Ahiretten Önce
Allah Teâlâ insanın yüreğine ruh âleminden bir gönül yani bir kalp yerleştirmiştir. Bu gönlün bilmek, tanımak, istemek, sevmek gibi özellikleri vardır. Bu gönlün yaratılışına layık olan, kendisini yaratanı bilmek, O’nu sevmek, rızasına kavuşmayı arzu etmek, Allah Teâlâ’nın rızasına kavuşmanın yolu olan Resûlullah’a (sallallahu aleyhi vesellem) her bakımdan tâbi olmak ve O’ndan başka her şeyden alakayı kesmektir.
Böyle bir gönüle sahip olmayan kimse insan sûretinde bir mahlûktur. Böyle bir saadetten mahrum olan kimse kesinlikle hastadır. Bunun ilacı ise gafletten uyanıp pişman olmak, af ve mağfiret edilmesi için Allah Teâlâ’ya yalvarmaktır. Gaflet, hakkı unutmaktır, bunun ilacı ise zikirdir. Zikir kalbin uyanmasıdır. Bu özel bir çaba, azim ve terbiye ister.
Bu iş ahirete kalırsa bir fayda vermez. Ahiret gaflet yeri değildir, orada herkes uyanır, akıllanır, gerçeği anlar. Dünyayı ve ahireti tanır, hakkı görür, iman eder. Ancak iş işten geçmiş olur. Böyle olmaması için dünya hayatındayken kâmil rehberlerin gösterdiği usulle gayret etmelidir!..