Onlar kendi elleriyle aile yuvalarını yıktılar; kendi elleriyle karılarının sütünü kuruttular. Hamile ve bebeklerini emziren zavallı kadınlar, bellerini büküp sinirlerini boşaltan madenlere ve fabrikalara gitmek zorunda kaldılar; çocuklarının hayatını ve sağlıklarını mahvettiler. Yazıklar olsun emekçi sınıfına! Masallarımızda ve eski öykülerimizde anlatılan sözünü sakınmayan, içten.., şu laf ebesi anneler neredeler? Her zaman koşuşturan, her zaman yemek pişiren, hep şarkı söyleyen, neşe saçarken daima yaşam eken, acı çekmeden küçük ve kutsal varlıkları doğuran şu tasasız kadınlar neredeler? Bugün solgun renkli cılız çiçeklere, kanı parıltısız, harap mideli, uzuvları uyuşmuş fabrika kızlarına ve kadınlarına sahibiz! Onlar güçlü arzularını asla bilemediler ve kabuklarından nasıl sıyrıldıklarını esenlikle anlatamadılar! Ve çocuklar! Çocuklara on iki saat çalışma. Ey sefalet! Ahlaki ve Siyasi Bilimler Akademisi'nin tüm Jules Simonlar'ı, Cizvitliğin tüm Germinysleri, çocukları aptallaştırmak içgüdülerini köreltmek, organizmalarını yok etmek için
kapitalist imalathanenin kirli atmosferinden daha yıkıcı bir kötülük icat edemezlerdi.