Zamana karşı direnmiş, -derin anlamlarından dolayı olacak ki- unutulmamış şiir parçalarının sesine kulak vermek isteyenler için muhteşem bir eser. Kitabın içinde çeşitli şiirler
ve şerhleri var. Şiirlerin büyük çoğunluğunu divan edebiyatı sanatçılarının yazdığı şiirler oluşturmakta. Cumhuriyet dönemi şairlerinin şiirleri de mevcut yani günümüzdeki şiirlerden de
bazı seçilmişler verilmiş. Ayrıca yerine göre atasözleri de yer alıyor.
Şiir. Tanımı kişiden kişiye kalpten kalbe değişen bir tür. Bana göre şiir; insanın his ve düşüncelerinin yazınsal ya da sözsel dışavurumu. Yani şiir bir aktarım. Her türlü duyguyu,
fikriyatı paylaşmak. Geçmişten günümüze insanların başından türlü türlü olaylar geçmiş. İnsan aşka düşmüş, insan haksızlığa uğramış, insan gurbete esir olmuş, insan ayrılıklarla
boğuşmuş, insan ... diye daha bir sürü şeyi sayabilmek mümkün. İnsanın başından bu kadar olay ve olgu geçince his ve duygularımızı -belki daha çok- acılarımızı kendimizden başkasına
aktarabilmek, hissettirebilmek için ya da daha değişik sebeplerle şiire başvurmuşuz. Biraz geriye gidelim, mesela divan edebiyatı. Bazı şairler Allah aşkını anlatmak için şiirler
oluşturmuşlar,
bazıları maddi aşk için, bir dilber için beyitler sıralamışlar, bazıları dünyayı anlamlandırmak için hikmet dolu cümleleri nazma çekmişler. Yani demek istediğim farklı farklı duygular,
düşünceler, fikirler için bir araç olmuş şiir.
Bazen bir olayı ya da bir olguyu verebilmek için yazar, sayfalar dolusu yazar.. yazar.. yazar. Bazen de tek bir mısra söyler o sayfalar dolusu anlattığının yerini tutan. Bu bakımdan bir
ekonomikliği de vardır şiirin; az sözle çok şey anlatmak.
Bu kitabı bir solukta okuyup geçemedim. Bunun sebepleri arasında hem vaktimin olmayışı hem de dinlene dinlene, demlene demlene okumak isteyişim var. Bazen bir beyit üzerinde durup
şöyle uzaklara bakıp dalıp gidiyorsunuz. İşte o zaman şiir amacına ulaşmış diyebiliriz. Çünkü bence kalbinize ve beyninize dokunan düşünceleri anlamlandırmaya çalışmak buradaki asıl mesele.
Bu antoloji niteliğindeki kitabı okumak benim için tam anlamıyla bir yolculuktu. Şiir ülkesine yapılan bir yolculuk. İlk önce ürkek bir edayla ilk adımımı attım sonra bu ülkenin atmosferi
o kadar tanıdık ve benden geldi ki korkmadım yürümeye başladım. Bu ülkeyi gezerken adını duyup biraz aşina olduğum şairlerin his diyarlarından geçtim. Baki'nin Fuzuli'nin Nedim'in
, Necati'nin ve daha nicelerinin duygularını, fikirlerini anlamaya çalıştım. Daha sonra koşmak istedim, çünkü bu şiir ülkesinin keşfedilmeyi bekleyen o kadar değerli şiirleri vardı ki.
Her mısrada her beyitte bir şeyler katılıyordu benliğime. Ben bu yolculuktan çok memnun kaldım. Dimağımda hala şiir tadı var atmosfer hala şiir kokuyor.
(Buradan sonrası spoiler özelliktedir.)
Şimdi "Unutulmayan Mısralar El Kitabı"nın bende derin tesirler bırakan o beyitleri sizinle de paylaşmak isterim;
"Aşk kim rûha gıdadır ne yenir ne yutulur
Bir demir leblebidir çiğneyene aşk olsun"
(Şinâsi)
"Dört kitabın mânâsın okuyup tahsîl ettim
Aşka gelince gördüm bir uzun hece imiş"
(Yûnus Emre)
"Bil illeti kıl sonra mudâvâta tasaddî
Her merhemi her yaraya derman mı sanırsın!"
(Ziyâ Paşa - Önce hastalığı bil sonra onu tedaviye başla. Her ilacı her yaraya derman zannetme.)
"Gönül Hakk'ın nazargâhı, nazâr eyle nazargâha
Nazargâhında buldular erenler vuslatullâha"
(Lâedrî: Sahibi meçhul) İnsan gönlü Allah'ın insanı gözlediği yerdir; sen de gönle bak, ona önem ver! Zira Allah'a erenler Allah'ı orada, yani kalplerde buldular!
"Nitekim eğlencesidir mâl ü servet câhilin
Ehl-i irfânın da mâl-i bîşümârıdır kitâb"
( Latîfî - Mal ve servet cahilin eğlencesi iken kitap da irfan sahiplerinin sonsuz servetidir.)
Elbette ki daha birçok beyiti çok kıymetli buldum ama inceleme daha fazla sürmesin diye burada bitiriyorum. Kitabı okuyacak olan dostlara iyi okumalar diliyorum :)