Gönderi

354 syf.
·
Puan vermedi
Eser Adı: Vicdanını Asla Öldürme Yazar: Türker Alpertonga ISBN: 978-605-7593-59-7 Fatih Kaplan Gazeteci-Yazar Eserimiz farklı bölümlerden oluşmakla beraber, olay örgüsünü bir bütün halinde incelemek gerekirse, mükemmel bir labirenti andırıyor dersem aslında eseri özetlemiş olurum. Fakat sadece bunu söylemek eserin anlatılması açısından yetersiz kalır. Sadece kurgu açısından değerlendiremeyeceğimiz eserin anlatımı, kişilerin karakter yapısının yerleştirilmesi ve eserin içinde bu karakter yapılarına göre olayların gelişmesi de satırlar arasında işlenmiş birer güzellik olarak okurun dikkatinden kaçmıyor. Romanlar bence kurgu ve anlatım sanatıdır Demişti bana bir yazar dostum. İşte Vicdanını Asla Öldürme ‘de bu ikilinin vücut bulmuş halidir. Bir de eseri okurken o an ne anlatılıyorsa anı yaşamak dediğimiz olayının gerçekleşmesini de eseri okurken sık sık yaşayabilirsiniz. Hatta okurken, acaba bu olay yaşanmış mıdır? Diye düşünmeyecek, yaşanmıştır, diyeceksiniz. Bu eserin anlatımıyla alakalı olduğu kadar sıkılmamanıza da bağlı olduğu için ilk sayfasından son sayfasına kadar hiç sıkılmadan Vicdanını Asla Öldürme’yi okuyup bitireceksiniz. Eserimiz, Çukurova’da bir ağanın hasımlarıyla barış yemeğinde başlıyor. Barış yemeği olarak başlayan olayın sonrasında ise o yemeğin iki aileyi ne hale getirdiğini göreceksiniz. Barışmaya gelenlerin nasıl düşman olduğunu, bir anda ortalığın toz dumana karıştığını, balkonun kanla dolduğunu göreceksiniz. Demiştim ya hissedeceksiniz diye işte ilk sayfadan itibaren bu ve bunun gibi birçok olayı okumakla kalmayacak ve hissedeceksiniz. Olay örgüsü sizi bir çırpıda alıp yıllar sonrasına götürürken asıl geldiğinizi anlamayacaksınız bile. Vurulan ağanın oğlu Fikret’in ortaya nasıl çıktığını, nasıl yükseldiğini, okurken gözünü hırs kaplamış bir insanın neler yapabileceğini sayfalar geçtikçe göreceksiniz. Tabiri caizse Vicdanını Öldüren bir insanın kimi, neden nasıl ne hale getirdiğini her sayfayı çevirmenizde göreceksiniz. Okurken de sık sık; Acaba be olsam… diyerek kendinizi onun yerine koyup vicdan muhasebesi yapabilirsiniz. Sadece Fikret değil bu hızlı yükseliş arasına bir de genç bir kızın başından geçen olaylar eklenince ve o kızın babasıyla, ailesiyle, toplumla yaşadıklarını okuyunca en başta sayfalara hızın soğutulması olarak yerleştirildiğini düşünecek fakat ilerleyen bölümlerde Fikret’in oğluyla kızımız aynı okulda karşılaşınca bir labirentin sonuna doğru yaklaştığınızı hissetmeye başlayacaksınız. Fakat asıl olayların en can alıcı noktasında ise Fikret’in akıl hocası Talip adında bir ihtiyarın olaylara dahil olmasıyla işlerin hangi aşamaya gelebileceğini merak ederek bir sonraki sayfayı aklınızda kurgulayarak hiç durmadan okumaya devam edeceksiniz. Talip, Fikret’e her şeyi vadeden kameralara görünmeyen, Fikret’in yaşadıklarının her anını an be an bilen adam olarak sık olmasa da Fikret’in her an ulaşabildiği adamı sayfalar geçtikçe göreceksiniz. Siz olsanız Talip’in dünyanın tüm gücünü emrine verdiği Fikret’in her şeyi kabul etmesi durumuna düşer miydiniz?.. İşte bu soruyu kendine sorarak hızla sayfalarda ilerleyeceksiniz. Dünyayı teslim almak için kendini teslim eden bir adamın neler yaşadığını, gücün zirvesine çıktıkça nasıl gözünün döndüğünü, insani vasıflarını hangi aşamada bıraktığını okuyacaksınız. Sonra mı? İşte dünyanın tüm gücüne hakim olmak isteyen daha doğrusu dünyayı teslim almak isterken dünyaya teslim olan Fikret’in, rüşvet, şehvet, şantaj; masumiyet, mahrumiyet ve hırsla yükselttiği imparatorluğunun ne hale, kimin yüzünden geldiğini göreceksiniz. Labirentlerin sonuna doğru tüm masumiyetiyle Nesibe kızımızın ve Fikret’in oğlunun aynı terör saldırısında hayatlarının nasıl kesiştiğini, Fikret’in zalim adamı Zafer’in bile merhamete nasıl teslim olduğunu göreceksiniz. Her şeyden önemlisi Talip denen varlığa talip olanların, talip olduklarını bilmeden ve bilerek kendilerini nasıl teslim ettiklerini de etmediklerini de okuyacaksınız. Tüm kameralara görünmeyen Talip’in nerede ve nasıl yaşadığını, nasıl her şeyden haberdar olduğunu ve plan yaptığını göreceksiniz. Eserin sonunda ise Çukurova’daki balkona tekrar dönecek, barış yemeğine kan doğrayanın kim olduğunu görünce yazarımızın kurgusuna bir kez daha hayran olarak eserin son sayfasını okuyacaksınız. Eseri özenle hazırlayıp bize sunduğu ve mükemmel kurgusuyla örnek bir eser çıkardığı için daha önce bir eserini daha okuyup aynı zevki aldığım yazarımız Türker Alpertonga’ya okurları adına teşekkür ederim. Bence okunmalı ve tanıtılması bir eserdir. İçindeki Ben’e hakim olmak isteyenlerin muhasebe yaparak okuyacağı bir eser olmuş Vicdanını Asla Öldürme’k istemeyenlere muhabbetle.
Vicdanını Asla Öldürme!
Vicdanını Asla Öldürme!Türker Alpertonga · Cinius · 20197 okunma
·
40 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.