Gönderi

68 syf.
·
Not rated
·
Liked
Ben ve kaderim bir uçurumdan yuvarlanıyorduk. (Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, syf.17) Henüz on üç yaşındayken karşı dairelerine taşınacak olan bir adama, daha taşınmadan bağlanmaya başlayan bir çocuk var mektubun başında. O yaşından itibaren ölesiye kadar bu aşkın çevresinde pervane olacak o kadın. Bununla birlikte adamın hayatına girmesi üzerine de hayatı bambaşka bir hâl alacaktır. Adamın taşınmasının ardından evine bir defa bir bakış atabilen o çocuk, gördüğü resimlerin, dolapların, kitapların ve bunun yanında deli gibi bağlanmış olmasının verdiği duygu yüklemesiyle, o anı hayatının en mutlu dakikası olarak adlandırıyor. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Kitap İncelemesi: Saplantı Dokunduğun kapı kollarını öptüm, sigaranın izmaritlerini çaldım, dudaklarının izi olduğu için izmaritleri kutsal bir nesne olarak belledim. (Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, syf.19) Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu eserinin başında kadının, adama olan saplantılı hâli okuyucuya abartılı gelse de daha sonra, ”Acaba ben olsam nasıl hissederdim?” sorusunu kendinize soruyorsunuz. Bununla birlikte aktarılmak istenen o tüm duyguları birer birer hissetmeye çalışıyorsunuz. O kız çocuğunun uzun süre devam eden bu aşkını hiç fark etmeyecektir o adam hatta varlığından bile bihaberdir. Annesinin başka bir adamla evlenmesi üzerine o evden, o şehirden ayrılan kız çocuğu, on sekiz yaşına geldiğinde hâlâ aşık olduğu adamın bulunduğu yere adam için geri döner. Küçük bir çocukken farkına varmadığı o kız, bu sefer dikkatini çeker adamın. Fakat birlikteliklerinin ardından seyahate gidecek olan adamın, kadına posta gönderme sözünü tutmadığıyla karşılaşıyoruz. Bir Yabancı Bir Aşık Birlikteliklerinin ardından kadın, o adamın çocuğunu dünyaya getirir. Yapıtta bahsedilen öyle bir aşk ki kadın, adama onun çocuğunu dünyaya getirdiğini söylemez çünkü hem yabancı bir kadına inanmayarak para için yalan söylediğini düşünebilecek olması hem de adamın karakteri nedeniyle bir sorumluluğun içine sürüklenecek olması ona hiç iyi gelmeyeceğini düşünmesidir. Bahsi geçen fedakarlık aşk uğruna yalnız bir evlat yetiştirmeyi vurgular. Ancak bir kadının yüzünün, bir erkeğinkinden daha çok değişebileceğini anlayabiliyorum, bunu bile senin sayende öğrendim! Çünkü yüzler sevginin, arzunun, çocukluğun ya da tükenmişliğin yüzleridir ve göz açıp kapayıncaya dek değişebilirler. (Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, syf.32) Hayatları boyunca toplam üç kez karşılaşırlar ve buna rağmen adam hiçbirinde tanımaz kadını. Vefasızlık mı bu yoksa vurdumduymazlık mı tartışılır lâkin ne olursa olsun bir kadın için her şeyi yerle yeksan etmeye yeterdir. Ama karakterimiz tüm bunlara rağmen adamın kendisiyle ilk birlikteliklerinde hediye ettiği o beyaz gülü hiç unutmaz ve her doğum gününde isimsiz beyaz güller gönderir. Adamın sevgisizliği karşısında kadının sevgisini o kadar özel ve yoğun işlenmiş ki Zweig, kadın mezardayken bile adam çağıracak olsa yanına gitmek için güç bulacağından bahsetmiş. Bununla birlikte tüm sevilmemişliğe, kendini tanımaya bile cüret etmemiş adama rağmen onun çocuğunu yetiştiren ve çocuğunun ölümü üzerine, içinde hâlâ o adamın ilk günkü sevgisiyle kendini öldürecek olan bir kadın resmedilmiş.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022226.1k okunma
·
5 views
Defne... okurunun profil resmi
Beni okurken çok sarsan bir kitaptır.
BERNA okurunun profil resmi
Benide ya☺️
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.