Gönderi

104 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 hours
"Zincirle" Bağlandık, "Cıs" ile Dağlandık...
“Wells, kısa öyküyü, yarım saat içinde okunabilen kısa bir kurmaca metin olarak tanımlamıştır. Kimi zaman kısa öykünün babası olarak anılan Poe, “tüm komposizyon içinde, gerek doğrudan, gerek dolaylı biçimde, daha önceden tasarlanmış tek bir sözcük bile bulunmamalıdır,” diye belirtmiştir. Çehov'un görüşüne göre de, bir öykünün başlangıcı ya da sonu olmamalıydı. Fakat yazarlara hep şu anımsatmada bulunmuştu: Eğer öykünün başında, duvara asılı bir silahtan söz edilmişse, bu silah eninde sonunda patlatılmalıydı. John Hadfield'in kısa öykü tanımı ise, “uzun olmayan bir öykü” biçimindeydi. “ Genç Sir Hugh Walpole ise şu saptamada bulunmuştur: “Bir öykü, öykü olmalıdır: gerçekleşen olayların bir tutanağı işlevini görmelidir, içinde beklenmeyen gelişmeler barındırmalı, gerilim yaratarak okuru bir düğüme göndermeli ve doyurucu bir çözüm sunmalıdır.” Jack London, kısa öykünün “kısa, öz, canlı ve ilginç” olması gerektiğini belirtir. Elizabeth Bowen, haklı olarak somut bir tanıma yanaşmadan, “kısa öykünün en temel gerekliliğinin "somutluk” olduğunu söyler. “Kısa öykü, yazarı zorunlu olarak yazma eylemine iten geçerli bir izlenim ya da algıdan kaynaklanmalıdır." (...) “Hemingway'in, Amerika'daki editörlerin neredeyse yarısı tarafından kabul edilmeyen “Fifty Grand" adlı öyküsünü havada kapan Ellery Sedgewick, kısa öykünün “bir at yarışı gibi” olduğunu ileri sürer. “Önemli olan başlangıç ve bitiş noktalarıdır.” Son olarak, A.E. Coppard, ortaya koyduğu tüm yapıtlarının kuramsal temelini, yazılı metinlerin öykü, anlatılan metinlerin de masal olduğu ayrımına dayandırıyor. Yukarıda öykü ile ilgili alıntıladığım metin H.E. Bates’in “Kısa Öykü” kitabında geçmektedir. Öykü ile ilişkimin çok fazla olmaması, öyküyü daha fazla nasıl sevebilirimin üzerine gittiğim bir dönemde edindiğim kitaplardan bir tanesiydi. Öykünün birçok tanımı var lakin, en bilinenden, en bilinmeyen yazarın söylemlerine baktığımızda hepsinin farklı bir görüşü var, ortada buluşma pek gözükmüyor. Hızlıca belirteyim, Cıs yukarıdaki her bir tanımı içinde barındırıyor. Sevgili Hakan Sarıpolat’ın öykülerini kendisini tanıdığımdan itibaren önüme çıkmaktaydı ve 1k’da paylaştıkça okumaktaydım, daha sonra dergilerde de yazmış, öyküleri beğenilmişti. En sonunda emeğinin karşılığını kitabı ile taçlandırdı. Yaşadığımız dönemde kitap yayınlamak çok zor değil, ismi bilinmeyen birçok yayınevinden ve genelinde parası verilerek kitap çıkarmak kolay iş, basit bir editöryel işlemden geçer ve yayınlanır. Lakin "CIS" öyle bir öykü kitabı değil, hem çıktığı yayınevi itibariyle hem de içeriği itibariyle, öykü severlerin damaklarında oldukça iyi bir tat bırakıyor, en önemlisi emek kokuyor. Öykü yazmak da, okumak da zor iş bana göre. Özellikle kısa öykünün içine girebilmek, yazarın anlatmak istediğini özümseyerek anlamak ve düşünmek her okurun harcı değil. Uzun uzun yazılan romana göre, öykünün işi daha zor, çünkü okuyucunun ilgisini kaydırmadan, sıkmadan, hızlıca anlatmak istediğini anlatmalıdır. Kitabın içeriğinde olan öyküleri kendimce puanladım, bu puanlama elbette tamamen bana ait olmakla birlikte, her okur için farklı duygular uyandıracaktır. Zincir – 9/10 Satılık Melek Tüyü – 9/10 Leyla Kokusu – 7/10 Kuyruk Acısı – 7/10 Kelebekler – 9/10 Evde Unutulan Bir Çift Göz – 7/10 Atlı Karınca – 7/10 Cıs – 8/10 Verdiğim puanlara göre en beğendiğim öyküler Zincir, Satılık Melek Tüyü, çok kısa olmasına rağmen beni ikinci kez okutturan ve üzerine düşünmemi sağlayan Kelebekler ve kitabın da minimalist kapak tasarımına konu olan Cıs. Hissederek okumak gerek öyküyü, burada iş okurdan önce yazara düşüyor, okuru öykünün içine almalı ve bırakmamalı, peki bu kitap okuru öykülerin içinde tutuyor mu? EVET! Öykü sever bir okur, bu kitabı eline aldığında rafa geri koymayacaktır, merak ettiği için alacak ve geri kalan öyküleri de okuyacaktır. Öykü üzerine eğilen, öykü ile iç içe geçmiş okurların, kitaba yaptığı incelemeler daha teknik olmakla birlikte, benim gibi okuduğu metinden aldığı duyguyu başka bir okura geçirmek isteyen okurun yaptığı inceleme daha duygu, düşünceye dayalı oluyor. Sevgili
Hakan Sülün
Hakan Sülün
’in öykü kitabını gerçekten çok beğendim ve elimde bulunan öyküleri tekrar okumak için içime heves aşıladığını bildirmek isterim. Unutmadan, Zincir öyküsü beni alıp, Yaşar Kemal’in Kuşlarda Gitti Öyküsüne götürdü. Her öyküde bir hayalin içindeydim, biraz tebessüm, biraz üzüntü içinde git gel yaşadım. Bana hissettirdikleri için yazılan her bir öyküye şükranlarımı sunuyor, öykülere imzasını atan Hakan Sarıpolat’a da kitabı için teşekkürlerimi iletiyorum. Daha yolun başı, gidecek çok yol var, bazen engebe dolu, bazen zikzak, bazen de yokuş, asla vazgeçme, yazmaya devam, ellerin dert görmesin. Sevgiler.
Cıs
CısHakan Sarıpolat · İthaki Yayınları · 2021374 okunma
··
306 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.