Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Küresel Güçlerin Döviz ve Ambargo Oyunları İle Kurumları, Hükümetleri ve Dünyayı Manupüle Etme Çabaları Hakkında (2) 1997 Yılının 4 Nisanında Hakk’tan emri alıp uçmağa varınca Başbuğ Onun yanından hiç ayrılmamış, her çileye katlanmış, her türlü cefayı beraber göğüsleyip, davayı omuzlamış her devirde MDK, MKK ve MYK’sında yer almış, Başkanlık Divanında ya Genel Sekreter ya Genel Başkan Yardımcısı olarak hep yanında bulunmuş bir ismi, Devlet Bahçeli’yi başına geçmeye layık gördü, Lider olarak seçti Ülkücü, Milliyetçi Hareket... Emaneti ve vebalini yüklenince, kendisinin Türk siyasetine hediye ettiği “Önce Ülkem ve Milletim, sonra partim sonra ben” sloganı ile yola çıktı Devlet Bahçeli... Başbuğunun izinden, milim şaşmadan, Ülküsünden zerre taviz verip sapmadan, onun rotasını çizdiği yoldan çıkmadan, bayrağı daha ileriye taşımak için gecesini gündüzüne kattı, yetmedi ertesi günden ödünç aldı, dur durak demeden, nefes alıp dinlenmeden çalıştı çabaladı MHP’nin yeni Lideri “İktidar olmak için başka yerlerden ne destek arar, ne icazet alırız Milletimden başka gönlüne girmeyi hedeflediğimiz bir yer yoktur. Biz iktidar olmak için ancak ve ancak yüce Türk Milletinden icazet alırız” diyerek ilke belirleyip yola çıkınca, Milliyetçi düşünceyi iktidara taşıma fikrinden taviz vermeyeceği de anlaşılınca, gard aldı kendine karşı, bunun tam tersini uman çevreler... Diş bilediler, Kılıç kuşandılar, Savaş açtılar Tökezletmek için her yola başvurdular... Önce medyada kota koydular, yok saydılar, milletin gözünden gizlemeye kalktılar... Yılmadı Devlet Bahçeli “Medyaya sözümüz varsa söyleriz yayınlarlarsa yayınlarlar yayınlamazlarsa canları sağ olsun deriz çizmelerimizi giyer Anadolu’yu karış karış gezer, Milletimizle buluşur diyeceğimizi yüz yüze söyleriz” dedi... Öyle de yaptı... Sabah ezanıyla besmeleyle çıktı yola dere tepe aştı, yatak yüzü görmeden Edirne’den Kars’a, İzmir’den Van’a, Bitlis’ten Ardahan’a, Sinop’tan Mersin’e kadar ulaştı. Toroslardan, Karlı dağlara, ortasından, içine, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine Yurdu köy köy mezra mezra baştan sona dolaştı... Öyle ki programında olmasa da o güzergâhtan geçeceğini haber alıp bekleyen, kendisini karşılayan vatandaşını kırmadı. Soğuk kış gününde sobada demlenmiş çay eşliğinde köy kahvelerinde gecenin kimi zaman ikisinde kimi zaman üçünde toplamda kiminde beş, kiminde on, kiminde on beş kişiye davasını, hedeflerini anlattı... Yola çıkarken üç araçla başlayan yolculuk Kendisine eşlik eden önceleri onlarca araca, sonra yüzlercesine 1999 seçimlerine giderken kilometrelerce karşılama konvoylarına ulaştı... Köy kahvelerinde beş on kişiyle kurularak başlayan mütevâzi sohbetler katlandı Meydanlar yüzbinlerle dolup taştı. Her türlü engele rağmen milletin gönlüne girmeyi başaran MHP Lideri Devlet Bahçeli; 18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinde Ülküdaşlarının da büyük katkısıyla Hareketini yüzde on sekizlik oy oranıyla sağın birinci partisi olarak sandıktan çıkartmayı başardı. Türk Milletinden aldığı icazet ve yetkiyle Milliyetçi Hareketi iktidara taşıdı... 1995 Seçimlerinde aldığı yüzde 8,5 oyla ülkedeki yüzde 10 barajını aşamayarak TBMM'ye giremeyen Milliyetçi Hareket Partisi 18 Nisan 1999 seçimlerinde oylarını yüzde yüzün üzerinde artırarak Türk siyasi tarihinde bir rekor kırdı. Böylelikle; Siyasi hayatımızın 17. koalisyon hükümeti 28 Mayıs 1999 tarihinde DSP, MHP, ANAP ortaklığıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin 57. Hükümeti olarak kuruldu. Ve, MHP 21 yıl sonra hükümete girdi. 3 Kasım 2002 tarihine kadar devam eden 57. Hükümet Türkiye Cumhuriyetinin en uzun süreli koalisyon hükümeti olarak ta tarihe geçti. 12 Bakanlığın ve bağlı kuruluşlarının sorumluluğunu üstlenmişti bu hükümette Milliyetçi Hareket Çok geçmeden Ağustos ayında asrın depremi ile karşı karşıya kaldı Türkiye, birkaç ay sonra da yenisiyle Ülkenin ekonomik lokomotifi olan şehirleri yıkıldı on binlerce vatandaşı hayatını kaybetti MHP’nin on iki bakanlığının tümünün de birinci derecede sorumluluk alanına giriyordu depremin ortaya koyduğu etkisi ve çıkarttığı acı faturası... Japonya; Kobe depreminin yaralarını üzerinden on yıl geçmesine rağmen saramamışken Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin öncülüğünde nefes almadan çalıştı ilgili bakanlar, önce yaralar sarıldı kışa girmeden geçici konutlara bir yıl içinde de kalıcı konutlarına yerleştirildi mağdur vatandaşlar. Türk ekonomisine de faturası ağır oldu yaşanılan bu iki büyük depremin... Türkiye 1994 yılında İMF’den kredi çekmiş 1996 yılında AB’ye girmeden Gümrük Birliği’ne girmiş hiçbir karar organında yer almadan uygulayacağı yaptırımları da peşinen kabul etmişti Çiller hükümeti döneminde... 1994 yılında alınan kredinin geri ödemesi, aradan geçen 5 yıl sonra bir yandan depremin ağır etkisi ile diğer yandan daha önce atılan uluslararası anlaşmaların menfi yüküyle uğraşan MHP’nin ortak olduğu 57. Hükümet dönemine denk geldi... Millet lehine iyi niyetle almaya kalkılan her kararın karşısına daha önceki iktidarlarca atılmış imzaların Uluslararası bağlayıcılığı çıkıyordu iktidar ortağı Milliyetçi Hareketin karşısına... Memuru gözetsen olmaz, İşçiyi gözlesen; anlaşmaya uymaz Esnafa desen; kurala sığmaz Çiftçiye destek vermek istesen Birlikteliğe yakışmaz deniyor Her adıma kota konuluyordu... Devlet Bahçeli önderliğinde yine de çalışıp, uğraşılıp bir yol bulunuyor Ekilen dekar başına verilen destekle çiftçi Anlaşmaya girmemiş maddeler üzerinden esnaf, memur, işçi eldeki imkânlar ölçüsünde desteklenerek ülkedeki her sosyal kesimin refahına yönelik çalışmalara gayret ediliyordu. MHP 57. Hükümette ortaktı ve ortaklık şartları bir protokolle liderler tarafından atılan imzalarla kayıt altına alınmıştı. Bu şartlardan birine göre de; Hükümette Koalisyon ortağı olan partiler arasında Bakanlıkların ve bağlı Genel Müdürlüklerinin yetkisine giren işlerde ilgili siyasi partinin tercihlerine, yönetimine iyi niyet protokolü çerçevesinde karışılmayacaktı. Özelleştirme İdaresi ortaklardan Anavatan Partisi’nin uhdesindeydi. Milliyetçi Hareket ve Lideri Devlet Bahçeli özellikle Ülkenin Stratejik kurumları ile Finans sektörünün özelleştirilmesine hele hele yabancıların eline geçmesine şiddetle karşı çıkıyor buna izin vermiyordu. Ziraat ve Halk Bankası başta olmak üzere devletin elindeki bankaları satın almak içinde yabancılar iştahla bekliyor sürekli baskı yapıyordu. Ortağı iyi niyet protokolünü hatırlatıp diretince; -“Madem bu kurumların illaki özelleştirilmesi gerekiyor o zaman sembolik bir ücret karşılığında Ziraat Bankasını Çiftçi Birliklerine, Halk Bankasını da aynı yöntemle Esnaf Ve Sanatkârlar Kooperatiflerine devredelim diye karşılık verince MHP Lideri Şaşırdı ilgili çevreler... Başbakan Bülent Ecevit’te bu konuda Devlet Bahçeli’yi destekleyince Zamanını beklediler ve 1994 yılında alınan kredinin geri ödemesinin sıkıştırdığı dönemde bir günde milyarlarca doları ülkeden çekerek ekonomik krizi tetiklediler... MHP’yi ve Liderini küresel istekler doğrultusunda hiçbir konuya evet dedirtemeyeceklerini anlayınca Bir bardak suda Fırtına koparttılar... “Bahçeli’yle Olmuyor”, “MHP’yle Yürünmüyor”, “MHP Her Şeye Hayır Diyor, Olmaz Diyor Set Çekiyor” Manşetleri attılar, Gazete ve ekranlardan avazları yettiğince bağırdılar Aslında olmayan gerçekleşmeyen el âlemin ve içerdeki el âlem severlerin istekleriydi... Oysa Ülkeye yıllardır kan kusturan terör sinmiş, bitme noktasına gelmiş, tek kurşun atılmadığı günlere erişilmiş, yurdun her yanında vatandaş rahat bir nefes almıştı... Nefesi daralan bu ülke üzerinde hesabı olan memleketi bölme sevdasıyla yanıp tutuşan küresel güçler ve yerli işbirlikçileriydi... MHP’nin Hükümet ortağı olduğu dönemde ismi yetmiş, Türk İslam Coğrafyası Doğu Türkistan’dan Balkanlara dünyanın her yerinde en baskısız en rahat günlerini yaşamıştı... Çünkü Başbakan Yardımcısı olarak MHP Lideri Azerbaycan’dan Türkmenistan’a, Kazakistan’dan Doğu Türkistan’a kadar Türkellerini ziyaret ediyor Dünyanın gözü önünde Kültürel, sosyal, ekonomik anlaşmalara imzalar atıyor, kendisine bağlı olan İSEDAK’ı etkin bir şekilde kullanarak İslam Ülkeleri ile de birlikteliğin temellerini güçlendiriyordu. Rahatsız etti bu durum bu tarakta bezi olmayanları, Türk’le İslam’la işi olmayıp başka rüyalar görmek için uykuya yatanları... Yıllarca iktidara gelmiş, kaynakları yatırıma yönlendirmemiş, aldığı kredileri de sıcak para olarak elinde tutarak sosyal kesimlerin kontrolünü sağlamak üzere harcayıp bu güçle ülkeyi yönetenlerin bunun faturasını da yüksek faizler olarak yine kendi vatandaşına ödetmiş iktidarların aymazlığıyla borç batağına itilmiş Ülkede yeniden tetiklenmişti kriz. Kendisinin daha önceden planlanmış olarak uluslararası bir anlaşmayı imzalamak üzere yurt dışında olduğu bir sırada düğmeye basılmış ve devreye sokulmuştu bu yeni ekonomik kriz... Devlet Bahçeli, “Türkiye kendi imkânları ile bu krizleri aşacak güçtedir” diye Çin’den seslense de kendi çıkarttıkları krizden ülkeyi çıkartmak için alel acele bir ismi kamuoyuna sundular. Bugün pek hatırlanmasa da o dönemde bir ismi Kemal Derviş’i kurtarıcı mesih diye Türk milletinin önüne koydular. Nedense kurtarmak için bu mesihler hep Okyanus ötesinden yola çıktılar... (Kısmetse devam edecek...) Mehmet Ayhan GÜNAYDIN 24 Mart 2021/Ankara facebook.com/profile.php?id=...
·
156 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.