Gönderi

519 syf.
·
Puan vermedi
Ölü Ruhlar Ormanı ve Siyah Kan kitaplarından sonra okuduğum 3. Grange romanı. Üç kitabı dörder yıl arayla okumama rağmen bende bıraktığı etkiden hiçbir şeyin eksilmemiş olduğunu farkettim. Öyle ki diğer romanlarda olduğundan daha çok gerildim hatta göğüs kafesimin sıkıştını fark edip kısa molalarda uzun soluklar alarak devam ettim romana. Romanda Tanrı ve Şeytan suretlerinin savaşını çırılçıplak göz önüne seriyor Grange. Bir inançlı olarak Şeytan imgesi artık daha korkutucu ve dehşet verici benim için, kitabı okuduktan sonra Faust’a dekadanca demekten kesinlikle çekinmez oldum. Kitabın ana karakteri olan, gerçeğin peşinde doğru olanı gözeterek koşmaya çalışan Descartesçi yüzbaşı Durey’i olay mahalinde sıklıkla göreceksiniz. Grange sayesinde empatiüstü şekilde Durey yerine siz koşacak ve siz üşüyeceksiniz. Ve Luc sayesinde fanatizmi belki kendi zihninizde tekrar tartıya alacaksınız. Gerilmek isteyen ve soru işaretleri arasında dolanmaktan hoşlanan zihinler kesinlikle okumalı. Fakat beni tatmin etmeyen birkaç tutarsızlık olduğunu düşünüyorum romanda SPOİLER UYARISI veriyorum bundan sonrası için ...> Manon’un, Durey’in evinde kaldığı sırada sık uyumasının bir kapıya ulaşacağını düşünüyor ve bekliyordum. Polislerin evin yakınında nöbette araba içinde uyuyakaldıkları sırada Durey onları uyarıp arabasına yöneldiğinde içerde belli belirsiz kendisine birinin baktığını hissettiğini belirtmişti. Hikayede burası bomboş kaldı. Ne Luc ne Manon hiçbir şey geçmedi Durey’in eviyle ilgili kitap sonunda. Ayrıca Durey, Manon soruşturması için gittiği ilk mekanda kilisede; kendisini bir gözün izlediğinden söz etmişti. Evet! Kendisini gizlice izleyen bu gözün kim olduğu muğlak kalmış gibi hissediyorum! Işıksızları koruyan kimdi? Luc? Hayır. Çatlak doktor? Hayır. Hikaye bu noktada çok eksik. Kitap sonunda her şey çözüme kavuştu ancak bir kişiyi atlamışlar gibi hissettim. Bir kişi gözden kaçmış sanki (bu korkutucu, kitap bitiyor ama hâlâ parmak tetikte hissi). İkincisi çıkacak bir film gibi bitti kitap. Sanki Durey silahını kabzasına yerleştirirken ve gri saçlı pederle vedalaşırken asansörcü onları uzaktan izleyecek ve sinsice gülümseyecek; kamera yavaşça asansörcünün elindeki likite ya da aziz mikail kolyesine odaklanacak gibi bir sahne. Grange kitabı erken bitirmek istemiş sanılıyor. Bir sürü gizem yarattı ve başından beri tahmin edilebilir olan Luc’e bıraktı tüm olayı. Çok basit bir örgüyle hem de. Işıksız kızın sorgu esnasında mastürbasyon yaparken Durey’in aldığı kötü koku, odanın soğukluğu, hiçbiri açıklığa kavuşmadı ya da bir daha değinilmedi. Durey bunun bir sanrı olmadığına emindi oysa; dolayısıyla ben de emin oldum. Biraz mistik düşününce de, kitabın da etkisiyle insan iki kat korkuyor. Grange de kitabı bitirmeye korktu ve gizemli bir izleyen-göz ile baş başa mı bıraktı hepimizi acaba, fikriyle... :)
Şeytan Yemini
Şeytan YeminiJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20196,3bin okunma
·
128 görüntüleme
B☆ okurunun profil resmi
İncelemeniz kitabı bana, baştan sona hatırlatmaya yetti, gerçekten bu güzel kitaba bu güzel inceleme yakışırdı. Yüreğinize sağlık
Yağmur okurunun profil resmi
Çook teşekkür ediyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.