Gönderi

Ruh, bedene bağlı duygularımızın hepsinin eseridir.s184
Kâinatta var olan kuvvetlerin en üstünde bulunan ruh kuvvetinin ince bir tahlili, onda üç unsurun bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu unsurlar, ümit ile iman ve aşktan başka bir şey değildir. Ümit ruhun, kaynağı olan mutlak kuvvete çevrilme, ona yönelme hareketidir; sonsuzluğun istenmesidir. Ruh, sonsuzluktan dilediği nisbette kuvvet kazanıyor. Ruh için ümitsizlik ölümdür. Ümit dua halidir. Samimi olan ve mutlak kuvvetten başkasına güvenmeyerek yalnız ona teslim olan her dua kabul edildiği gibi, ruhu bütünü ile kavrayan ve hiçbir cüz'i varlığa bağlanmayan ümit de mutlaka gerçekleşecektir. İnsana kendinden başkasını göstermeyen, kendi varlığının dışında fani kuvvet tanımayan idealin mutlaka gayesine ulaşacağı kabul edilmelidir. Her halini dua yapabilen insan, sonsuz kuvvete sırtını dayamış demektir. O kendinde pek büyük bir kuvvet taşımaktadır. Rahmet, duanın karşılığıdır. Bu yeryüzünde aleme rahmet olanlar rahmet deryasına dalmış olanlardır. İman, ümit ile kendisine çevrildiğimiz mutlak kuvvetin ruhu- muzu doldurmasıdır; ümitten ayrılmaz. Ümit, bizden ona uzanma hali, iman ise onun bizi doldurmasıdır. Iman, insan- da barınarak kendinden emin olan mutlak kuvvettir, ümidin laştığı vuslattır. Dua ve bütün güzel sanatlar ümidin eseri olduğu gibi büyük hamiyet ve fedakârlıklar, büyük ahlaki hamleler de imanın eserleridir. Fuzuli, Michel-Ange, Goethe Beethoven, Dostoyevski, Mehmet Akif ümidin büyük şairleri oldular. İmanın şahaserlerini sunanlarsa Yunus'lar, Yavuzlar ve Sinan'lardır. Bizim tarihimiz ümit ile imanın her adımda kucaklaşan muhteşem hareket eserleriyle doludur. Aşka gelince, o bizi mutlak kuvvetin bütünü ile birleştiricidir. Herşeyi unutturup mutlak kuvvetin deryasına daldıran aşın iman halidir. Aşk ruhu maddeden, maddeden faydalanmasını bilen teknikten, başkalarını sömüren kazançtan ve siyasetten uzaklaştırır, bunlarla ilgisini keser. Cüz'i varlıkları eriterek gözümüzde yok ettiği gibi zaman ve mekân gibi izafi unsurlan da ortadan kaldırır. Onu kemâl halinde bütün cüz'i varlıklar, aşktan başka olmayan tek bir şey halinde gözükürler. Gözlerin alelâde görüşü, çok kuvvetli bir ışıkla söndürülen zayıf bir parıltı gibi varlığını kaybeder. Onda gözün gördüğü çokluk kaybolur. Aşkın aydınlığında bir şey, yalnız kendisi, yalnız aşk, âlemi doldurur. Aşk halinde görülen ålem tek bir bakıştan ibarettir. Bu, dışta gibi dursa da dışsallık tanımayan bir bakıştır. İç ve dış o anda kaybolur. Biz mi ondayız o mu bizdedir, anlaşılmaz. Ayrılık da, başkalık da yok olur onda o bende barınır, onda ben kaybolur. Aşk halinde âlem, ben ve o yoktur; yalnız o vardır; ben de ondayım, âlem de ondadır Aşk, âlemleri kucaklar. İçerisinde cüz'i varlıkların hepsinin yok olduğu aşk halinde yokluk denen şey yoktur. Varlığın karşıtı olan yokluk onda yok edilmiştir. Sözle terennüm onu örseler. Aşkın ifadesi, olsa olsa bir dua olur; ondan zaman zaman sızan ümidin dile gelmesidir. Âlemin gayesi aşk olsa gerek. Her halde o kuvvetler basamağının başında ve sonunda bulunan mutlak kuvvetle birleşme ve kucaklaşma halidir. İlk başta kâinat varlıklarının sonsuz boşluktaki hareketi halinde gözüken mutlak kuvvet, kendi yaratıklarıyla adım adım ilerleyerek sonunda insanda barınan aşk halinde yine kendi kendisine kavuştu. İnsanda madde ile ruh birleşmişken maddeden sıyrılıp kurtulabilen ruh, yayından kurtulan ok gibi kaynağı olan mutlak kuvvete koşuyor. Onunla birleşiyor ve gayesine ulaşıyor. Bu birleşmenin adına aşk deniyor. Aşk, kâinatın hem başlangıcı, hem de gayesidir. Maddede kuvvet halinde gözüken aşk, sonunda maddeyi tanımayan ruha sığındı. Allah, mutlak aşkın kendisidir. Varlığın aslı da O'dur. Allah ve kâinat ikiliği, aklın icad ettiği bir hezeyandır. Aşk içinde çokluk yoktur. Çokluk sadece bizim tanıyışımıza ait bir vasıfdır. Metafizik, sonunda yerini tasavvufun aşk denemesine bırakacaktır. Hareket, VI/66, Haziran 1971 (Vo'da ayrı bir "Kuvvet" yazısı bulunmaktadır).
Sayfa 171 - 172,173Kitabı okudu
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.