Gönderi

634 syf.
10/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Beklentisi çok fazla yükseldiği için okumaya neredeyse gözü korkmuş biri olarak şu an diyorum ki From Blood and Ash bir romantik-fantezi kitabından umduğum ve umabileceğim her şey. Penellaphe, doğumunda tanrılar tarafından yeni bir dönemi başlatacak kişi olarak seçilmiştir. Solis Krallığı’ndaki herkes için o Bakire’dir. İnsanlarla fiziksel veya duygusal yakınlık kurması, gerekmedikçe konuşması ve hatta yüzünü dahi göstermesi yasak. Bakire’den beklenen krallıktaki ikinci doğan kız ve oğulların tanrılar tarafından kutsandığı ritüel günü olan Yükseliş'e dek bu kurallara uyması. “Ben Bakire’ydim, Seçilmiş olan… Ben Poppy değil; tecrübe etmesine, ihtiyaç duymasına, yaşamasına veya istemesine izin verilmeyen bir kişinin gölgesiydim.” Fakat Poppy herkesin onu gördüğünden çok daha fazlasıdır ve içten içe tanrılar tarafından değersiz bulunmanın o kadar da kötü olup olmayacağını sorguladığı bir dönemde muzip, fazlasıyla çekici kraliyet muhafızı Hawke Flynn tepetaklak olmak üzere olan hayatına giriyor. “Ben Bakire’yim, Hawke,” Ona veya belki de kendime hatırlattım. “Ve ben umursamıyorum." “Gözlerim şok ile açıldı. “Bunu söylediğine inanamıyorum” “Söyledim. Ve tekrar söyleyeceğim. Ben ne olduğunu umursamıyorum.” Hawke’ın eli sırtımdan kaydı. Bir an sonra avcunun tam bir hassasiyetle yanağıma yaslandığını hissettim. “Ben kim olduğunu umursuyorum.” Başlangıç bölümü biraz yavaş akıyor. Hikâye ilerlemiyormuş gibi hissettirdi. Diğer yandan Poppy ve Hawke'ın tanışması ise çok hızlıydı. Hava çarpması gibi. Kullanılan mekan isimleri hatta kişi isimleri anadilim İngilizce olmamasına rağmen dilime tuhaf geldi. En basitinden Poppy'nin bulunduğu dükalığın/şehrin adı, Masadonia. Makedonya... Ama okurken çok hızlı alıştım. İşte bu %15'lik girişten sonra beni ağına fena düşürdü. Poppy ona dikte edilen yaşam tarzına rağmen asla çaresiz kalmamak için dövüşmeyi, kılıç, yay kullamayı bilen; çoğu zaman konuşmasına bile izin verilmezken zihni tonlarca soruyla dolu olan bir ana karakter. Sanırım Poppy ile ilgili en sevdiğim şey Hawke hayatına girmeden öncesinde başının çaresine bakabilmeyi öğrenmiş ve düzeni kendince sorguluyor olması. “İçimde, yeterince istediğin bir şey varsa hiçbir şeyin seni durduramayacağına dair bir his var." Hawke daha sahneye girer girmez sevilen o karakterlerden. Böyle sürekli sırıtmak istememe sebep oldu. Öldü sandığım tüm ergenlik hormonlarımı canlandırdı haha Ve Poppy ile Hawke arasındaki enerji yakıyor! “İsteyip istemediğim önemli değil ve—“ “Ve istiyorsun.” Fısıltısı yanağımda dans etti. “İstediğin benim.” Nefesim kesildi. “Bu önemli değil.” “Senin ne istediğin her zaman önemli olmalı.” Kitabın sonundaki gizem daha ilk sayfalardan tahmin edilebilse de o ana dek yaşananlar nasıl izah edilecek, işin içinden çıkılacak diye meraklandım. Bu inceleme de hiç içime sinmedi. Aslında FBaA'e inceleme yazmadan ikinci kitabı okumayacaksın diye kendimi kısıtlamıştım ama yok zorla güzellik olmuyor. Üstelik A Kingdom of Flesh and Fire'ı da dayanadım okudum. Öyle sevdim işte, anlayın~ "Kılıcım ve hayatım pahasına seni güvende tutacağıma yemin ederim, Penellaphe," bana yoğun, nefis bir çikolatayı anımsatan derin ve pürüzsüz bir sesle konuştu. "Şu andan son ana dek seninim." Fark ettim ki Jennifer L. Armentrout ayakta kalan son kalelerimden. Türlerini değiştirse de karakterleri ve ilişkileriyle hep sevdiriyor. Umarım hizasını bundan sonra da bozmaz ve yıkılmaz. "Kan ve külden yükseleceğiz!"
From Blood and Ash
From Blood and AshJennifer L. Armentrout · Barnes & Noble · 20201,129 okunma
·
3.823 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.