Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Erdemin Kaynağı Sevgi..
Sevgi önce içinde yer ettiği insana hayat verir, sonra çevresindeki yüreklere ulaşır. Bir yürek sadece belli bir yüreğe açılmışsa mecazi sevgidir, açı büyür ve gönül ufku genişler de herkese açık hale gelirse, sevgi sadece kalbi değil, bütün benliği mekan tutmuştur. Artık sevgi kalptedir, dildedir, gözdedir, kısaca hayat bütünüyle sevgi duygusunun yönettiği bir süreç haline gelmiştir ve konusu da insandır, kainattır, canlı cansız tüm varlıklardır. İnancımız bize menfaat endişesi taşımayan sevginin, ayrıcalık sebebi olacağını söyler, imanın yeri kalp, sevginin yeri de kalp iken, iman Allah'a ise, sevgide yine O'na, kullarına ve tüm yarattıklarına olmalıdır, hem de beklentisiz.. İdealler sevgiye farklı bir boyut kazandırır ki eğer inanç kökenli ise bu farklılaşma daha da ileri noktalara ulaşır, artık ayrılık gayrılık kalkar ve bir sevgi yumağı çıkar, sen ben, senin benim yoktur artık. Ben yerini Sen'e bırakır ve yürek Sen diyebilmenin hazzını yaşamaya başlar.. Sevgi temelde bütün erdemlerin kaynağıdır ve ruhun kuvvet kazandığının göstergesidir, böyle bir ruh seven ve ödevini bilen bir ruhtur, yaratılışın temeli bu sevgi ve bunun doğurduğu olgunluktan ibarettir. Sevgi bu niteliği ancak ilahi kaynaktan beslendiği zaman kazanabilir.. Sevgi ve Erdem birbirini tanımlar.. St. Augustine Erdem nedir sorusuna kısa ve anlamlı bir yanıt verir: Ordo amoris. Yani doğru bir düzene sokulmuş sevgi. Doğru şeyleri, hak ettiği kadar ve hak ettiği şekilde sevmek. Önce Tanrı’yı, sonra bizi Tanrı’ya taşıyanları, sonra tüm insanlığı, canlı ve cansız tüm varlıkları... İnançsızlıktan Hristiyanlığa uzanan çalkantılı hikayesini samimi bir dille anlattığı, hem içerdiği felsefî fikirler hem de edebî değeriyle yüzyıllar sonra dahi en çok okunan otobiyografik eserlerden olan İtiraflar adlı kitabında hayatını bu ilkeyle nasıl yeniden şekillendirdiğini anlatır bize.. Ona göre elemlerin sebebi yanlış sevmek ve yanlış’ı sevmektir. Bir şeyi gereğinden fazla ya da az sevmek; bir insanı Yaratıcı’dan çok, altını parayı ve gücü adaletten fazla sevmek gibi.. hem dünyada hem de öldükten sonra bu yanlış sevmelerin insan ruhunda bir elem olarak duyulacağını iddia eder. İtiraflar’da gençlik yıllarında yaşadığı bu sonu gelmez elemleri, derinden hissettiği aczini, insan olmanın zorluklarını ve pişmanlıklarını anlatır. Hz. İsa’yı ve onun içinde yaktığı ışıkla Yaratıcısını bulduktan sonra kalbinin bütün odacıklarını yeniden düzenler, işte bu noktada ordo amoris’i, dünyaya dünya kadar, ebedi hayata ebediyetin gerektirdiği kadar değer verme felsefesini ortaya koyar ve Tanrı’nın Şehri eserinde hem erdemin tanımını hem de mutluluğun imkânını bunun üzerine kurar.. Allah’a karşı arzunun tüm insanlarda var olduğu tezinden hareketle şunları söyleyecektir: “Bu arzu sadece benle veya benle beraber birkaç kişiyle sınırlı değildir; hepimiz mutlak olarak mutlu olmayı isteriz… ve Sen bizim sevincimizsin.. Mutlu yaşam sadece budur; Sen’den keyif almak, Sen’inle ilgili olarak ve Sen’den ötürü. Yaşamın mutluluğu Sen’den başka hiçbir yerde bulunamaz. Mutlu yaşam hakikatten dolayı sevinçli olmaktır; bu ise Sen’de, yani gerçek olanda sevinçli olmaktır… herkes bu mutlu yaşamı ister, bu yaşam ki mutlu olarak nitelenmeyi bir tek o hak eder…" Ve ekler: “Çünkü Sen bizi kendin için yarattın ve kalbimiz Sen’de ebedi istirahate çekilene dek huzur bulamayacak.” iniş çıkışları, arayışları, kayboluş ve buluşları arasında, bütün bir insanlık adına en büyük itirafı budur aslında.. Kalbimiz Sen’de ebedi istirahate çekilene dek huzur bulamayacak... O zamana kadar ise erdemin ve mutluluğun yegâne imkânını sunan dengedir “ordo amoris..” Dünyayı sevmek faniliği sevmek iken aksine, dünyayı bekâya bakan yönüyle sevmek. Sevgili’nin mektupları, eşsiz sanatı ve kendi cemâl ve kemâlini seyrettirdiği âyineleri olarak sevmek..! İnsanın, kendisini sevgilinin katına çıkaran merdivenleri sevmesi misali... Her bir basamakla vuslata bir adım daha yaklaştırdığı gibi “bana Seni gerek Seni'' "Beni araman için seni dünyaya attım, Dünyayı senin, seni de kendim için yarattım.." Ah degil mi ki “Onu bulan neyi kaybetmiştir, Onu kaybeden neyi bulmustur..?” O’nu sevmek, O’nu sevdireni sevmek..
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.