artık seni okuyamıyorum. Okusam da seni anlayamıyorum. (Kitabın ortalarından sonra) Son bir sınırdayım. Şimdi seni bırakırsam belki yıllarca önünde oturmam ve bitmemiş olan bir hikaye yüzünden diğer Kafka kitaplarına da başlayamam. Bu yüzden ha gayret seni okuyorum… (Kitabın sonları) Umarım seninle bu sıkıntılı tanışmamız diğer sohbetlerimize de sirayet etmez. (Kitabın sonu) Belki de yeni bir hikayeye başlamalıyım”
Dava
DavaFranz Kafka · Erz Yayınları · 201853.8k okunma
·
52 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.