ÖZELLİKLE İSTANBUL’UN tanıklık ettiği
mevsim normallerinin üstünde sıcaklıklar ve geçmiş yıllarla oranlandığında fazlasıyla kurak geçen bir kış. İzmir’de metrekareye bir günde düşen 155 kilogram yağış. Kâh şurada kâh burada
kendini gösteren, daha önceleri sadece
adını duyduğumuz hortumlar. Bunlar,
gözle görülebilir olanlar. Arka planda,
değişen göç zamanları, ısınan hava
nedeniyle yavaş yavaş daha serin böl-
gelere kayan türler ve daha nicesi var.
Artık kafamızı kuma gömmekten
vazgeçme zamanı. İklim değişikliği-
nin gözle görülür etkilerini yadsımak,
sadece bir–iki yıl sonra bizi neler bek-
lediğini bilmemekle sınırlı kalmıyor,
bizden sonrasının da yok sayılması
anlamını taşıyor.
Gençlerimizin, çocuklarımızın, ço-
cuklarımızın çocuklarının yarınlarında
karşılarında, yeterince zarar verdiğimiz
hâlde hâlâ güzelliğini ve yaşanabilirli-
ğini koruyan gezegenimizin ez azından
bugünkü hâlini bulması için, bugün
aldığımız nefesi hak etmek için, ya-
rınların ve yarınların da yarınlarının
nesilleri de nefes alabilsin diye birey
olarak hepimize çok iş düşüyor.
Değişim bireyde ve evde başlıyor.
Gereksiz ışıkları kapattığınızda, çöpü-
nüzü ayrıştırdığınızda, sadece poşet
ve pipet kullanmaktan kaçındığınız-
da, hatta bulduğunuz bir karış toprak
parçasına ağaç diktiğinizde ya da
ağaçlandırma çabalarına verdiğiniz her
destekte, dünyaya kazandırdıklarınız
ölçülebilirin çok ötesinde.
Ve tabii, musluklarımızdan altın
akıyormuşçasına dikkatli kullanıp,
tek bir damlasını dahi gereksiz har-
camamamız gerekirken, hoyratça boşa
akıttığımız su. O su ki, sonsuz dön-
güsü içinde bizim olduğu gibi bizden
sonrakilerin de yaşam kaynağı olacak;
işte özellikle ona birey olarak sağlaya-
cağımız katkının haddi hesabı yok.
Dünya Su Günü için hazırladığımız
ve ülkemizin en büyük beş ilini odağa
alıp, ülke genelinde kullanım amaçla-
rına göre baraj doluluk oranlarına yer
verdiğimiz Türkiye’nin Suyu harita-
mız, yeraltı suyu kaynaklarımızdaki
azalışın boyutlarını da gözler önüne
seriyor. Evet kapak konumuz Mars
ve teknolojide geldiğimiz son nokta-
da, yaşanabilirlik ya da geçmişte de
olsa üzerinde yaşam barındırabilirlik
konusunda Kızıl Gezegen’i deşmeye
devam edeceğiz.
Ama bugün karşımızda çok net bir
gerçek var: Başka Dünya yok. Ona çok
ama çok iyi bakmanız dileğiyle...