Gönderi

"Etrâk-ı bî-idrâk" Mevzusu:
Kafaları karıştıran ve Osmanlıların Türklerden hazzetmediği intibaını yaratan önemli delillerden biri de Osmanlı kaynaklarında rastladığımız "etrâk-ı bî-idrâk" (idraksız, aptal Türkler. Ar. tek. Türk, coğ, Etrâk) ifadesidir. Aslında Türkler için nâkısü'l-idrâk (idrakları eksik) ya da nâ-bekâr (başıboş) gibi başka küçültücü sıfatlar da kullanılmasına rağmen, milletimizin daha çok "bî-idrâk" lafına içerlediğini gözlemlemek mümkün. Bu duygusal reaksiyonun sağlam bir metodolojiye dayanmadan bağlamından koparılmış bir ifadenin yanlış değerlendirmesi olduğunu ispatlamak aslında oldukça kolay. Tarihî metinlerdeki ifade ve kavramların yüzyıllar arası yolculuk yapması yöntem açısından oldukça sakıncalıdır; kendi yaşam süremizde bile bunların anlamlarının nasıl yavaş yavaş değiştiğini fark etmemiz mümkün. Zaten tarihçiyi bir sosyal bilimciden ve sosyologdan metot olarak ayıran da biraz bu yavaş değişim sürecini daha iyi kavrayabilecek ve hatta kaynakların dikkatli bir tetkikiyle gözler önüne serebilecek konumda olmasıdır. Ancak, bizde tarihçilik sahaflıktan bozma bir antikacılık, bilgiyi silah olarak gören bir malumatfuruşluk ve divan edebiyatı şairleri gibi kısıtlı bir formatta eski kelimelerle güzelleme yapmak sanıldığı için, tarihçimiz ve dolayısıyla tarihimiz, alametifarikası sayılabilecek bu özellikten ve belki başka bir ifadeyle en etkili silahından tamamen mahrum bırakılmış durumda. Oysa kaynakların üstünkörü bir okuması bile burada aptal olarak adlandırılan "etrâk"ın imparatorlukta yaşayan tüm Türklere yönelik olmadığını; bazen göçebe bir yaşam biçimini benimsemekte ısrar eden, yerleşik hayata geçmekte ve vergi ödemekte ayak direyip isyan eden grupları kastettiğini açık edecektir. (...) Osmanlıların bu "idraksız"larda hoşlanmadığı şey ise ırkları ya da konuştukları dil değil, merkezî hükümetin fiskal ve idaresel hesaplarını bozan yaşam biçimleriydi. Bunlar bir de onaltıncı yüzyılda işi Osmanlıların can düşmanı Safevilerin peşine takılıp şaha ağıtlar yakmaya kadar vardırınca, tam anlamıyla imparatorluğun istenmeyen adamları... içerideki İrlandalıları oluvermişlerdi.
Sayfa 146 - Kronik KitapKitabı okudu
·
10 görüntüleme
Ömer okurunun profil resmi
Bahsedilen göçebe Türkler onaltıncı yüzyıllla birlikte marjinalleşiyormuş. Bunun yanı sıra da zaten Türklerin çoğunluğu yerleşik şehir hayatına da girmiş. Sitede bazı kıymetli okurların düşüncesine ters bir savı öne sürdüğü için paylaşmak istedim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.