Damla kedileri Bambu’nun herşeyi bu kadar nasıl iyi duyduğunu bir türlü anlayamaz. Ve sorar Bambu’ya sen nasıl bilebiliyorsun annemin geldiğini? Bambu karar verir Damla’ya duymak ile dinlemek arasında ki farkı bizzat göstermeye.. Ertesi sabah koyulurlar yola ve Bambu nasıl herşeyi duyduğunu deneyimlemesi için yönlendirir Damla’yı.. En yakınından gelen sesi hatta en uzaktan geleni farketmesi için gerçekten dinlemeye ihtiyacı vardır. Damla duyabildiği pardon gerçekten dinlediği sesleri farkedince inanamaz. Duymak ile dinlemek arasındaki ince çizgide gider gelir. Kitabın “Damla şimdiye kadar etrafı hiç böyle dinlememiş olduğuna bir kez daha şaşırdı. Seninle konuşabilmem de olağanüstü değil mi dedi Bambu’ya. Sen dinlemeye başlayınca dillenir her şey dedi bilge kedi. Yoksa kurugürültüdür en fazla. “ kısmı yeterince içine çekiyor okurken sizi. Sumru Hanım’ında kitabın sonunda bahsettiği gibi aslında kitabın temeli “Derin Dinleme” kavramına oturtulmuş. Derin dinleme nedir diye soracak olursanız, benim için gerçekten dinleme derdim. İşitmek değil kulakla birlikte kalbi ve beynide devreye sokmak. Ama şöyle tanımlanıyormuş: Derin dinleme, iç sesimiz olan hislerimize açılan algı kapısıdır. Seyretmektir ve farkındalıktır. Derin dinleme, kutsal alanı tutarak, sıkışmış bir acı veya travmayı açabilmemizi ve onu serbest bırakabilmemizi sağlar. Gerçekten birbirimizi dinlediğimiz zamanlar umarım çoğalır. Gittikçe birbirimize tıkıyoruz kulaklarımızı sokakta ki satıcıya üst kattaki kiracıya hatta otobüste ki teyzeye. Martı’nın kanat sesi denizin dalgası kedinin miyavlaması durup dinlenmeyi çok hak ediyor. Uzun lafı kısası, demek ki bizim yazarlarımız da harika kitaplar yazıyormuş. Üstelikte bambaşka bir eser yaratabiliyormuş.Emeği geçen herkese teşekkür ederim.

Damla ile BambuSumru Ağıryürüyen · Kuraldışı Yayınlar · 20204 okunma

·

16 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

FİSUN KURT