İçi yolcu dolu bir gemi,ve kendini onlardan soyutlayan iki adam.Adamlardan biri geceleri geminin ön kısmına deniz havası almak için çıkar. ve bahsettiğim diğer adamla karşılaşır.Karanlık gece,Karanlık geminin içerisinde sureti belli belirsiz görülen bu adam başlarda emin olamasa da karşısındaki yabancıya içini dökmeye başlar.Kendisi bir doktor olduğunu,uzun süre Hollanda'da yaşadığını,kazandığı paraları bir kadına kaptırdıktan sonra da Hollanda'nin sömürgelerinden birine hekim olarak gönderildiğini anlatır.Başlarda kendisi de heyecanlıdır.Tropik bir iklimde yaşayacağı ve çalışmalarını, oradaki hastaları tedavi ettikçe ilerletecegini düşünür.Bir süre sonra da -bir Avrupalı olarak- bu gidişatı onu bir türlü hak ettiği yerde olduğuna ikna etmez.Sıkılır, sıkılır ve bir gün evine gelen kadının isteğiyle her şey değişir.Kadın varlıklı bir tüccarla evli ,tanınan aynı zamanda dediğim dediktir.Aşık olduğu adamdan hamile kalmış ve doktordan yardım istemeye gelmiştir.Kadının üslubu,doktorumuzu çileden çıkarınca doktor yardım etmeyeceğini söyler ve pişman olunca kadının peşine düşer.Hikayemizin adı da buradan gelmekte.Doktor çılgın ve sarhoş,öfkeli ve istekli bir şekilde kadının peşine;Amok Koşusuna çıkar.Hicbir şeyi düşünmeden bilincini kaybetmiş bir şekilde oradan oraya aranır.Sonrasi da malum.Kadının kibri,adamın her hastasından beklediği o itaati kadında görememesi sonucunda oluşan gururu her an karşımızda beliriyor ve neden diye sorgulamamıza neden oluyor.Zweig'ın hikayede insanın yardım etme sorumluluğunun,onun varoluşsal çelişkileriyle sınırlandığını belirtmesi, gerçekçi bi bakış açısı sunuyor.Kitapta belirtildiği gibi,"Sorumluluk almada bir sınır vardır ve sabrınız tükendiğinde o sınırı çekersiniz." Zweig'ın Satranç'tan sonra okuduğum ikinci kitabıydı.Yazarin kalemini çok sevdim.tavsiye ederim.Saglikla,kitapla kalın.

Amok KoşucusuStefan Zweig · Martı Yayınları · 2019111,3bin okunma

·

10 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.