Gönderi

104 syf.
·
Not rated
·
Liked
“CIS” KİTABI BAĞLAMINDA HAKAN SARIPOLAT ÖYKÜSÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Gerek dili, gerek üslûbu, gerekse de kurgusuyla iyi düzenlenmiş bir öykü gibi keyiflisi yoktur. Öykücü anlatır, siz onun dizinin dibinde dinlersiniz; o konuşur, siz yaşarsınız; o söyler, siz onun müziğiyle kendinizden geçersiniz, içinde bulunduğunuz mekan değişir, zamanı unutursunuz, öyküyü yaşarken kısa süreliğine de olsa "gerçek dünya" kayıverir ayaklarınızın altından, ne pandemi sıkar canınızı, ne geride bıraktıklarınız, ne geçmiş endişesi kalır ne de gelecek kaygısı, her şey silikleşir, bir rüya aleminde ânı unutur, yeniden insan olduğunuzu hatırlarsınız. Hakikî sanat eseri böyle büyülü bir şeydir işte. Bu bazen bir öykü, bazen bir film bazen de bir tiyatro oyunu olur, eser bittiğinde tarifsiz bir mutluluk sarar içinizi. Hakan Sarıpolat'ın “Cıs” kitabını okurken yukarıda anlattığım hisleri birebir yaşadım. İshak grubu içindeyken pek çoğunun ilk hallerini okuduğum öykülerin kitaplaşması benim için tarifsiz bir mutluluk, başka türlü bir lezzetti ama kitaptan okurken sanki daha evvel hiç okumamış gibi heyecanlandım, meraklandım, bazı cümleler üzerinde ayrı ayrı düşündüm, kâh hüzünlendim kâh gülümsedim, kurgular beni öyle içten sarıp sarmaladı ki kahramanların yanında hissettim kendimi. Babasıyla aynı kaderi paylaşan Ali İmran ve kocasıyla oğlunu kurban veren Gülbahar’la birlikte o çaresizliği yaşadım, melek kanatlı anneannesinin üzerinden kırmızı bisiklet hayali kuran çocuk kahraman ile ben de Çiğdem' in peşinden koştum. Karakterler öylesine büyük bir ustalıkla kurgulanmıştı ki o anneanne benim anneannemdi, Ali İmran’ın güvercinleri evimin karşısındaki terastaki güvercinlerdi, kokucu Hekim amca, Kadıköy’de Osman Ağa Camii’nin bahçesinde sessizce esanslarını satan esansçı amcaydı, göçmen çocuk; sokakta, metrobüste rastladığımız o çocuktu. O derece doğal ve o derece samimiydi anlatımlar. Dahası öykülerin içine gayet dozunda yerleştirilmiş büyülü gerçekçi unsurlar öyle başarılıydı ki ve Hakan bunu okuyucuyu hiç rahatsız etmeden, öyle dozunda yapıyordu ki bu bir maharet işidir, bu başarıya şapka çıkardım. Biraz da öykülerin üsluplarından bahsetmek istiyorum. Öncelikle Hakan Sarıpolat daha ilk öykü kitabıyla bana “Bu bir Hakan Sarıpolat öyküsüdür.” dedirtmeyi başardı. Kurgular genel olarak başarılıydı, durum öyküsü adı altında anılarını yazan öykücülerden sonra böyle güçlü kurgulanmış metinler okumak gayet keyifliydi. Bazı öykülerin dilleri öyle incelikle işlenmişti ki bazı cümleleri tekrar tekrar okudum: “Güzel bir öykünün giriş cümlesiydi bu iki kuş.”(s.18) “Uzun bir öykünün sonuna konan nokta gibi asılı kaldı havada.”(s. 31) “Güvercinler öykü anlatmıyordu ona artık.” (s.41) “Dünyanın bütün çocukları aynı renk.”(s.86) “Çocukların gülücüklerini toplayarak Avşar’ın semerine dolduruyor.” (s. 86) Öykülerin hemen hepsine İshak grubundan aşina olduğumu ifade etmiştim. “Evde Unutulan Bir Çift Göz” öyküsünü ise ilk kez kitapta okudum ve cidden çok beğendim. Orhan Pamuk’un “Kara Kitap”ından alıntılanan şu cümleler ile başlıyordu öykü: “Her şeyi gören ve her yerde beni bulan bir göz, artık hiç saklanmadan gözetliyordu beni.” Öykünün hemen ikinci paragrafında yer alan ve “Tam bin dokuz yüz seksen dört karınca var,” cümlesi ise öykünün girişindeki “Kara Kitap” epigrafı ve öykünün içeriğiyle de birleştiğinde Orwell’ın “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” romanına götürdü beni ve bundan ayrı bir keyif aldım. “Cıs” kitabı içindeki tüm öykülerin, üzerinde çok çalışılmış, kuvvetli öyküler olduklarını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Sadece “Leyla Kokusu”nda okur olarak dikkatimi dağıtan bir kip sorunu vardı, belki bundan sonraki baskılarda yeniden gözden geçirilebilir diye ifade etmek istiyorum. Görülen geçmiş zamanla başlayan öykü, dördüncü ve beşinci paragrafta aniden geniş zamana geçip sonrasında tekrar görülen geçmiş zamanla devam ediyordu, bu durumun öykünün akışını kısmen etkilediğini ifade etmek isterim. Belki bunun bir sebebi vardır ama kulağımı rahatsız ettiği için ifade etmeden geçmek istemedim. Kitapta en sevdiğim öykü “Zincir” oldu, ancak kitaba isim olarak “Cıs” öyküsünün seçilmiş olması okuyucuda merak uyandırması açısından gayet isabetli olmuş, öykü isimleri de genel olarak çok başarılıydı. Bir de söylemeden geçemeyeceğim, gözlerim kitapta “Su Dedi” öyküsünü aradı. Belki bundan sonraki kitapta okuruz. Öykülerin karakter zenginliğinden çok etkilendiğimi de yazıyı bitirmeden ifade etmek isterim. Kapak ve kitabın dizaynı gayet güzel olmuş. Kapaktaki “Büyük Ayı Takım Yıldızı” da Cıs’a anlamlı bir gönderme olmuş. Son olarak; kitap doksan sekiz sayfa olsa da daha hacimli bir kitap okumuş gibi doymuş olarak kapağı kapatıyorsunuz ve dahası öykülerin tadı damağınızda kalıyor. Hakan’ın öykü kitaplarının devamı gelecek biliyorum ama yine de “Umarım bizleri çok bekletmezsin," temennisiyle bu yazıyı sonlandırmak istiyorum.
Cıs
CısHakan Sarıpolat · İthaki Yayınları · 2021375 okunma
··
1,274 views
Muzaffer Akar okurunun profil resmi
Yahu adam yazmış. Eleştir diyor, neresini eleştireceksin?
Bu yorum görüntülenemiyor
Kağan Kalava okurunun profil resmi
Okuduğum en iyi incelemelerden biri....Teşekkürler
Hercaiokumalar /Ayşe okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.