Ruhunuza nefes aldırın
Yaşadığımız çağın en çok öne çıkan özelliklerinden
biri teknolojinin kullanımı. Günlük hayatta bilgiye
kolay erişim beraberinde yeni öğrenme, düşünme,
iletişim kurma biçimleri getiriyor. Bazılarımız
kendini hızla yeniliklere adapte ediyor. İş hayatını
ofis dışına taşıyıp, sevgilisiyle sanal uygulamalarda
tanışıyor ve arkadaşlarıyla sosyal medyada
buluşuyor. Bazıları da not almak için kâğıt kalem
kullanmaya, telefon defteri tutmaya devam
ediyor. İster teknolojinin içinde olun ister dışında,
gerçekte ve sanal olarak kurduğumuz ağlarda
günlük ilişki şekillerimiz, çalışma düzenimiz,
yaşam tarzımız değişti. Bu geldiğimiz yeni noktada
da ihtiyaçlarımızı, sınırlarımızı, arzularımızı,
olanaklarımızı yeniden değerlendirip yeni davranış
modelleri oluşturuyoruz. O yüzden başkalarını
ve kendimizi anlamaya çalışırken değişen yeni
alışkanlıklarımızı da anlamamız gerekiyor.
Bir diğer öne çıkan özellik ise çeşitlilik. Her alanda
seçenekler bolluğu yaşadığımız bir gerçek. Bu
seçenekler içinde her gün farkında bile olmadan
seçimler yapıyoruz. Psikolojinin bir alanı, biz bu
seçimleri yaparken bilinçdışımızı etkileyerek söz
konusu ürünü almamız için gerekli stratejileri
bulmak üzerine çalışıyor. Alışverişten eve gelip
hiç ihtiyacımız olmayan ama indirimde diye
aldığımız şeyleri dolaba yerleştirirken duyduğunuz
şaşkınlık bundan kaynaklanıyor. Bir diğer alan
ise tüm bu düzen içinde gerçek önceliklerimizi,
değerlerimizi belirleme ve bu doğrultuda
hareket etme gücü kazandırma üzerinde
yoğunlaşıyor. Bir an durup çevrenize bakın.
Sizi kuşatan eşyalar, zor kapanan çekmeceler,
dolaplar, bilgisayar ekranını kaplayan klasörler, cep
telefonunda binlercefotoğraf, hâlâ
cevaplamadığınız mail’ler… Duygularımızı da
bir odayı dolduran eşyalar gibi düşünebiliriz.
Aslında ihtiyacımız olmayan, kırılmış, yıpranmış
eşyalar gibi onlar da ayıklanmayı, gerekirse
onarılmayı, parlatılmayı bekliyor. Nasıl dolap
temizliği yapabiliyorsak, ruhumuzu da aynı
şekilde ferahlatıp nefes aldırabiliriz. Olumsuzca
yer kaplayan her şeyi, yaratıcılı ğımıza olanak
sağlayan, bizi mutlu eden alanlar yaratmak için
düzenleyebiliriz. Tabii bu tek seferlik bir çalışma
değil, ömrünüz boyunca devam etmeniz gereken bir
uğraş. Ne kadar erken başlarsak o kadar iyi.
Prof. Vamık Volkan çocukların zihinlerinin
tahmin ettiğimizden daha erken yaştan itibaren
etkilenmeye açık olduğunun altını çiziyor.
Çevrelerindeki kişilerle, onların psikolojik
fonksiyonları ve rolleriyle özdeşim kurdukları
için, küçük yaştan itibaren onlara nasıl örnek
olduğumuz, hangi değerleri öğretmeyi seçtiğimiz
tahmin ettiğimizden çok daha önemli oluyor. Bu
değerler, özgüvenli bir çocuk yetiştirirken, kendini
tehlikelerden koruyabilen bir çocuk da olmasını
destekleyebiliyor