﴿ ...اَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَاَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِى بِهٖ فِى
النَّاسِ ﴾
( "Ölü iken îmân ile diriltip nura kavuşturduğumuz ve halk içinde o nur ile doğru yolda yürüyen kimse..." En'âm Sûresi, 6:122.)
dir. Bu âyetin remzi latîftir. Çünkü hem kuvvetli münâsebet-i maneviye ile, hem cifirle efrâd-ı kesîresi içinde hususî bir sûrette Risalei'n-Nur ve müellifine bakıyor. Şöyle ki;
﴿ مَيْتًا ﴾
( ölü olarak)
kelimesi tenvin, nun sayılmak cihetiyle beşyüz ederek "Said en-Nursî" adedi olan beşyüze tevâfukla, işâret ediyor ki, "Said en-Nursî dahi meyyit hükmünde idi. Risaletü'n-Nur ile ihyâ edildi, onunla hayat buldu. "
Sikke-i Tasdiki Gaybî