Gönderi

%31 (70/224)
5/10 puan verdi
AZİZ NESİN OKUMAK ya da OKUMAMAK, TÜM MESELE BU DEĞİL!
Aziz Nesin şüphesiz Türk mizah edebiyatının en önde gelen yazarı. Bununla birlikte toplumsal konulardaki hassasiyeti, fikirlerini dile getirme noktasındaki cesaretiyle de önde gelen bir sima. Edebiyatının yönünü de bu özellikleri etkilemiş yorumu hepimizin sıklıkla duyduğu bir özelliğidir. Yani, eserlerini ortaya koymaktaki gayesi halkın bilinçlendirilmesidir. Bunun için de okumaya en uzak insanın bile ilgisini cezbedecek şekilde yazmaktadır. Òte taraftan, fazla romantizm bizi gerçeklikten uzaklaştırır. Bu nedenle Aziz Nesin'in yazmaktaki gayesi sadece amme hizmeti de değildir. Hayatını salt yazarlık mesleğinden kazanıp ekonomik durumu iyi olan ender yazarlardan olsa gerek. Çünkü her çocuğuna ve eşine birer ev alabiliyorsa bir insan ve vakıf kurup buranın gelirleriyle çocuk okutabiliyorsa gayet iyi kazanabilmiş demektir. Haliyle çok da okunmuş ve okunuyor demektir. Bilhassa döneminde en çok okunan yazarlardan olduğunu herkes biliyordur. Demirtaş Ceyhun, "Aziz abi" ile yan yana imza günü düzenlemeyi hiçbirinin istemediğini, çünkü "Aziz abi" sürekli imza verirken kendilerinin onun yanında sönük kaldıklarını dile getirir. Bundan dolayı, okunmayan veya yeteri kadar tanınmayan pek çok yazar bulunurken, Aziz Nesin okunmamış, okunmuyor, hakkı teslim edilmemiş, kendisine yazık edilmiş gibi yorumları ben gerçekçi bulmuyorum. Aziz Nesin, gereksiz ajitasyona ihtiyaç duymayacak kadar bu ülkede ilgi görmüş ve değeri okurlar tarafından bilinmiş Türk edebiyat tarihinin en önde gelen yazarlarından birisidir ve bunu sonuna kadar hak etmiştir. Bu kitabı yarım bırakmamın nedeni sanırım mizahı, edebiyatta değil de sinemada veya tiyatroda tercih ediyor olmam. Örneğin: Cem Yılmaz'ın Fundamentals gösterisini defalarca sıkılmadan ve her defasında oldukça fazla gülerek izleyebilirim. Aynı şekilde Ricky Gervais'i, George Carlin'i de… Görsellik ve işitselliğin olmadığı edebiyat sahasında ise mizah yapmak bence daha zorlaşıyor. Çünkü yazıdan, görsellik ve işitselliğin gördüğü işlevleri de yerine getirmesini beklemek zorunda kalıyoruz ama bu oldukça zor. Tabiki Aziz Nesin'in gerek bu gerekse önceki okuduğum eserlerinde beni oldukça güldüren hikayeleri oldu. Örneğin: Anıtı Dikilen Sinek'te bulunan "Koyunlar İmparatorluğu" hikayesinde adeta kahkaha atmıştım. Bu kadar olmasa da "Damda Deli Var" hikayesi de aklıma ilk gelen en komik hikayelerindendir. Lakin, art arda okunurken bu tarz hikayeler etkisini yitirmeye ve bir noktadan sonra sıkmaya başlıyor. Her ne kadar türü mizah olsa da insan, edebi yönden de doyurucu bir anlatım, üslup bekliyor. Ama sinema, tiyatro veya stand-up gösterilerinde bunu beklemem. Çünkü orada akışkanlığı jest ve mimikler, çıkarılan komik sesler, gülücükler, taklitler sağlar. Öte tarafta Aziz Nesin'in hikayelerinde ise sonu gelmeyen diyaloglar silsilesi içinde sürükleniyorum. Başlarda gayet komik geliyor lakin hiç ara vermeden diyaloglar sürdürülmek istendiği için yazar kendini tekrar etmek durumunda da kalıyor. Sadece bu hikayesi özelinde söylemiyorum. Ben daha önce okuyup beğendiğim ve yüksek puanlar verdiğim eserlerinde de bu durumu gördüm ama bir iki hikaye çok güldürdüğü ve verilen mesajlar anlamlı geldiği için göz ardı etmiştim. Ayrıca, itiraf etmeliyim ki topluluk psikolojisinin de etkisi kaçınılmaz. Ama önemli olan zaman zaman bu etkinin altında farkında olup veya olmadan kalsak da nihayetinde bundan sıyrılıp kendi hissettiklerimizi ve düşündüklerimizi ifade etmektir. Bu kitaptan yola çıkarak bilhassa toplumcu gerçekçi yazarların bir özelliğini de yermek isterim. Hayatta olan her şeyin olabildiğince hatta olduğu gibi yazıya aktarımı kapsamında, yöresel konuşma şekillerinin de birebir aktarımı yapılmak isteniyor. Örneğin, Aziz Nesin bu kitaptaki bir hikayesinde baştan sona şu şekilde dil kullanıyor: "Canım ağnamıyacak ni va?... Üçüncü hariciyenin birinci zervisinin ikinci gılmiğiynen, bir de efendime deyim, birinci hariciyenin üçüncü hariciyesinin ikinci gıliniğinin, birinci gıliniğinin, dördüncü zervisinin... Amanınğ emmi, beni de sasıttın be!.. Ben de garıştırdım, bah bi daha baştan alıyom. Şimcik üçüncü zervisin ikinci gıliniğinin birinci hariciyesinde mi, yohsam…" Bir olayın birebir aktarımı, etkileyiciliği artırdığı için hoşuma gidebiliyor ama bu şekilde konuşturmalar beni hikâyeden ve de kitaptan koparıyor. Çünkü ben kitapta düzgün bir dil bekliyorum. Eğer sokakta konuşulan dile meraklı olsam sokağa çıkarım, yoldan bir dayıdan ateş isterim ve o esnada da uzun uzun konuşup sokak ağzını dinleme fırsatı bulurum. Lakin edebiyat, aynı zamanda sokaktan kaçıp sığınacağım bir diyardır benim için. Edebiyat, gerçeği imgelerle ve düzgün bir anlatımla zenginleştirerek başka bir boyuta taşıyarak farklı bir düzlemden aktarmaktır. Bunun tartışmasının döneminde de sıklıkla yapıldığını da okumuştum ayrıca. Öte taraftan Aziz Nesin bir insan. Evet, gerçekten bir insan. Doğdu, büyüdü ve öldü. Yani bir tanrı değil. İnsanlar onun hikayelerini, düşüncelerini, şahsi hayatındaki hareketlerini beğenmeyebilirler, eleştirebilirler veya bunların üzerinden mizah yapabilirler. Bilhassa herkesi ama herkesi mizaha alan Aziz Nesin'i mizaha almak bence gayet hoş bir eylemdir. Eğer yaşasaydı Aziz Nesin'in kendisinin de bundan hiç rahatsızlık duymayacağını tahmin ediyorum. Hal böyleyken de sevilen bir yazarı tanrılaştırıp, yazarın kendisinin bile hoş karşılayıp, gülüp geçeceği şeyleri kafaya takmaya hiç gerek yoktur. Buna ek olarak edebiyatı salt bir siyaset mecrası olarak görüp yazar ve eserlerini bir ring veya bir gladyatör arenası haline getirmenin hiçbir faydası yoktur. Bir edebi eserin; döneminin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel vb. özelliklerini içinde az veya çok barındırdığını kesinlikle yadsımıyorum. Bununla birlikte bir eser sadece bundan ibaret de değildir ve sonuçta yazarın bireysel dünyasının bir ürünüdür o. Kalkıp bu ürünü hayatımızın mihenk noktası haline getirip günlük siyasi sorunlara meze haline getirmenin, hesaplaşma naraları atmanın bir anlamı bulunmamaktadır. Ben Aziz Nesin'in mizahi bir hikayesine gülerken aynı zamanda Orhan Pamuk'un postmodern kurgusu içinde elimde bir mercekle dolaşmaktan haz duyabilirim, öte taraftan Necip Fazıl Kısakürek'in tiyatro eserlerindeki, İsmet Özel'in şiirlerindeki dili de takdir edebilirim. Bu benim herhangi bir olumsuz sıfatla yaftalanmamı veya nitelenmemi gerektirmez. Hayat siyah ya da beyaz olmaktan çok daha fazlasını içinde barındırır. Ancak kendimize koyduğumuz filtreler nedeniyle onun sahip olduğu sonsuz renkleri dışımızda tutarız çoğu kez. Böyle yaptıkça hayatın sadece filtremize uygun renklerden ibaret olduğunu ve tek doğrunun, mutlak gerçeğin de bunlar olduğunu sanırız. Bu da bizi doğrudan fanatizme götürür. Çünkü gerçeğin mutlak surette elinde olduğunu zanneden kişi, onun aleyhinde hareket eden, düşünen insanları aklını yeterince kullanmayan biri, en iyi ihtimalle kandırılmış biri, en kötü ihtimalle bir hain, yok edilmesi gereken bir düşman olarak görebilir. Bu bakış açısı ise bir insan için en tehlikeli noktadır. Son olarak önemli olan insanın doğumdan ölüme aynı rotada devam etmesi değildir ve hatasız olması da mümkün değildir. Bilakis bir insan ne kadar çok hata yapar ve bunlardan da dersler çıkarırsa o derece yetkin bir kişiliğe erişebilir. İnsan bir rotada devam edemeyecek kadar salınımlı bir beyne sahip bir canlıdır. Bunu, on dakika içinde zihninizden geçen her bir düşünceyi kağıda yazarak test edebilirsiniz, tabi dürüst olmak kaydıyla. Bu nedenle ben değişmemekle òvünmeyi garip buluyorum. Bilakis değişmelidir insan; bu, düşünen insanın en doğal edimidir. Ve kitaplar bizi hiç değiştirmeyecek ve hayata bakışımızı zenginleştirmeyecekse biz neden okuyoruz ki? Keyifli okumalar..
Kazan Töreni
Kazan TöreniAziz Nesin · Tekin Yayınevi · 1975478 okunma
··
666 görüntüleme
Ömer okurunun profil resmi
Bunlar çok güzel düşünceler. Katılıyorum. Eline sağlık, ağabey.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Nahum.☺
1 sonraki yanıtı göster
Semih Doğan okurunun profil resmi
Özellikle son paragrafta yazdıkların çok hoşuma gitti. Tam olarak benim düşüncem de budur. İnceleme içerisinde, “yazı dili”, “edebiyat-siyaset”, “diyalogların uzunluğu” ve “topluluk psikolojisi” gibi özetlediğim paragraflarda yazdıklarına da katılıyorum. Eline sağlık Kaan. Umarım değerin Aysun Kayacı gibi sonradan anlaşılmaz :)
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Semih, beğenmene sevindim. Zira sitede düşüncelerini önemsediğim başlıca insanlardansın. Buna ek olarak bilhassa son günlerde siteden ve sitedeki bazı insanlardan hayli soğumuşken gelen yorumun bilhassa mutlu etti beni. :) Aysun Kayacı denilince yüzümü tebessüm kapliyor ister istemez. Onun gibi bir toplumun girdiği kötü süreci çok kısa, net ve doğru şekilde özetleyebileceksem eğer sonradan anlaşılsam da olur. Büyük toplum bilimci :))
Samet Ö. okurunun profil resmi
Eleştiri dediğin budur! Karalama yahut övgüye boğma değil, eksiğiyle gediğiyle her noktaya güzelce temas etmişsin, emeğine sağlık Kaan. Konuşma dilini yazıya aktarmak o atmosferi vermek için eskiden çok kullanılan bir dil ama okunurluğu düşürdüğü için ben de hiç ama hiç hazzetmem. Aziz Nesin'in hayatı kadar yazdıklarını da çok sevsem de dediğin gibi bazı kitapları özellikle 'şiirlerini' çok basit buluyorum :) Bu da ekonomik kaygılardan dolayı elbette, bu konuda Nesin'i Balzac'a benzetirim. Hayatta kalmak için parlak zekalarını ve kahve değirmenlerini sürekli kullanmak zorunda kalmış, binlerce sayfa yazmış iki cesur isim. İkisinin de hem muazzam hem de çöp kitapları vardır bana göre. Ben de en son Yaşar ne yaşar ne yaşamaz'ı okuyup senin kadar olmasa da biraz hayal kırıklığına uğramıştım. Böyle kitapları okumak yerine izlemeyi bin kez tercih ederim. Zaten hepsinin filmi de oluyor eski bile olsa :) Bundan sonraki kitaplarda keyifli okumalar hocam.
Kaan okurunun profil resmi
Evet, Balzac'ın da benzer olduğunu duymuştum. Neyse ki Aziz Nesin, Balzac gibi savurgan değilmiş. Bununla birlikte bu tarz eserlerin filmini izlemenin daha güzel olduğuna kesinlikle katılıyorum, misal ilk aklıma gelen Zübük. İbretlik bir film ve malesef bizim ülkede ilelebet ibretlik kalacağa benziyor. Umarım yanılırım. Beğenmene ve düşüncelerini benimle paylaşmana çok mutlu oldum hocam. :) Ben de keyifli okumalar diliyorum.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.