Gönderi

kum tanesinde görebilmek dünyayı, ve cenneti vahşi bir çiçekte… sonsuzluğu avuçlarının içinde tutabilmek, ve ebediyeti bir saatliğine. kızıl göğüslü bir nar bülbülü kafesin içinde, boğar tüm cenneti büyük öfkeye; kumrular ve güvercinlerle dolu bir yerde , parçalar cehennemi, bir daha birleştirilemezmişçesine. aç bir köpek sahibinin elinde, haber verir yıkılışını devletin; yollarda helak edilmiş bir at, yalvarır tanrıya insanoğlundan intikam için; her çığlığı avlanan o tavşanın, aslında düşen gözyaşıdır yiten aklın. bir tarla kuşu kanadı kırık, sessizliğe boğar şarkısını üç başlı meleğin. insanoğlu eğlencesi üzerine dövüşe hazırlanmış bir horoz, ürkütür yükselen güneşi. her bir ağıtı kurdun ve aslanın, bir insan ruhunun cehennemden yeryüzüne inişi. orada ve burada gezişi bir vahşi geyiğin, tek koruyucusu insan karakterinin. halk tarafından hor görülmüş bir kuzunun kanı, ve her şeye rağmen bağışlayışı cellatını… haykırışı yarasanın gece çökerkenki, terk edişi inançsız bir zihniyeti. ve yine gece çökerken bir baykuşun gelişi, inançsızın korkusunun dile gelişi. küçük çalıkuşunu inciten adam, sevilmeyecektir hiçbir zaman başka bir adam tarafından. bir öküzü bile hiddete boğabilen adam, sevilmeyecektir hiçbir zaman başka bir kadın tarafından. sineği öldüren yaramaz oğlan, tadacaktır düşmanlığı bir örümcek tarafından. mayıs böceğinin ruhuna işkence eden adam, kendine bir kulübe dikecektir sonsuz gecenin ışığında; yaprağın üzerindeki tırtıl, tekerleyecektir kederini meryem’in. ne renkli kelebeğin canına kıy, ne de güçsüz güvenin canına; çünkü kıyamet günü, gitgide yaklaşmakta… geçemez kutup ayısının engelini, atını savaş için eğiten kişi. besle ki dulun kedisini ve dilencinin köpeğini, büyüt gitgide kendi açgözlü bakışlarını. alacağı yazının şarkısını söyleyen bir sivrisineğin, tek zehri iftiranın dilinden konuşanın; haddinden fazla bir imrenmenin ayağının teridir olsa olsa, zehri yılanın ve semenderin. bal arısınınki ise, fazla değildir kıskançlığından bir sanatçının. prensin kafkanı ve dilencinin cüppesi, acınasılığının çantasının zehirli mantarları. yalnız ve yalnız kötü niyetle söylenmiş bir gerçektir, söylenebilecek bütün yalanları tek başına alt edebilen. keyiften ve kederden ibaret insanoğlu keyifsiz veya kedersiz de olmazdı zaten yaşamın tadına varılabilir ancak, …ve ancak bu bilindiği zaman. keyif ve keder iyi bir örgüdür, bir kıyafettir kutsal ruha; çünkü dolaşır her acı ve özlem, sıkı dokunmuş keyiften ibaret bir ipliğin etrafında. kundak bezlerinden fazlasıdır bebek dediğin, bebek dediğin bundan çok daha fazlasıdır bütün insanlık diyarında, zaten bütün araçlar da, her çiftçinin elinin anlayabileceği şekilde doğmuştur aslında. ve akan her gözyaşı sahibinden, büyür, bir bebek olur sonrasızlıkta; gözlerinden kaçmayan, fakat haz duymaya devam eden kadınların anlayışında. melemeleri, havlamaları, böğürmeleri ve kükremeleri, dalga dalga vurur cennetin kıyılarına. intikamı hatırlatır ölümün ülkesine, bir bebek hatırlatır kocaman bir asanın aşağısında. dilencinin havada süzülen kıyafetleri, cennetin gözyaşlarının bir sefaleti. bir asker ki kılıç ve silahlarıyla kuşanmış kötürümce saldırır yazın güneşine. çok daha değerlidir yoksulun çeyrek penisi afrika kıyılarındaki tüm altınlardan bir büzük akçe cimrinin ellerinde alır ve satar garibin toprağını, ama eğer daha yüksek bir güç koruyorsa o cimrinin ellerini işte o zaman alır ve satar bütün bir ulusun toprağını her kim ki alay konusu eder bir bir çocuğun inancını işte o alay konusu olur yaşamda ve ölümde her kim ki şüpheyi sokar bir çocuğun aklına, kurtulamaz çürüyen mezarında ama her kim ki saygıyla karşılar bir çocuğun inancını o zaman galip gelir cehenneme ve ölüme çocuğun oyuncağı ve yaşlı adamın mantığı iki farklı mevsimin bir sanatı şüpheci, sinsi sinsi oturan bilemez, asla doğru cevabı. kim ki yanıtlar şüphenin selamını ortaya çıkarır bilginin aydınlığını. gelmiş geçmiş en güçlü zehir, caesar’ın defne tacının eseri. ama o bile yenemez, nasıl tahrip edebilir ki kuşanılmış bir zırhı? ancak altın ve mücevherler süslediğinde sabanı, bütün oklar imrenecek, barış dolu sanata! bir bilmece ya da cırcır böceğinin kanat çırpışı, uygun bir cevaptan şüphe edebilmek içindir. karıncanın adımı ve kartalın yolu aksakları bile felsefeye karşı gülümsetebilir. ve gördüğü şeyden şüphe eden, ne yaparsan yap, inanmayı seçmeyecektir. eğer güneş ve ay ise şüphe eden, o zaman derhal sönecektir. bir tutkuya sahip olmak kişiye iyi gelebilir, fakat tutkuysa kişiye sahip olan bu hiç iyi değildir. fahişe ve kumarbazı devletin, inşaa eder kaderini bir milletin. sürtüğün sokaklar boyu ağlayışı, örebilir kefenini yorgun ingiltere’nin. kazananın bağırışı, kaybedenin laneti, ölü ingiltere’nin cenaze arabasının önünde dans edin! her gece ve her sabah bazıları kedere doğar. her sabah ve her gece bazıları güzel neşeye bazıları güzel neşeye doğar bazıları sonsuz geceye bir yalana inanmaya itilmişiz gözümüzle görmediğimiz, bir gecenin doğup, başka bir geceye can verdiği o anda, ruh uyurken ışığın rahatlığında. tanrı belirir ansızın ve tanrı ışıktır gecenin yoksulluğunda ikamet eden tüm o zavallı ruhlara, tanrı belirir orada ve tanrı aciz bir insandır günün zenginlikleri içinde yaşayanlara.
William Blake
William Blake
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.