Gönderi

104 syf.
·
Puan vermedi
·
8 saatte okudu
Yolunuz açık olsun...
Tonu ruhu incelten lekelerin hikayesi, zift gibi ruha yapışan, doğmamış çocuğuna bulaşan, oradan her bakışı liğme liğme eden, her gülüşün tadını kaçıran lekelerin... Bir yanmakla çözülür mü insanın içi, sökün veriyor... En derli toplu olanları bile bir savaş alanına çeviren sevda, duldasından kirli suların aktığı tekinsiz ruhlara neler yapmaz... Şaka değil ha, harbiciyim :) "Uzun bir öykünün sonuna konan nokta gibi kıpırtısız asılı kaldı havada." nefis bir betimlemeydi bu, o canlılığı, yorulmuş bir çift kanatla düşündürmek, ucu açık bir soluk, bir an parlayıp aynı hızla sönen... "Gülbaharın kalbi oracıkta çatırdayıvermişti." Kalbin çatırdaması, okur için yeni, yazar içinse imza niteliğinde bir buluş, bununla yol kendine cücüğün değimiyle "Kör eden" bir ışık bulabilir. Son günlerde yoğun animasyon filmlere maruz kaldığımdan olabilir, işe küçük Ali İmran karıştığından beri, hep bir animasyon film izlermiş gibi okudum satırları... :) 'Satılık Melek Tüyü' gülümsetti... Anneannesi kollarında vefat etmiş bir mercimek olduğumdan (Rahmetli bana öyle derdi) melek nedir iyi bilirim. Hâlâ o bembeyaz, mütebessim çehresiyle, ruhumun mutfağında misafirler ağırlayıp duruyor... 'Kuyruk Acısı' nda, bir aksaklık vardı sanki... Geçişlerde biraz afalladım, (geçmişde ki abiyle yılan anısı ve, annenin başta bekleme düşü) belki daha uyanık olmam gerekirdi ama tökezleyerek vardım öykünün sonuna :) 'Kelebekler'... Diğerinde öldürdüğümüz yanlarımızın nasıl toprak olduğunu, aslında varolmanın sırrının başka birinin nefesinde aşikâr olduğunu... Azalmanın ve sona gelmenin ne demek olduğunu öyle iyi anlatıyordu ki, sanıyorum eserde en sevdiğim öykü buydu... Ah be, Halil öğretmenler belki de hâlâ yaşıyordur... O damla varya o damla, bazen kalbinin ateşine düşüp 'cıs' sesi çıkarıyor insanın... :) Yüzyıldır öykü yazan bir yazarın ilk kitabını okumuş gibi hissettim. Ustaydı kelimelerin söyleşisinde, ahengi bölüşen notalar gibi, daha evvel dilden dile dolaşan, tanıdık, içimizden cümlelerdi... Ben bunu biraz da kalemi tutan elin mizacına bağlıyorum, yaşadıkça biçimini sağlamlaştıran dağ gibi ruhlar vardır. Oraya neyi bağırsan çoğalarak döner size, bu bir yetenekten ziyade eğitilmiş bir bakıştır. Dişlilerini en uygun hizaya getirmek için zamanın üzerinde mesai yaptığı saatler gibi, kendini de o akışın içine dahil eden... Eserin edebi kimliğiyle ilgili çok yetkin yorumlar yapıldı, farklı yönleriyle değerlendirildi, öykü ve roman kitaplarıyla çok içli dışlı olmadığımdan ehil bir gözle bakmadığımı eklemek isterim... :) Fakât buradan okur bir arkadaşımın bu kadar güçlü bir eser çıkarmış olması, hem sevindirici hem de ümit vericiydi... Bu her okura nasip olmaz, yani yazarın ithaf ettiği kızına sevgilerini göndermek... :) İlhamınız Meriç'e, sağlıklı uzun ömürler dilerim... Yolunuz açık olsun Hakan Sarıpolat... Derin saygımla...
Cıs
CısHakan Sarıpolat · İthaki Yayınları · 2021376 okunma
··
270 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.