Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“O kitabın sonunu sen okumuş muydun?” “Hangi kitap?” “Gecenin Hikayesi,” diye fısıldadım ürpertiyle. Kocaman bir çınar ağacının altında, mürekkep siyahı bir geceyi üzerimize örtü yapmışken ve böylesine bir acının süzgecinden geçiyorken aklımda dönüp dolaşan şey o kelimelerden fazlası değildi “Sonunu okuyabilen çok az kişi olmuştu,” diye tamamladı Baran sözlerimi. Ve ruhuma kazınmış bir paragraf o sayfalardan sökülüp benim gecemin üzerine bir yıldız gibi kondu. “O kızı neden bu kadar çok sevdin anti kahraman?” Yavaşça ona dönerek gülümsedim. Amelya Efnan, Baran Tandemir’in tek kahramanıydı.Kıskanacak yüzümün olmadığı gece yarısının kalbi. “Kim bilir,” diye omuz silkti. “ Kitabın sonunu okusaydın eğer bilirdin ama hiçbirinizin o kızla yolun sonuna gidecek kadar cesareti yoktu. Hepiniz siktiğimin heriflerine kafayı takıp durdunu, Maya Efnan başkarakteri olduğu kitapta dahi okuyucular tarafından yalnız bırakışmış, ihanete uğramış bir zavallıydı.” “Bence yanılıyorsun Maya’yı o heriflerden daha çok sevenler vardı. Maya kendi kendinin sonunu hazırladı. “Sonunu okumadığın bir kitabın sonu hakkında iddialı bir yorum yapıyorsun dünyalar güzeli.” Gülümsedi.Yıldızlar yüzümü okşarken bende gülümsemek istedim.Ama bir an için gülümsemek dudaklarımda yapay bir renk gibi kalmıştı. Plastik bir renk. Sonunu bilmediğim ve asla öğrenemeyeceğim onlarca şeyden biriydi bu kitap. “Ölecek mi?” “Maya sonunda yenilecek mi?” “Sen nasıl okudun o kitabı öyle?” “Maya için ölüm bir kurtuluş olurdu, kaybetmek değil. O paragrafı hatırlasana.” “Öyleyse bana en sevdiğin paragrafı söyle gözlerimi kapatıyorum.” “Hep daha çok yakacaklar canını, sırf daha çok yaz diye. Onlar vurdukça daha çok yazacaksın. Daha çok. Hep daha çok. Bir gün yazamayacak kadar acıtacaklar canını, elinden kanlar sızarken daha çok yazacaksın. O kadar ki akan kan yazdığın mürekkebi kapatacak, o kadar ki kendi kanınla doldurup kalemi yine de yazacaksın. O son darbe öldürecek mi yoksa durdu sandığın kalbi hayata mı döndürecek sen bileceksin. En zor kararları hep sen vereceksin. Savaş bitti sandığın zaman kaybedeceksin mesela, savaş hiç bitmeyecek. Batmasaydı eğer Titanik, kimse duymayacaktı; yanmasaydı eğer anka, küllerinden doğmayacaktı.Herkes alıp başını gitmek isteyecek, sen sadece onu bırakıp...Her şeyi kendi içinde yaşamayı öğrendiğin zamanlar olacak. İçinden seveceksin mesela.En güzeli o olacak. Ve içinden ağlayacaksın, biliyor musun; dinleri ayırabilirsin,dilleri ayırabilirsin, renkleri ayırabilirsin ama bütün insanlar aynı dilde ağlar. Aynı dilde çekeriz acılarımızı,bundan kaçamazsın. İntihar etmek istersen kurtaracaklar mesela çünkü onlar herkesi kendi öldürmek isteyecek. Yaşamak koyacaklar bunun adını, sen ne demek olduğunu belkide hiç bilmeyeceksin.” “Bu, o hikayenin cümlesi değil,” dedim. “Hayır” dedi “Bunlar o kitabın yazarının cümleleri. Kitaplar yazarın filitresi gibidir.” “Kitaplar yazarların hafifletilmiş zehirleridir. Kahveye süt karıştırmak gibi mesela; içkiye meyve suyu karıştırmak, belki sigarayı ağızlık takarak içmek ya da korunarak seks yapmak gibi. Gerçek bir hikaye mi okumak istiyorsun? Kitaplarını çöpe atıp yazarını okumayı dene. Gerçekten yüzmek istiyorsan bütün kıyafetlerden kurtulup suya atlamayı dene” . . . . . . “Baran, Maya başarıyor mu?” “Gecenin Hikayesi’nin kaybedenlere bir armağan, benim deyişimle tokat olduğunu biliyor muydun?”
··
2.043 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.