Gönderi

260 syf.
·
Not rated
·
Read in 8 days
Mesele "Hikaye"
Hepimiz kölesiyiz vazgeçemediğimiz şeylerin. Bir dağ köyünde evinden kaçırılan kız nasıl yokluktan bunalıp vazgeçiyorsa özgürlüğünden, bizler de farklı gerekçelerle razı oluyoruz bu esarete. Modern zamanlarda adı koyulmuyor sadece bağımlılıklarımızın. Kendimiz tercih ettiğimizi sandığımız sürece bu rahatsız etmiyor bizi. Süha Baytekin, ”Köleleşme ve köleleştirme sona ermedi ne yazık ki. Köleleştirenler ve bazen bilerek bazen bilmeyerek köleleşenler de,” diyerek kölelik kavramını günümüze taşıyor bu eserinde. Geçmişteki kölelik kavramını tarihçilere bırakarak, günümüzde tüketimle, tavizlerle, vazgeçilmez saydığımız eşyalarla modern bir kölelik için kapılar açıyor bize. Bir farkla ki, ipi boynumuza geçirme rızasıyla ve kurtulma kaygısı taşımadan. İki Çerkez kadının biri kaçırılma, diğeri saraya verilmesi ile kesişen hikâyesi bizi kölelik, harem ve o döneme ait değer yargıları etrafında uzun bir yolculuğa çıkarıyor. Bir tarafta Ruslara karşı verilen var olma mücadelesi sürerken diğer tarafta kah kaçırılan, kah kendi rızasıyla geleceği kurtulsun ümidiyle saraylara ve köşklere uzanan bir kader çizgisi. İnsanın insan olma fıtratının zorlandığı bu dönemde, geçmişi bir yük gibi üzerinde taşıdığı halde, bazen dönmek için her şeyi göze alırken bazen de kadere razı olup hayata tutunmaya çalışan kadınların öyküsü bu. Ruhsar hanım, Dışehan hanım veya onun yarısı Dışe. İsimlerin bir önemi yok aslında çünkü satıldığında adı da değişiyor insanın. Bazen tamamının bazen de yarısının. Şimdi bu eseri farklı açılardan değerlendirmeye çalışalım elimizden geldiğince. Roman Dili ve Tekniği Açısından; Dili akıcı, günümüz dili ve dönem dili açısından uyumlu, kelime ve isim seçimleri yerinde kullanılmış olan bu eser hakkında söylemek istediğimiz en olumlu yönünün hikâyedeki sıcak anlatım ve zihinlerde yer edecek kadar kuvvetli bir arka planı olduğudur. Yine devrik cümle kullanımlarının yerinde ve dozunda kullanılmış olması ve yüklemsiz eksik cümle tercihleri akıcı anlatım açısından olumlu değerlendirilebilir. Bununla birlikte eserde asıl vurgulamak istediğimiz noktanın romancılık başarısında olduğunu belirtmemiz gerekir. Stephen King, Yazma Sanatı adlı eserinde, “mesele hikâye, mesele her zaman hikâye” (King, 2020, s. 158) der. Bir eser okunduğunda, Sait Faik’in ifadesiyle ‘kari okur’ kategorisinin dışında kalan, yazma ile meşguliyeti olmayan her okur için zihinlerde kuvvetli iz bırakacak olan konu hikâyede ne anlatılmış olduğudur. Karakterleri, olay örgüsü ve atmosferiyle okurken alınan edebi lezzet, eser sona erdikten sonra da hak ettiği değeri bulmuş olur böylece. Bu anlamda eserde geçen karakterler ve onların kaçırılmalarından itibaren yaşadığı yolculukların hüzünlü bir hikâye olarak akılda yer ettiğini söyleyebiliriz. Yayıncılık, Baskı ve Editörlük Açısından; İri punto, geniş paragraf aralığı ve sık tercih edilen paragraf başları tercih edilmesi, okuma kolaylığı açısından kolaylık olarak görünse de, eser kalitesi olarak son derece olumsuz bir tercih. Bunun dışında editoryal olarak yazım yanlışları da dikkat çekiciydi. Ayrıca kaynak gösterimlerinin metin içinde yapılması roman akıcılığını olumsuz etkilemiş. Tarihsel Gerçekler ve Roman Sorunsalı Açısından; Eserin üç ana sorunsal etrafında şekillendiğini söyleyebiliriz. 1. Kölelik ve cariyelik müessesi 2. Kardeş katli 3. Çerkez ağırlıklı kaçırma, köleleştirme ve bunların yansımaları 4. Kader sorgulaması ve kaderde insanın payı Kölelik ve Osmanlı dönemindeki gizli, açık uygulamaları hakkında yapılan eleştirilerde azat edilme (İtlakname), belli sınırlandırmalar ve iyiniyetli uygulamalar konusunda hakkaniyetli yaklaşımların yanında, Çerkez ağırlıklı bir savunma psikolojisi de göze batmaktadır. Harem gerçeği, Bizans ve İran etkisinin güzel aktarıldığı bu bölümlerde, kaçırılan ve istemeden ağır koşullara maruz bırakılanlarla birlikte kendi rızasıyla gelenler ve kalmayı tercih edenlere vurgu yapılmış olsa da, Çerkez ağırlığının erkek boyutu ve askeriyede tercih edilmeleri ve önlerinin açılmalarının göz ardı edildiği görünmektedir. Kadın ve erkek olarak Çerkez ağırlığının bir azınlık olarak değil asli unsur olarak imparatorluk içinde saygın bir yere sahip olduğunun vurgulanması daha isabetli olurdu diye düşünüyorum. Bunun dışında kardeş katli konusunda elbette bugün tasvip edilmesi mümkün olmayan acı boyutunu kabul etmekle birlikte, konunun fedakârlık boyutu ve büyük iç savaşlara mani olma çabası yine göz ardı edilmiş gibi görünmektedir. Bu noktada kafes uygulamasının ehven-i şer olarak görülmüş olması hakkaniyet noktasında olumlu bir örnekti. Kader konusunda ana karakterlerin o anki psikolojilerine bağlı olarak bazen yargılayıcı bazen de teslimiyet ağırlıklı bir yaklaşım bulunmaktaydı. Bu konunun iki uç örneğe müsait olması ve hassaslığını düşündüğümüzde yazarın karakterlere yüklediği rollerle bunu yansıtabildiğini görüyoruz. Yazarın Durduğu Nokta ve Tarafsızlığı Açısından; Andre Gide, Kalpazanlar adlı eserinde,” “İnsanın ancak içliliğini gizlemekle sanatçı olabildiğine inanırım; ama dizginlemek için, ilkin duymuş olmak gerekir,” (Gide, 2012, s. 325) diyerek sanatta içlilik ve bunu gizleme boyutuna vurgu yapmaktadır. Kutsal Ay’ın Kızları bağlamında bu konuyu değerlendirdiğimizde, yazarın içlilik ve hikâyeyi canlı aktarabilme noktasında başarılı olduğunu daha önce vurgulamıştık. Oysa bunu soğukkanlılıkla anlatmakta ve gizlemekte çok başarılı olduğunu söyleyemeyeceğiz. KUTSAL AY’IN KIZLARI – 1- Süha BAYTEKİN Papirüs Yayınları Kasım 2020 260 Sf.
Kutsal Ay'ın Kızları
Kutsal Ay'ın KızlarıSüha Baytekin · Papirus Yayın · 20202 okunma
··
427 views
Necip G. okurunun profil resmi
Şu tarz incelemeleri bıraksanız sabaha kadar okurum:) Tabii bu tarz bir değerlendirmeyi kimin yaptığı da çok önemli:) Resul hocamın bu inceleme tarzı gerçekten çok efektif, oldukça faydalı... Hiç bir alâkanızın olmadığı, belki de hayatınız boyunca elinize almayacağınız bir kitap dahi olsa mutlaka size katkı sağlayacak bir kaç bilgi veya bakış açısıyla ayrılmanız çok olası... Giriş paragrafı zaten .RAR dosyaları gibi sıkıştırılmış ama kendi içinde çok fazla şey anlatan, okuyup düşündükçe kendini açan çok etkili bir paragraf olmuş... Sonrasında ise hem tür olarak romana, hem de romanın içerdiği kavram ve fikirlere dair öznel düşünceler yer alıyor. Kimi yerde tartışmaya girmiyor, kimi yerde açık kapı bırakıyor, kimi yerde de çok daha net çıkıyor karşımıza... Hem kitaba dair hem de kitap dışından seçilip eklenen alıntılar tam anlamıyla nokta atışı olan, fikri besleyen, ifadeyi zenginleştiren alıntılar... Özetle, bir Resul Bulama incelemesi ile bir tasla üç kuş beslemeniz mümkün:) (Bir taşla 3 kuş vurmak sözünü sevmediğim için alternatif ürettim:)) Emeklerinize ve zihninize sağlık... Selam ve sevgilerimle...
Resul Bulama okurunun profil resmi
Hem çok memnun oldum, hem de sona doğru kuş konusunda gülümsettiniz Necip hocam, varolun. Tabi okuyan da önemli bu noktada, eksik bırakmışsınız. Siz okuduğunuzda bütün detaylarla birlikte anlatılmak istenen mesajın yerine ulaştığını görüyor ve çok memnun oluyorum. Yapabildiğimi ve istediklerimi yazabildiğimi iddia edemem. Çok yolumuz var daha. Ama yapmak istediğimi ve incelemeden beklediğimi vurgulamam gerekirse şunu söyleyebilirim. Bir kitabın olumlu ve olumsuz yönlerini, bize hissettirdiklerini kendi tecrübelerimiz ve farklı okumalarımızla harmanlayarak bu kitabın bize ne kazandırabileceği hakkında fikir verebilmek. Bir polemik konusu açarak orada boğulmamak için, bazen derine inerek, bazen açık kapı bırakarak, bazen de sadece göstererek yapabiliriz bunu. Yani tam da sizin söylediğiniz gibi. Böyle olunca şunu söylemek isterim ki, siz okudukça sabaha kadar yazabilirim. Yerine ulaştığına emin oluyorum çünkü. Var olun efendim, saygıyla :))
2 next answer
Ferah okurunun profil resmi
''Hepimiz kölesiyiz vazgeçemediğimiz şeylerin. '' Sıkmadan, yormadan, bunaltmadan, olduğu gibi kabul ederek köle olmadan, köle etmeden , olmasını istediğimiz gibi demeden, ol demek yerine olduğun gibi yaşamı sürdürmek zor olmasa gerek . Peşinden koştuklarımızdan ibarettir hayatımız diyorsunuz anladığım kadarıyla. Emeğinize sağlık Resul bey.
Resul Bulama okurunun profil resmi
O kadar güzel anlattınız ki Ferah hanım. Siz bu kitabı okusanız neler yazardınız, merak ettim şimdiden. Eminim harika bir inceleme olurdu. Yazmış olduğunuz "Kambur" incelemesini okuyunca, kölelik de bir kambur mu sırtımızda diye düşündüm ister istemez. Herkes birbirine benzedikçe kölelik göze batmıyor belki de. Herkes kambur oldukça kimse farketmediği gibi. Teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.