Gönderi

256 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İçimizdeki Şeytan; birbirini severek evlenen, hayata bakış tarzları, kişilikleri farklı olan iki gencin anlaşamayarak ayrılmalarını konu edinen bir romandır. Nitekim iki genç birbirlerini tanımaya fırsat bulamadan dünya evine girerler, fakat kişiliklerinin zıtlaşması ve biraz da geçim derdinden dolayı birbirlerinden uzaklaşmak durumunda kalırlar. İçimizdeki Şeytan’da Balıkesir’den başlayıp İstanbul’da son bulan aşk serüvenleri anlatılır. Bu serüvenlerde üç temel şahıs vardır: Macide, Ömer ve Bedri. Macide ve Ömer birbirlerini iyice tanımadan evlenirler. Oysa ikisi ayrı dünyaların insanlarıdır, kişililikleri birbirinin tam aksi yönünde olan insanlardır. Bu romanda aşk, para, halk, faşizm, aydın, doğa, ahlak, müzik,sanat, kuvvet,ülkü gibi kavramlar romanın içine serpilmiş durumdadır. Bu kavramlar kahramanların ağzından roman içinde dile getirilir. İçimizdeki Şeytan’da asıl konuyla alakasız ya da az alakalı kişiler, olaylar ve kavramlar bulunmaktadır. Sabahattin Ali solcu bir aydındır. Yaşadığı dönemde sağcılar, Turancılar ve bir takım kendini bilmez aydınlar Almanya’daki faşistlere ilgi duyarlar. Yazarımızın İçimizdeki Şeytan’da asıl konunun dışında yatan tek bir gayesi vardır, o da sağcılara, faşistlere, Turancılara ve bir takım kendini bilmez aydınlara ağızlarının payını vermek. Bundan dolayı bu romanı birçok çevrelerce kınama hakaretlerle karşılaşmıştır. Burada yazar bize sağcıların, Turancıların, faşistlerin gerçek iç yüzlerini, çirkefliklerini romandaki kahramanları vasıtasıyla göstermeyi kendine bir gaye edinmiştir. Nihat, İsmet Şerif, profesör Hikmet, Şair İsmet Kamil, Muharrir Hüseyin bey gibi şahıs kadrolarıyla bu gerçek gün yüzüne çıkarılır. Bu şahısların çoğunluğu hem bedence hem de ahlakça çökmüş bir vaziyettedir. Yazar bu yönüyle nesnellikten sıyrılır. Ayrıca yazarın bir ideolojisinin olması ve karşı taraftaki ideolojiye saldırmak için romanını vasıta olarak kullanması hem romanın tekniğine hem de romandaki asıl konuya büyük bir tahribat vermiştir. Romandaki kötü şahıslar ve bunların vakaları asıl konuya adeta ince bir ip gibi tutturulmuştur. Romandaki şahıs kadrosu içindeki zıtlıklar en çarpıcı bir biçimde ortaya konmuştur. Ömer iradesiz, kararsız, kaypak, inançsız bir tiptir. Yaşamı yapılması gereken boş bir iş olarak görür. Nihat için ise herkesten daha iyi yaşamak, diğer insanlara hakim olmak en büyük idealdir. Nihat için kuvvetli olmak her şeyden üstündür, bu yolda ona göre her şey caizdir. Macide temiz, atılgan, duygulu, kurallarından ödün vermeyi hazmedemeyen, zeki, ölçülü bir kızdır. Henüz hayatı ve toplumu tanımaz. Veznedar Hafız’ın yaşam görüşü ise yerine oturmuştur. Bedri sol görüşlü olarak karşımıza çıkar. Sağcı aydınları ve onların düşüncelerini bilir. Nihat, İsmet Şerif, profesör Hikmet gibi kimseler ise sağ görüşlü kimselerdir. Bedri pek fazla konuşmayan, emeği ile hayatını idame ettiren, bilinçli, iradeli, dürüst, araştırıcı bir kimsedir. Arkadaşlarına yardım etmeyi sever. Ömer ise halktan kopmuştur ve sağcılar arasında sorumsuzca, bilinçsizce yaşar. Zeki olmasına rağmen iradesizdir. Çevresindeki insanlara dur diyemez ve onlarla sürüklenir gider. Kendi deyimiyle içindeki şeytana bir türlü dur, diyemez. Ömer burada yarı aydın kimseleri temsil eder. Romanda gözümüze çarpan başka bir husus “rastlantı sıklığı”dır. Ömer’in uzun süre sonra Emine teyzesine rastlaması, onun yanında Macide’nin bulunması, Macide ile akraba olduğunu öğrenmesi, Macide’nin yıllar sonra bir gazinoda Bedri’yi görmesi… Bu kadar çok rastlantının olması romanın konusunu ve sürecini yaralar, olayın inandırıcılığını azaltır. Macide’nin (bilgi yelpazesi.net) hayatı hep tesadüftür. Okuyabilmesinden, Ömer ile evlenmesine kadar. Zamanla Macide de hayata tesadüfler silsilesi olarak bakmaya mecbur olur. Romanda kahramanların kişililikleri ve aşkları çok iyi tahlil edilmiştir. Ruh çözümlemeleri ve ruh hallerinin mekanla uyumu çarpıcı bir şekilde verilmiştir. Nitekim Ömer’in Emine teyzelerinin odasındaki çevreye bakış tarzı o zamanki ruh haliyle orantılıdır. Kahramanların çevresindeki insanlardan alınma olduğu besbellidir. Romanın dili sade, temiz ve oldukça akıcıdır. Ama romanda gereksiz konuşmaların uzatıldığı gözlerimize aşinadır. Özelliklede Ömer’in Macide’ye duygularını anlattığı bölümde konuşma oldukça uzatılmıştır. Bu ise düşüncenin metin içinde erimesine köstek olmaktadır. Ama mekanın iyi tasvir edilmesi ve kahramanların ruh hallerinin dramatik bir şekilde mekanla bir bütünlük oluşturması, esere ayrı bir hava verir. Roman 28 bölüme ayrılmıştır. romanda kahramanlar iki yerde geçmişe dönmüşlerdir. 1. Macide Emine teyzesiyle Ömer’e rastlarlar. Macide evine gelince çocukluk yıllarını hatırlar. 2. Ömer akşamüzeri Emine teyzelere gitmiştir ve “Macide’nin babasının öldüğünün, Macide’ye söylendiğini” öğrenir. Odasına çıkınca hayaller ve geçmiş günlerinde yaşadığı bir ortama adım atar. Ömer Macide ile gezintiye çıkar ve bir aralık düşünür: “Mehtapta yemekten hep hoşlanırız. Bu sırada yanımızda biri bulunmasını müthiş surette isteriz; fakat iki aptal herif, romanlarında mehtaplı aşk sahnelerinden bahsettikleri için bu muazzam zevki, bu şiddetli ihtiyarcı gülünç buluruz. Görülüyor ki ahmaklık sade ahmaklara değil, akıllı olduklarını sananlara da hükmediyor!”. Bu cümle romanda beliren bir çıban gibi anlatımın akıcılığını bozuyor. Hem de tam Ömer Macide’ye sevgisini dile getirirken. Romanın bir bölümünde de şöyle bir cümle var: “Macide’nin yedinci sınıfın ortalarında geçirdiği bir macera, onu büsbütün etrafından ayardı. ”. Bu maceranın herkes tarafından ne olduğu doğal bir şekilde merak edilir. Ama yazar bu sorunun cevabını 2 – 3 sayfa ileride verir. Macide’nin eski muallimi Necati beyi ve diğer şeyleri söyler ondan sonra cevaba gelir. Yazarın bu tutumu zaten okuyuculara sorunun ne olduğunu unutturur. Böylece tabi olarak ortaya bir çıban daha çıkartır.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019173,7bin okunma
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.